Bir site: 'Internatıonal women of İstanbul', İstanbul'da yaşayan yabancı kadınların ortak buluşma noktası. Kalabalık şehrin içinde kaybolmamak isteyen birçok kadın buradan birbiriyle iletişime geçiyor. Bir başka amaç da İstanbul'da yaşayan farklı etnik grupların kültürel ve sosyolojik gerçeklerini es geçmeden çalışmalar yapmak. Rahmeti kadar zahmeti de çok olan bu şehirde tek başına olma duygusunu yok etmek, ortak sorunları birlikte aşmak, güzelliklere birlikte tanıklık etmek. Cihangir'de yine böyle bir buluşma. Kahveler içiliyor, Boğaz'ın eşsiz manzarasını izlerken koyu bir sohbet başlıyor. Masanın etrafında üç Fransız kadın: Maria Rose Koro, Evelyne Luneace, Claire Leondocidis. Kimi eşinin işi dolayısıyla kimiyse bu şehrin cazibesine kapılıp gelmiş. 'Rüya şehir' olarak tanımladıkları İstanbul'da yaşama dair söylediklerine kulak kesiliyoruz.
Maria Rose Koro, dört yıldır İstanbul'da. Türkiye'de çoğunluğu yabancı olan kadınlara yaşam koçluğu yapıyor. Evelyne Luneace, iki yıldır İstanbul'da, çeşitli Fransız derneklerinde görevli. Claire Leondocidis ise henüz on aydır Türkiye'de. Eşinin işi dolayısıyla geldiği İstanbul'da kendi ifadesiyle bir ev hanımı olarak bulunuyor. Türkiye, onlar için gelmeden önce bilgi ve yargılarının olmadığı bir ülke. İstanbul'da yaşadıkları için kendilerini mutlu azınlık olarak tanımlıyorlar. Hepsinin ortak sıkıntısı Türkçeye hakim olamamak. Dil bilmemek onları genellikle sınırlı bir çevreye mahkûm ediyor. Türkçe öğrenmek onlara göre zor olamasa da yetişkinler için çok kolay bir şey değil. Maria dört yılda az buçuk da olsa Türkçe olarak kendini ifade etmeyi başarıyor. Evelyne ve Claire henüz dil konusunda aşama kaydedebilmiş değil. Şehre dair gördükleri en büyük eksiklik çocuklara yönelik sosyal ortamların yeteri kadar olmaması. Maria, bir annenin burada çocuğunu teslim edebileceği doğru adres bulmanın zorluğunu anlatırken Türkiye'ye ilk geldiği dönemde çocuğuna bakmak zorunda olduğu için işe ara verdiğini söylüyor.
Fransız kadınlar mutfakta esnektir
Şehrin güzelliği kadar insanların sıcaklığı da onlar için yaşadıkları şehri güzelleştiren bir unsur. Üçü de ağız birliği yapmış gibi "Burada insanlar çok canlı ve pratik." diyor. Bir sorun karşısında Türk insanının çabuk çözüm üretmesini Fransızlardan farklı görüyorlar ve bunu hayatı kolaylaştıran bir unsur olarak değerlendiriyorlar. Evelyne, "Türk insanının hayatın tadına vararak yaşamasını, tek tip olmamasını seviyorum." diyor. Onlara göre İstanbul'da hayatı kolay kılan şeylerden biri de gerektiğinde bir tesisatçıya çok kolay ulaşabilmek. Bizim için çok sıradan ve normal olan bu durum onlar için büyük bir konforun habercisi! Claire, bu durumu "Bu şehirde her şeyi bulabilirsin, sahip olabilirsin ve hızlı yapabilirsin." diye özetliyor.
Çarşı-pazara çıktıkları an envai çeşit sebze-meyveye ulaşmalarını da buna bir örnek olarak gösteriyorlar. Çeşidin çok olması onların zengin Türk mutfağını da içine alan farklı menüleri mutfaklarında pişirmelerine imkân veriyor. Maria, "Fransız kadınları mutfak noktasında çok esnektir." diyor ve mutfağında Türk yemekleri dahil birçok şeyi pişirdiğini söylüyor. Özellikle etlerin çok kaliteli olduğunu belirtiyor. Claire ise bütün dünya mutfağına açık olduğunu ve farklı birçok şeyi bu kadar bolluk içinde pişirmekte zorluk çekmediğini söylüyor.
İstanbul'un güzelliği, hareketliliği, bolluğu onlar için bu şehrin güzellikleri. Ama bir de trafiği olmasa! Saatlerce trafikte kilitli kalmak bu şehirdeki herkes kadar onların da en büyük yakınma konularından biri. Vapur seyahati ise hepsinin vazgeçemediği en güzel şey. Onlara göre otobüsler uzak durulması gereken toplu taşıma aracıyken tramvaylar cazip bir seçenek. Ama en önemlisi, bütün çıkmazlarıyla, güzellikleriyle bu şehir bağımlılık yapan bir şey. Hele bir de Boğaz'a karşı içilen kahveler var ya onlar için bu şehir vazgeçilmez dedirten bir şey.