Prof. Dr. Haluk Nurbaki beyefendinin evindeyiz. E.T.'nin konuşması biter bitmez Nurbaki Bey’e, "binlerce km. öteden bir insanın zihnine etkinin mümkün olup olmadığını" sordum. Kayıt cihazımı açtım ve başladım kaydetmeye... İşte Haluk Nurbaki beyin konuya ilişkin açıklamasının kaset çözümü...
Ö. Özkaya - Sayın Hocam E.T'yi dinlediniz. Bir insanın zihnine binlerce kilometre öteden bir etki mümkün müdür?
Pro. Dr. Nurbaki - Böyle bir hadisenin mümkün olup olamayacağı konusunda çok çeşitli yayınlar yapılmıştır. Yani ses frekansının insan beyni üzerine etkisi ve onun tekrar duyum şekline gelmesi üzerine.... Beyefendi aldığı sinyalleri lazer olarak biliyor ama lazer değil. Çünkü lazer titreşim değildir. Lazer "ip" gibi bir ışındır. Titreşim olmayınca da duyuma dönüşmesi veyahut uzaktan alınabilmesi mümkün olmaz.
Frekans gönderme aletle veya kişiyle mümkündür. Bir kişinin frekans göndermesi bilime ters değildir, yani mümkündür.
Telepati dediğimiz olay şahsın başka bir şahsa frekans göndermesidir. Mesela Ankara'dan telepatiyi bilen şahıs bir zihni frekans gönderiyor "Kitabı yerden al" diyor ve bin km. ötedeki adam bu emri yerine getiriyor. Bu deney bilim adamlarının huzurunda yapılmıştır. Şimdi beyefendinin başına gelenler 'bir telepatidir' demiyorum, sadece konuyu biraz açmak için anlatıyorum.
E. T.'nin başına gelen hadise, yani frekansla herhangi bir kimsenin beynine bir duyum-mesaj gönderme teknolojik olarak mümkündür. Bu konu üzerinde gizli haber alma teşkilatları, gerek CIA ve gerekse KGB uzun süreden beri çalışıyorlar ve halen de çalışmaktadırlar. Bu, tamamen organize edilebilse çok iş yapılabilir. Mesela Amerikan Haber alma Teşkilat, bir Rus generalinin zihnine göndereceği mesajlarla onu intihar ettirebilir. Burada önemli olan beyine bir frekans gönderile bilinir mi -aletle olsun şahısla olsun- ve bu frekans duyum şekline geçer mi? Bu fevkalade önemli bilimsel bir hadisedir. Bu konuda böyle bir frekansın gönderilebileceğine inanan çok sayıda bilim adamı mevcut…
Gerek beyefendinin başına gelenler ve gerekse gizli haber alma örgütlerinin çalışmaları "düşünceyi aktarma" olayıdır. Burada şahısların özelliği en ön plandadır. Yani böyle bir frekansı keşfetseniz bile bir istasyondan bütün dünya insanlarına bu frekansı gönderemezsiniz.
Beyine ses dalgalarının gönderilebilmesi için önemli bazı hususiyetler vardır. Meselâ İtalya'da bir radyo istasyonu, bilimsel bir araştırma sırasında yayın yaparken, belli bir frekanstan yayın yapmak koşuluyla o yayının sese çevrilmesi halinde sivrisineklerin o mıntıkaya gelmediğini tespit etti. Radyo daha sonra bunu kendisi için propaganda malzemesi yaptı ve 'Bizi dinlerseniz sivrisineklerden kurtulursunuz" dedi. Bu örneği vermekteki amacım şu: Böyle ses dalgaları veya frekanslar beyindeki algı merkezlerini etkileyebilir. Bu algı merkezleri de bu etkiyi söze dönüştürebilir. Fakat bu istisnai bir durum… Yani üzerine dalga gönderilen bir insan bu yayın nedeniyle rahatsız olabilir ama beyninin gelen dalgaları sese dönüştürmesi istisnai bir durumdur. Ancak insanların düşüncelerini etkileyecek bir takım dalgaların varlığı kesindir.
Ö. Özkaya- Peki gizli haber alma örgütleri ya da gerekli teknolojik donanıma sahip kişiler istedikleri kişinin zihnine girebilir mi?
Pro. Dr. Haluk Nurbaki - Hayır. Her istedikleri kişinin beynine giremezler. Çünkü zihinsel kanallar vücudumuzdaki diğer pek çok organ gibi özel şifrelere sahiptir. Bu şifreleri bulmak çok zor… Ancak haber alma örgütleri grup halinde dalga gönderiyorlar. Hatta bu kanalla sinir bozucu savaş silahı çalışmaları mevcut. Mesela örgüt bir yere kurduğu istasyondan gönderdiği frekanslarla o mıntıkanın insanlarının sinir sistemini harap ediyor.
Beyefendinin anlattıklarının olmasının teknolojik açıdan mümkün olduğunu söyledik ancak İsveç makamları beyefendinin ne özelliklerini aldılar bilmiyoruz. Belki beyefendiyi karakolda gözaltına almadan önce tetkik ettiler, bunlar bizim için meçhul. Ancak bu ve benzeri muamelelere maruz kalan insanların sayısının kabarık olduğunu biliyoruz.
E. T.'nin bahsettiği A+X diye bir olay yoktur. Bu, beyin düşüncesinin frekansına girme olayıdır. Fakat bunun yapılabilmesi için bir şahsın karakolda kalması yetmez, örgütün kontrolündeki özel bir hastanede o şahsın uyutulmuş bir vaziyette bir süre kalması gerekir. Başka türlü olmaz.
İnsanların zihinlerine etki mikro hertz üzerinden bir dalga, harekâtıyla mümkündür. Bizim dinimiz İslam'ın temelindeki şeytan kavramı bununla çok paraleldir. Şeytan insana istediğini yaptırmak için bir dalga harekâtına nüfuz eder. İnsana içki içmesi, zina yapması veyahut da hırsızlık yapması için vesvese verir ve yaptırır. Şeytan bu insanı nasıl etkiliyorsa işte kesinlikle dalga harekâtı da böyle etkiliyor insanı… Ve adam dayanılmaz bir baskı altında gidiyor, o işi yapıyor. İnsanın herhangi bir dalga harekâtıyla etkilenmesi kesinlikle mümkündür. Ancak daha önce tekrarladığım gibi yine tekrarlıyorum, normal olarak her beynin düşünce kanalları mahfuzdur, yani şifrelidir. Şifre bulunmadan beyine girilmesi mümkün değildir.
Ö. Özkaya - Peki bu arkadaşımızın beyin düşünce kanallarına nasıl girmiş olabilirler?
Pro. Dr. Haluk Nurbaki - Beyefendi farkında olmayabilir ama eminim ki arkadaşımızı uzun bir süre takip etmişlerdir. Bu takip uzaktan da olabilir yakından da. Beyefendinin zihinsel dalgalarını tespit etmek için özel bir aletle yanına kadar gelmiş olabilirler. Bu aletin kurbanın vücuduna temas etmesine gerek yok. Çünkü dalga harekâtına tabi olan hadiselerde direkt iletişim olmaz, dalga harekâtı müstakil bir harekâttır. Her insanın zihinsel dalgalan parmak izi gibi ayrı ayrıdır. Bunun tespiti için de söz konusu şahsın özel alete bir takım kablolarla bağlanmasına gerek yoktur. Cep telefonu gibi dalga harekâtına tabi olan hadiselerde kabloyla bağlantıya gerek yoktur. Burada arkadaşımızın durumuna uygun bir örnek vermek gerekirse, geçmiş yıllarda Sovyetler Birliği'nde Komünist Partisi'ne muhalif bazı kişiler Rus Gizli Haberalma Servisi KGB'nin dalga harekâtı yayınlan sonucu ya intihar etmiş ya da delirmişlerdir. Bu konu üzerinde yapılan çalışmalar o kadar gizli ki anlatmak zor. Bu konuda CIA ve KGB'nin yoğun çalışmaları var ve bunun genel adı "Düşünce Şifrelerine Girebilmek"tir.
Ö. Özkaya - Korunmak için ne yapmalıyız?
Pro. Dr. Haluk Nurbaki - Bu tür dalga harekâtlarından korunmak için zihin hayatımızda belli bir takım disiplinlere muhtacız.
Karaktere küçük yaştan itibaren işlenmesi gereken bazı disiplinlerin varlığı dalga harekâtına yakalanma ihtimalini azaltır.
Bizim fark etmediğimiz pek çok hadisede zihinsel disiplin vardır. Bu konuda dinimiz İslamiyet'in çok ciddi kuralları vardır. Mesela bir işi yapmaya kalkışmadan önce niyet edilmesi... Niyet etmek bir zihinsel disiplindir, besmele çekmek bir zihinsel disiplindir. Bunlar dalga harekâtına yakalanma ihtimalini iyice azalır. Allah bunları bizden boşuna istememiştir. Allah'ın bizim yatıp kalkmamıza da ihtiyacı yoktur. Bütün bunları bir bütün halinde görürsek insanların maddesinde nasıl korunmaya mahsus bir takım kurallar, disiplinler varsa zihinlerde de vardır.
Beyefendinin durumuyla direkt ilgisi yok ama konunun biraz daha iyi kavranması için bir örnek vereyim:
Düşünelim ki hali vakti yerinde, zengin, her istediğini alabilen mutlu bir insan var. Ama bu insanı akşamleyin evine geldiği zaman bir huzursuzluk kaplıyor. Bunun sebebi, bu kişinin sahip olduğu imkânlara komşularının sahip olamaması üzerine, komşularından gelen zihinsel dalgalardır. Daha önemli bir şey söyleyeyim, sevgisini kaybetmiş toplumlar içerisinde yaşayan insan orada bulunduğu müddetçe zihni frekansları sevgi yayınlarını kendiliğinden iptal eder. Toplumdan gelen kavga, huzursuzluk yayınları o kişinin de beynini işgale eder, onu da rahatsız eder. Dolayısıyla gerek bir alet vasıtasıyla gerek şeytan -manevi etki- vasıtasıyla ve gerekse insan vasıtasıyla dalga harekâtlarından etkilenmek mümkündür.
Bugünkü normal radyo yayınlar ile bin sene önce yapılan büyüler arasında ne fark var? Hiçbir fark yok. Radyo yayıncılığı bir nevi büyüdür.
Ö. Özkaya- Peki düşüncenin tespiti mümkün müdür?
Pro. Dr. Haluk Nurbaki- Her harf ayrı bir frekans yayar. Harfler düşünce haline geldikten sonra yayın başlar. Yani ben mesela "Akrep" dedikten, beş harfi bir araya getirdikten sonra yayın haline geçer. Ondan önce yayın yoktur. Mesela tek başına “A” harfi bir hiçtir. Herhangi bir şeyi sesli olarak düşünmeden, yani sessiz olarak düşündüğünüzde de bir yayın söz konusudur. Bu kanalla düşüncenin tespiti mümkün ama imkânsız denecek kadar çok zor bir hadise. Bunu genelleştirmemek lazım…
Sonuç:
E.T'nin anlattıklarının yapılması teknolojik olarak mümkündür. Beyefendi disiplinli, inançlı karakteri sayesinde gönderilen dalga harekâtlarından pek etkilenmeyerek davayı kazanmıştır. Arkadaşımıza bu yolla hiçbir şey yapamazlar, yaptıramazlar. Bu, gizli servislerin içine girdiği uluslar arası bir olaydır. Bu olay İsveç'e gidecek bilimsel ciddi bir heyetin duruma el koyması ile ancak ortaya çıkabilir.
İnsanların zihinsel kanalları şifreli olmasaydı, yani açık olsaydı ne zorluklar çekerdik, düşünebiliyor musunuz?
Ömer Özkaya, CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Eylül 2002 İstanbul, Birinci Basım S.29-34
|