Rusya`nın ünlü İslam hukuku uzmanı Leonid Sukiyanen, Batı`nın bugün gurur duyduğu birçok değeri İslam dünyasından aldığını, şimdi bunları öz malı saymanın yanı sıra Müslümanları hor gördüğünü ifade etti. Batı ve İslam`ın insan hakları yaklaşımlarının çok yakın olduğunu ve bir araya getirilebileceğini savunan Rusya Bilimler Akademisi ve Hukuk Enstitüsü üyesi Prof. Sukiyanen, Diyalog Avrasya Platformu`nun Moskova`daki `Dinler ve Barış` toplantısında bir teklifte bulunarak Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi dinlerinden hukukçuların bir araya gelerek hukuk sistemlerini tartışmasının diyaloğa katkı sağlayacağını dile getirdi. İslam hakkında hiçbir fikri olmayanların demokrasinin sadece Batı kaynaklı olduğunu düşündüğünü, halbuki İslam içinde insan hakları, insan onurunun korunması ve diyaloğun teşviki gibi demokrat ilkelerin var olduğunu kaydetti. Rus Şarkiyatçı Sukiyanen, İslam`da kadın haklarından dinin teröre yaklaşımına, Batı ve İslam dünyası ilişkilerinden Fethullah Gülen ile ilgili düşüncelerine birçok konuda görüşlerini açıkladı: Diyalog Avrasya Platformu ile ortaklaşa düzenlediğiniz toplantıdan beklediğiniz sonucu alabildiniz mi? Son dönemde dünyada terörle mücadele kapsamında birçok toplantı yapıldığına bakmaksızın, toplantımız kültür ve dini değerlerin bir araya getirilerek bir terörle mücadele platformu oluşturulması bakımından çok önemli. Diyalog Avrasya çok değer verdiğim bir hareket. Onu diğer kuru hareketlerden çok farklı görüyorum. Daha önce de birçok faaliyetine katıldım ve yöneticilerine saygı duyuyorum. Batı`da İslam ve terörün birlikte anılmasının haksızlık olduğunu düşünüyorsunuz. Bu yanlışı gidermek için neler yapılabilir? Modern dünyada maalesef birçok terör hareketi şu ya da bu biçimde İslam ile ilişkilendiriliyor. Ne yazık ki pek çok eylem de bunu doğruluyor. Pek çok terör eyleminin bizzat failleri tarafından İslami değerleri korumak için yapıldığı söyleniyor. İslami sloganları kullanıyorlar. Mesela Beslan baskınında teröristler `İslam şehitleri` olarak görev yaptıklarını savundu. Maalesef bu bir vakıa. Bu yüzden gerçekten İslam ile terör arasında bir bağlantı var mı sorusuna cevap vermek için gerçekten İslam`ın bunu emredip emretmediğine bakmak gerekir. Bize ve gerçek Müslümanlara düşen vazife, teröristlerin ellerindeki silahları ellerinden alarak onlara karşı kullanmaktır. İslam bizim partnerimizdir. O, toleransı, iyiliği ve insan sevgisini emreder. Gerçek İslam, teröristlerin değil, teröre karşı çıkanların dostudur. Teröristlerin İslam`ı çok kötü biçimde kullanmasından dolayı, Batı`da bazıları `İslam`ın kültürü, ahlakı, medeniyet anlayışı yoktur` şeklinde kitaplar yazıyor. Halbuki terörün asıl nedeni din değildir. Siyasi, sosyal, ekonomik faktörlerin yanı sıra, Filistin sorunu gibi uzun zamandır çözülemeyen bazı sorunları bu konuda önemli rol oynuyor. Ayrıca Batı`nın İslam ülkelerine yönelik politikaları, kültürel standartların farklılığı da bu açıdan etkili oluyor. Kültürel farklar nasıl terör sorununa yol açıyor? Hıristiyanlıktan farklı olarak İslam pek çok alanda halen etkin olmak istiyor. İslami görüşe göre sadece siyasi değil ekonomik ve sosyal alanda da etkin olmak gerekiyor. Bu da sorunlardan birini oluşturuyor. Bu yüzden aşırılar ya da radikaller gönüllü olarak bunu sağlamak için kendilerinde şiddete başvurma hakkı görüyor. Böylece İslami değerleri koruduklarını sanıyorlar. Bu yüzden Müslümanlar arasında etkili oluyorlar. Beslan baskınından kurtulan bir kadın sonradan anlattı: `Teröristlere silahsız insanlara ve çocuklara niçin saldırdıklarını sorduğumda bana şu cevabı verdiler: Bu toprakları sizin gibi günahkar insanlardan korumaya çalışıyoruz. Kızınız büyüyünce fahişe, erkeklerimiz alkolik olacak. Hayatınızın bir değeri yoktur.` Batı`da Hitler ve Mussoloni de siyasi meşruiyetlerini dünyayı günahkar insanlardan kurtarmak üzerine kurmuşlardı. Teröristler için Türk veya Rus anayasası ya da BM ilkelerinin bir önemi yok. Batı`da bazı çevreler İslam hukukunu insan haklarına aykırı bir sistem olarak eleştiriyor. Siz ise bu iddiayı reddediyorsunuz. Peki bu yanlış yorumların kaynağı nedir? İslam dünyası ile Batı arasında karşılıklı olarak birbirini doğru tanımama sorunu yaşanıyor. Pek çok Batılı, eğitimi düşük İtalyan gazeteci Oriana Fallaci gibi İslam`ın kültürü, ahlakı ve medeniyeti olmadığı gibi bir kanaat taşıyor. Bu arada İslam alimleri de Batı hakkında az şey biliyor. Batı denince genelde akla alkolizm, fuhuş, pornografi dışında bir şey gelmiyor. Neden Müslümanlar Batı`da sadece bunların olduğu yerlere bakıyor? Neden Batı kültürü deyince sadece bunları görüyorlar? Peki Batılılar neden İslam deyince Bin Ladin`i görüyor? Kim bu adam? Bir Batılı gazeteciye `Humeyni kimdir?` diye sorduğumda `Ladin`e benzer bir şeydir` dedi. `Farabi, İbni Sina, Ebu Hanife kimdir?` diye sordum. Başını kaşıyarak `Hafızam kötüdür.` dedi. İbni Rüşd`ü, Farabi`yi ve diğer İslam büyüklerini onlar bilmiyor. Ortaçağ Avrupa`sında birbirini severek evlenmek Arap hastalığı olarak adlandırılıyordu. Çünkü birini sevmek başka, evlilik başkaydı. Evlilik ticari bir olaydı. Onlar sadece Arapların severek evlendiğine inanırdı. Romeo-Jülyet dahil Avrupai lirik edebiyat İslam ve Arap kökenlidir. Ama Avrupalılar bunu unuttu. Ve şimdi bunların kendi öz malı olduğunu düşünüyorlar. Bu kültür ve gelenekleri Müslümanlardan aldıklarını unuttular. Şimdi Müslümanları hor görüp, üzüyorlar. Hadis kaynaklı pek çok sosyal gerçek de Avrupa hayatına girmiştir. Bunun açıklığa kavuşması için Müslümanlar da çok az eylemde bulunuyor. Günümüzde İslam`la ilgili eleştiriler daha çok kadın haklarına yöneliyor. Bu eleştirilere katılıyor musunuz? Hayır. Avrupa`da bugün geçerli olan liberal hayat kriterleri ölçü alındığında bazı farklılıkların olduğunu söyleyebiliriz. Bazı zorluk oluşturan sorunlar da vardır. Birincisi, pek çok Avrupa ülkesi de çok yakın zamanda yasalarında değişiklikler yaparak insan haklarını genişletti. Fransız kadını, kocasının izni dışında mal sahibi olma hakkını 18. değil, 19. değil 20. yüzyılda elde edebildi. İkincisi, Rus atasözünde olduğu gibi kimseyi zorla güzelleştiremezsin. Zorla güzellik olmaz. Eğer biz İslam kadınlardan hayat şartlarını Avrupa kadınları gibi değiştirmesini istersek, eminim bugün çoğunluk bunu istemez. Bunun için her reform ve değişikliği kötülük getirmeyecek tarzda uygulamak lazım. Reform insan hayatını olumlu etkilemeli. Müslüman ülkeleri eleştirmek değil, reform sürecinde yardımcı olmak lazım. Bir Rus ilim adamı bana dedi ki: `Batı demokrasisi ve medeniyeti için asıl tehlike olan İslam`ı yıkmak amacıyla onu içerden karıştırmalıyız. Modern dünya ve Batı için asıl tehdit İslam dünyasıdır. İçten yıkılması için ne gerekiyorsa yapılmalı.` Böyle görüşler de var. ABD, Irak ya da başka ülkeye demokrasi götürüp onları memnun edeceğini sanıyor, buna gönülden inanıyordu. Amerikalılara göre Afgan kadını tüm haklarını kullansa ne harika olacaktı. Ama bana göre bu denense ertesi güne Afgan kadınları sağ çıkamaz. Bu, bir adamın başındaki sineği tokmakla öldürerek ona yardım etmeye benziyor. Reformlar mutluluğu hedef almalı, sorun çıkarmayı değil. Bunun için İslam`ı yasaklamamak, değişiklikleri İslami kurumlar vasıtasıyla gerçekleştirmek gerekir. İslam dünyasında İslam hukukunu Batı`ya anlatacak yetkin insanlar tanıyor musunuz? Böyle insanlar elbette var. Burada önemli olan bu şahsın hem otorite olması hem de Batı`ya İslam`ın ne olduğunu anlatabilecek birikime sahip olması. Bu kişi uzlaşmacı ve gerçek hayatla barışlık olmalı. Yusuf Kardavi böyle bir isim olabilir. O, büyük fikri devrimler yaptı. 2001`de Taliban`ın Budist heykellerini yıkmasını önlemek için çok uğraştı. Suriye`de de Muhammed Said Ramazan El Buti var ki, bu adam Batı üniversitelerinde bulunmuş biri değil. Tamamen İslamiyet`in bağrında yetişmiş biri. Ama yazdığı Cihat adlı mükemmel kitabı, Fransızca, İngilizce, Türkçe, Rusça ve birçok dile çevirmek gerekir. Bu tür iyi insanlar var ama azlar. Zaten tarih boyunca iyi insanlar az olmuştur. Ve sadece bazı nesillerden böyle insanlar çıkar. Toplantıdaki ortağınız Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı`nın Onursal Başkanı Fethullah Gülen`i de tanıyor ve hakkında bir araştırma yapıyorsunuz. Onun fikirlerini nasıl buluyorsunuz? Çok değerli ve olumlu buluyorum. Gülen`in fikirlerinden yararlanılabilir. Özellikle diyalogla ilgili fikirlerini çok faydalı görüyorum. Ancak bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Gülen, Türkiye ve Batı düzleminde çok etkili bir isim. Yalnız onun görüş açısının tüm İslam ülkelerinde, örneğin Arap ülkelerinde de aynı derecede kabul görmesi tümüyle olası değildir. Mesela Endonezya`da yaygın olarak tanınıyor mu bilmiyorum. Ama zaten bu çapta bir değil birkaç şahıs gerekiyor. Diyalog için farklı, bölgeler için farklı isimler lazım. İslam hukuku alanında uzman Rusya`da İslam hukuku ve İslam dünyası konusunda en önemli uzmanlardan biri olan Sukiyanen, 1986`da `İslam Hukuku Teorisi ve Pratikteki Sorunlar` kitabıyla akademik çevrelerde ses getirdi. `Şeriat ve İslam Hukuku Kültürü` eseriyle bu alanda ülkenin en meşhur ismi haline gelen Sukiyanen, İslam dünyasını objektif ve geniş bir perspektifle analiz eden bir uzman olarak biliniyor.