20. yüzyılın en büyük bilim tarihçilerinden A. Koyre'nin, TÜBİTAK tarafından yayınlanan kitabında bize Kopernik hakkında hoş bir ipucu uzattığını görüyoruz. Okuyoruz:
"Kopernik, teorisine nasıl ulaştı? Bunu söylemek çok zor; çünkü bu konuda kendisinin bize söyledikleri onun astronomisine götürmüyor. Onun güneşe taptığına inanmamak için hiçbir neden yoktur sanırım; modern astronomiyi gerçekten başlatan büyük astronom Kepler, Kopernik'ten daha da fazla tapar güneşe." (Bilim Tarihi Yazıları)
Avrupa'nın ilk astronomları arasındaki "güneşe tapma" modası da ne ola? Hani modern bilim? Nerede bilimsellik?
Bırakın onları, koskoca Newton'un bile simya, kehanet, falcılık gibi bugün bilimden saymadığımız alanlarla ilgili yazdıkları, sayfa olarak fizik, optik vs. ile ilgili yazdıklarından fazladır.
Kopernik'in gezegenler teorisinin merkezine güneşi koymasının sebebi, eski Mısır kökenli gizli bilimlerin etkisiyle açıklanabilir. Ancak bu teoriye teknik olarak hangi yollardan ulaştığı henüz açıklanabilmiş değildir.
1950'li yıllarda Kopernik üzerine çalışan bilim tarihçisi Otto Neugebauer müthiş bir buluş yapmıştı. Şamlı astronom İbnü'ş-Şâtır'ın "Nihâye" adlı Arapça eserini, matematik profesörü Edward Kennedy'nin tavsiyesi üzerine dikkatle incelemiş ve tek kelime Arapça bilmemesine rağmen içerisindeki çizimlerin Kopernik'inkilere müthiş benzerliği karşısında şoke olmuştur. Yoksa Kopernik'in eseri orijinal değil miydi? Ve acaba nereden aldığını bilmediğimiz teorisinin kaynağı bulunmuş muydu?
Bilim tarihçisi George Saliba, bu buluşun, Avrupa biliminin kökenleri ile İslam bilimi arasında bir bağlantı noktası olabileceği görüşündedir. Dolayısıyla bir 'Avrupa mucizesi' yok, İslam bilim mirasından aktarmalar vardır. Vaktiyle Müslüman alimler de Yunanlılardan pek çok şey öğrenmişlerdi ama üstadlarından aldıklarını açıkça belirtiyorlardı. Oysa Kopernik bilgilerini nereden aldığını ısrarla gizlemişti.
Zamanla araştırmalar derinleşti ve görüldü ki, Kopernik aslında sadece İbnü'ş-Şâtır'dan değil, ondan 1,5 asır önce yaşamış Nasirüddin Tûsi'den de "Tusi çifte bağı" denilen teorem ve bunun çizimini aynen almış ama yine kaynak belirtmemişti.
Bunlara, 1973 yılında yeni bir kanıt eklendiğinde heyecan doruğa çıkmış gibiydi. Willy Hartner adlı bilim tarihçisi bir adım daha atmış ve Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki bir yazma eserde, Kopernik'in kopya çektiğinin en ciddi kanıtını yakalamıştı.
Buna göre Kopernik, kendisinden yaklaşık 300 yıl önce benzer bir kanıtlamaya giden Tusi'nin çizimindeki harfleri bile aynen kopya etmekten çekinmemişti. Tusi 'elif'i kullanıyor, Kopernik ise ona Latin alfabesinde A diyordu. Tusi 'be' derken Kopernik B yapıyordu onu. Aynı şekilde 'dal' harfi yerine D, 'ha' harfi yerine de H demişti. Fakat tek bir harf, orijinaldekinden değişikti: Tusi'nin 'ze' dediği yeri Kopernik F diye işaretlemişti. İşte bu tek harf değişikliği kafaları karıştırmış, ancak uzmanlar bunun, Arapça bilgisi kıt birinin bu metnin bir nüshasını Kopernik'e okurken 'ze'yi F diye okuduğu hükmüne varmışlardı. Çünkü Arapça el yazısında bu iki harf, yani 'ze' ile 'fe'nin yazılışları birbirine çok benzemektedir.
Böylece uzmanlar Kopernik'in, kaynak göstermeden Tusi ve İbnü'ş-Şâtır'ın çizim ve teoremlerini kitabına aktardığını tespit etmişlerdi. Ancak bir sorun kalmıştı geriye: Acaba Meraga astronomlarının eserlerindeki bu bilgiler veya eserler Kopernik'in eline hangi yolla ulaşmış olabilirdi?
Bu sorunun cevabı da çok geçmeden bulundu. Neugebauer, Vatikan Kütüphanesi'ne girdi ve oradaki Bizans kaynaklarını incelerken Gr. 211 kodlu bir Rumca yazma buldu. Eser Arapçadan Yunancaya çevrilmişti ve Yunanca bilen Kopernik zamanında, 1475'te kütüphaneye ulaşmış bulunuyordu. Ayrıca Kopernik'in kitabını yayınlamasından sadece 7 yıl önce Venedik'te Latince astronomi hakkında bir risale de basılmıştı. Eser, Tusi'nin modellerinden yararlanmaktaydı.
Bu iki eser de bulununca, tabii ki yüzde yüz değil ama Kopernik'in güneş kısmı hariç gezegenler teoremini İslam bilim adamlarından yararlanarak kurduğu, ancak kaynağını gizlediği anlaşılmıştı. Fakat Kopernik bu gizleme işini beceriksizce yapmış ve mızrağı çuvala sığdıramamıştı. Nitekim Noel Swerdlow adlı bilim tarihçisinin belirttiği gibi, Kopernik 1514'te yayınladığı ilk eserinde Merkür modelini incelemişti ama modelin ne kadar devrimci bir açıklama sunduğunun farkında değildi; ayrıca model ile Merkür'ün görünen hareketi arasındaki ilişkiden haberi yoktu. İşin garibi, modelini yanlış yorumluyordu. Swerdlow bu kanıtlardan hareketle "Kopernik, İbnü'ş-Şâtır'a ait olan bu modeli 'tam anlamadan' kopya etmişti." diyor.
Koyre'nin sorusuna dönecek olursak, gerçekten de Kopernik bu teoriye nasıl ulaştığını bilmiyor olabilir mi? Mısır kökenli Hermetizmden aldığı güneşin merkezde yer aldığı gezegen sistemini Arap bilim adamlarından aldığı matematiksel modelle tamamlamış bir Kopernik, Avrupa konusunda kös dinlemeye alışkın kulaklarımıza hâlâ bir şeyler söyler mi acaba?
Meraklısı için not: George Saliba'nın "İslam Bilimi ve Avrupa Rönesansı'nın Doğuşu" adlı kitabı tavsiye edilir (Butik Yayınlar, 2008)
|