Madem ki Ramazan’dır, Ramazan’ın bereketinden biz de istifade etmeye çalışalım.
Bundan bir süre önce Kuran-ı Kerim’in Fetih suresinde son derece ilginç bir ayete rastladım. Okuyalım:
‘Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.’ (Fetih Suresi, 29. bkz. http://www.kuranikerim.com/mdiyanet/fetih.htm )
Açıkça anlaşılacileceği gibi, söz konusu ayette, Peygamber efendimize tabi olanların özellikleri ve sıfatları anlatılmaktadır. Peki Kuran Peygamberimize tabi olanların bu vasıflarının nerede yazılı olduğunu söylemektedir?
Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır.’
Peki ya diğerleri?
‘İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir.’
Şimdi soru şudur?
Peygamberimize tabi olanların söz konusu vasıfları bir şekilde, Tevrat’ta ya da İncil’de bulunmakta mıdır?
Cevap tek kelimeyle ‘hayırdır.’
Yani ne mevcut Tevrat’ta ne de 4 Kanonik İncil’de bu vasıfları anımsatacak her hangi bir bölüm bulun-ma-maktadır. Zaten Tevrat ve İncil’ler bu vasıflardan Paygamberimizden de bahisle bahsedecek olsa, bu Yahudi ve Hristiyanların zaten peygamberimizi kabul etmelerini gerektirirdi.
Diğer taraftan, Fetih suresi nüzül olduğu vakit(M.S. 628) Arap toplumu içerisinde hem Yahudiler hem de Hristiyanlar mevcuttu. Yani o dönemde hem Tevrat hem de İncilleri bulabilmek, okuyabilmek mümkündü. Peki o tarihte, Tevrat ve İncil’lerde peygamberimize tabi olanların söz konusu vasıfları acaba yazılı mıydı? Elbette bu sorunun da yanıtı ‘hayır’ olmalı. Olacak olsa, yine Yahudi ve Hrıstiyanların peygamberimize tabi olmaları gerekirdi.
Diğer taraftan, Peygamber efendimiz ‘Ümmi’ olmasa ve söz konusu kitapları okumuş olsa, böyle bir bölümün olmadığını da bilecek ve haşa rasyonel olarak da böyle bir hata yapılmaması gerektiği akla gelecekti. Bu bile, Kuran’ın insan sözü olmadığının kanıtı olmalıdır.
O halde Kuran neden peygamber efendimize tabi olanların vasıflarının Tevrat’ta ve İncil’de yer aldığını söylemektedir?
Bunun en önemli sebebi, acizane kanaatim odur ki, günün birinde, orijinal Tevrat ya da İncil metinlerinin ortaya çıkması durumunda, Kuran, o metinlerin otantik ya da gerçek olup olmadıkları konusunda bize bir pusula ya da ipucu vermektedir.
Şimdi bu konuya neden girdim diye sorabilir bazı okurlarımız.
Hamza Hocagil ismini hatırlarsınız. Apokrifal adlı kitabımızı bilenler, Aramice uzmanı Doç Dr. Hamza Hocagil’in 1981 yılında o dönemde Hakkari sınırları içinde kalan şimdilerde Şırnak sınırları içinde olan Uludere’de bir mağarada köylüler tarafından bulunan İncil’in tercüme hikayesini de hatırlayacaklardır. Halen Genelkurmay tarafından muhafaze edildiği iddia edilen bu İncil’le ilgili kitabımın 33. sayfasında Hamza Hocagil’e sormuşum:
‘Kitabın bu bölümüne kadar içeriğinden bahsedebilir misiniz?
Tevhitten başka bir şey yoktu. Zikrullah vardı. İbadet etmenin önemi, Allah’a eş koşmama, bu arada komşulara yardımcı olma, Lut Kavmi ile ilgili bazı uyarıcı bilgiler ile ilgili ibret alınmasını öğütleyen bir kıssa vardı. Dikkatimi çeken bir şey daha vardı. ‘Bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak! Ayeti vardı.’ (Apokrifal, Timaş Yayınları, sf.33)
İlginç değil mi sizce de. Ne yalan söyleyeyim ben Fetih suresi 29. ayette geçen
‘İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider.’ Bölümü yeni farkettim.
Gövdesi üzerine dikilmiş ekine ne denir? Başak değil mi?
Hakkari’de bulunan İncil’de geçen ayet ne diyor?
‘Senden sonra bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak!’
Peki bu İncil’in nerede olduğu iddia ediliyor. Genelkurmay’da!
Peki herkes susuyor mu?
Evet, susuyor!
Neden?
Dengeler dolayısıyla. Devletin en tepesindeki isimler, dengeler dolayısıyla Hamza Hocagil’e basına konuşmaması için ricada bulundular. Bunu da biliyorum.
Kıymetli okurlarım. Şu ana kadar pek yazmadım. Apokrifal adlı kitabım yayınlandıktan sonra, kitapta anlatılanlara en çok ilgi gösteren isimlerin başında kim geliyordu biliyor musunuz?
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu. Ortak dostlarımız vasıtasıyla 2009 Ocak ayında beni Ankara’ya davet ettiler. Muhsin Bey bu konuyla ilgili neler yapılabileceğini düşünüyordu. Ve kendisi de bu konuyla ilgili araştırma sürecine dahil olmuştu. Ve hatta 2 milyon dolar da bütçe bularak bu konunun sinemaya aktarılmasına uğraşıyordu.
Helikopterinin düşmesi bu konuyla ilgili olabilir mi?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey varsa o da şu:
‘Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'nu, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler. (2 Bakara Suresi, 146.)