Türk siyasi tahirine postmodern darbe olarak adını yazdıran 28 Şubat süreci, aradan geçen 10 yıldan fazla süreye rağmen tartışılmaya devam ediliyor. Yeni yeni mağdurlar yaşadıkları travmaları, sürecin yol açtığı ağır baskıların izlerini hala ruhlarında yaşmayı sürdürüyor. 28 Şubatçıların hayatı zehir ettiklerinden birisi de 18 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hizmet ettikten sonra emekli olan Kurmay Yarbay Yavuz Yıldar.
Emekli Yarbay Yıldar, TSK'yı 28 Şubat sürecine taşıyan komutanların baskılarına dayanamayarak kariyer sürecine nokta koyup Elazığ'da Tabur Komutanıyken görevinden istifa ederek emekli olmak zorunda kalmış. 28 Şubat süreci ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulanan Kurmay Yarbay Yıldar, yaşadığı baskılarda isminin bile artniyetli olarak kullanıldığını söylüyor. "Emrinde çalıştığım komutanım her seferinde 'Senin adın neden Yavuz?' diyerek bana yükleniyordu. Bu duruma dayanamayıp istifa ettim." diyen Yarbay Yavuz Yıltdar, olaydan kısa bir süre sonra bu baskının TSK içindeki mezhepçi bir yapılanma gayretinden kaynaklandığını anladığını söylüyor. Bu durumu dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere bir çok üst düzey komutana yazdığı mektupla anlattığını belirten Yıldar, ikinci şokunu ise bu sırada yaşamış, Demirel'e gönderdiği mektubun 28 Şubatçı komutanların eline geçmesi ile başına gelmedik iş kalmayan emekli yarbay, sevil olmasına rağmen askeri mahkemelerde yargılanıp hapse atılmış.
SENİN ADIN NEDEN YAVUZ?
Postmodern darbe sürecine ilişkin başına gelenleri Cihan Haber Ajansı Muhabiri'ne anlatan Yıldar ilk şoku, ismi ile ilgili bir soru ile yaşamış. Yıldar, 18 yıl boyunca TSK'da görev yaptıktan sonra Şubat 1998'de Elazığ Maden Tabur Komutanlığ görevinden istifa kararı almasına neden olan soru ile ilgili olarak, "Son olarak görev yaptığım yerde, bana yapılan kanunsuz ve ahlaksız uygulamaları sözlü ve yazılı olarak üstlerime bildirdiğim halde emrinde çalıştığım komutan, suçlularla değil benimle uğraştı. Mezhep ayırımcılarını kolladı. Her seferinde ismimin neden Yavuz olduğunu sorguluyordu. Bu baskılara dayanamayarak istifa etmek zornuda kaldım." diyor.
Yıldar, emekli olduktan sonra kendisine yapılanların kişisel olmadığını, bunun sistematik bir yapılanmanın parçası olduğunu görünce durumdan devleti bilgilendirmeyi vazife saymış ve helen yaşadıkları haksız uygulamaları bir mektupla dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, Başbakan Mesut Yılmaz'a, Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt 'a ve 2. Ordu Komutanı Orgeneral Rasim Betir'e ayrı ayrı gönderdiği mektuplarla anlattığını söyledi. Mektupta, özetle TSK'da maruz kaldığı haksızlıkları anlattığını belirten Yıldar, ancak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e 'kişiye özel' yazdığı mektubun, Cumhurbaşkanı Yaveri Albay Reha Taşkesen tarafından Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'a ulaştırılması ile kendini askeri cezaevine götüren sürecin başladığını belirtiyor.
Yıldar, bunun üzerine 1 Mart 1998'de Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından çalıştığı Giresun'un Şebinkarahisar ilçesindeki işyerinde gözaltına alınarak apar topar Mamak Askeri Cezaevi'ne getirildiğine dikkat çekiyor. Askeri mahkemedeki yargılama sonucunda 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığını belirten Emekli Kurmay Yarbay Yıldar, Deniz Kuvvetleri Askeri Mahkemesi'ne verdiği itiraz dilekçesi üzerine tahliye edildiğini anlattı. Yıldar, daha sonra aldığı bilgilere göre bu tutuklamanın sırf 'burnunun sürtülmesi ve ders olması için' yapıldığını öğrendiğini söyledi.
ASKERİ TESİS YASAĞI!
Kurmay Yarbay Yıldar, yargılama sonrasında askeri tesislerde, TSK'dan ihraç edilenlerle aynı muameleye maruz kalmış. Taha önce rahatlıkla girip çıktı tesislere artık alınmamadığını belirten Yavuz Yıldar, kendisi ile ilgili kararın bir emirle bütün askeri birimlere gönderildiğini, gittiği her yerde bu emrin gerekçe gösterilerek kapıdan geri çevrildiğini ifade etti. Yıldar, bu yasağın daha sonra yaptığı yazılı başvurusu üzerine dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından kaldırıldığını da aktardı.
Ancak Yıldar, asıl sıkıntıyı emekli olduktan sonra çalıştığı mermer firmasına da yaşamaya başlamış. Yıldar bu dönemi de şu sözlerle anlatıyor: "Ergani'de tesisleri bulunan mermer ocağına çok ciddi baskılar yapıldığını öğrendim. Sudan bahanelerle firmanın çalışmaları engellendi. Güvenliğiniz yok denilerek firmaların çalışması durduruldu. Bu duruma dayanamayan firmanın sahipleri, bana kibarca rica ederek işten ayrılmamı istediler. Ben de bunun üzerine çalıştığım firmadan ayrılmak zorunda kaldım."
Yıldar'a yapılan muamele bunlarla sınırlı kalmamış. Yıllarca adım adım takip edildiğini, gittiği her yerde aracının durdurulduğunu söyleyen Yıldar, bunun ise özellikle daha önce emrinde çalışan astlara yaptırıldığı görüşünde: "Bir yere girecek olsam hemen beni çeviriyorlar. Daha önce emrimde çalışan astlarıma arama yaptırıyorlardı. Bu benim çok ağrıma giderdi. Resmen psikolojik savaş uygulandı bana."
BENİMLE UĞRAŞANLAR İFLAH OLMADI
Yıldar, kendisiyle uğraşanlara karşı büyük mücadele verdiğini de aktardı. Kendisiyle uğraşan dönemin kudretli generalleri Çevik Bir ve Rıza Küçükoğlu ile Yalçın Özçer gibi komutanların daha sonra emekli edildiğini hatırlatan Yıldar, verdiği bu mücadelen de pişman olmadığını ifade etti. Bunun için maddi manevi her türlü bedeli ödediğini, gerekirse tekrar ödemekten de kaçınmayacağını kaydetti.
TAHLİYE KARARI VERENLER DE SÜRÜLDÜ
Yarbay Yavuz Yıldar'ı tahliye eden mahkeme heyeti üyeleri de cezalardan kurtulamamış. Hiyerarşi gereği tutuklama kararına Deniz Kuvvetleri Askeri Mahkemesi'nde itiraz etitğini belirten Yıldar'ın verdiği bilgiye göre kendisi hakkında tahliye kararı veren denizci hakimler önce karacı yapılmış, ardından da Erzincan'a sürgün edilmişler. Hakimler, mahkeme kararı ile yeniden eski görevlerine dönmüşler ancak bu sefer de YAŞ kararları devreye girmiş ve TSK ile ilişikleri kesilerek ihraç edilmişler.