Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  Terörist başının İfade Tutanağı
 






Terörist Başı Abdullah Öcalan'ın İfadesinin Tam Metni


GİZLİ
  TC İÇİŞLERİ BAKANLIĞI JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
ANKARA    
TERÖRİSTBAŞI ABDULLAH ÖCALAN'IN 16-21 ŞUBAT 1999 TARİHLERİ ARASINDA ALINAN İFADESİNE İLİŞKİN TUTANAK
   (İFADE TUTANAĞI TERÖRİSTBAŞI A.ÖCALAN TARAFINDAN İMZALANMIŞTIR)    
GİZLİ
 
İFADE TUTANAĞI 
Sanık : Abdullah ÖCALAN  : Ömer oğlu, Öveyş'den olma, 1949 Urfa doğumlu, aslen Urfa ili, Halfeti İlçesi Öveyşli köyü nüfusuna kayıtlı. Yasadışı PKK terör örgütü lideri olan ve ülke topraklarından bir kısmını ayırarak bağımsız bir Kürt devleti kurarak silahlı eylemlerde bulunan Ali Fırat ve APO (K) adlı Abdullah Öcalan'ın sanık olarak alınan ifadesidir. 
1. 09 EKİM 1998-16 ŞUBAT 1999 TARİHLERİ ARASI BAŞINIZDAN GEÇEN OLAYLARI ANLATIN? 
Hüsnü Mübarek Suriye ile görüşünce Ağa (K)  Mervan Zirki (Suriye El Muhaberat Servisi) ve Delil ile birlikte geldi. Oradan ayrılmamı istediler. Lübnan'a da gidemeyeceğimi belirttiler. Bu konu Şam'daki evimde gerçekleşti. Zorla misafirlik olmaz diye Delil'e hazırlıkların yapılmasını ve pasaport ayarlamasını söyledim. Delil Abdullah Sarıkurt adına bir pasaport getirdi.  Sahte pasaportları Suriye, Lübnan ve Avrupa'da kendimiz yapmaktayız. Bizim pasaportlar üzerinde yaptığımız sadece fotoğrafları değiştirmektir. Benim pasaportum Avrupa'dan geldi. Yunanistan'da bulunan temsilcimiz Rozalin (K) Ayfer KAYA gerekli hazırlıkları yap Yunanistan'a geleceğim dedim ve yanıma çağırdım. Rozalin Yunanistan'cayı öğrendiği için kılavuzluk yapacaktı. Yunanistan'daki dostlarımız Badovas, Nazagaki ve parlamenterlerden arkadaşları ile ilişki kurduğunu sonucun olumlu olduğunu söyledi. Şam'dan normal tarifeli uçak ile Atina'ya gittim. Evden ayrılıp uçağa gidene kadar El Muhaberat beni izledi. Uçak Stokholm'e gidiyordu ve kalabalık sayılırdı. Benim yanımda uçağa gidene kadar Delil, Rozalin ve El Muhaberat'tan Ağa vardı. Havaalanına kadar bizim kullandığımız araç ile gittik. Delil orada kaldı. Delil'e ilişkilerimizi götürüp evleri boşaltırsınız dedim. Irak'a doğru gitmelerini söyledim. 9 Ekim 1998 tarihinde oradan ayrıldım. Yolculuk 2 saat kadardı. Uçak içerisinde tanınmamak için kendi kendimi kamufle ettim. Şam'dan ayrılışımızı Delil ve evde kalan bazı gençler biliyordu. Yunanistan'a gideceğimizi Badovas biliyordu. Atina'ya indik. Yunanistan istihbaratının üst düzey sorumlusu Dimitri sivil kıyafetliydi, bizi havaalanında gördü ve bir odaya götürdü. Bana Abdullah Öcalan olup olmadığımı sordu. Ben kendimi tanıtarak dostlarımızı beklediğimizi söyledik. Oraya gittiğimizde saat 12.00 sıraları idi. Bana hayır sizin burada kalma süreniz saat 17.00'a kadardır dedi. Dostlarımızın gelmesi için ısrar ettik. Ancak kabul etmediler. Başbakanlık talimatı ile gönderileceğimi söylediler. Bizi uçakla Stokholm'e gönderileceğimizi söyledi. Biz kabul etmeyince karar verin ya da sizi geri göndeririz dedi. Odada Rozalin'den başka iki istihbarat yetkilisi vardı. Kendileri ile tartıştık, iltica hakkımız olduğunu söyledik. Kabul etmediler. Birkaç gün havaalanında bulunan otelde kalmak istediğimizi söyledik. Bunu da kabul etmediler. Daha önceden Mahir'le görüşüp sıkışıklık olacağı takdirde gelebilirim dedim. Mahir Duma'dan izin almış. Durumun sıkışık olması nedeniyle Mahir'e telefonla irtibat kurduk. Rusya'ya gelip gelemeyeceğimizi sorduk. Mahir hemen görüşmeler yapmış, tekrar telefon ettiğimizde gelin dedi. Biz de durumu Yunan yetkililere söyledik ve gönderilip gönderilemeyeceğimizi sorduk. Küçük bir uçak buldular. 8 kişilik bir jetti. Konuştuğumuz cep telefonu Rozalin'de idi. Uçağı Yunan yetkilileri ayarladı. 3 kişilik personeli ile biz vardık.  3 saat içerisinde Moskova'ya gittik. Mahir beni Jeopolitik Parlemento Komisyon sorumlusu ve İstanbullu iki tüccar ile karşıladı. Tuttukları bir eve gittik. Pasaport kontrolü yapıldı. Ancak davetli olduğum için geçişte bir sorun çıkarılmadı. Havaalanından ev yarım saat sürdü. Ev iki katlı idi. Önü çimenli bir evdi. Evde Mitropar (Komisyon üyesi), birkaç yerli Kürt ve Mahir bulunuyordu. Moskova'da 30 gün kaldım. Bu süre içerisinde baktık sıkıştırılıyoruz, Enterpol meselesini söyleyip burada tutamayız dediler. Giderek sıkışma süreci başladı. Sıkıştırma güvenlik ve istihbarat örgütünden geliyordu. Şahsi güvenliğimi ben İtalya'da iken kendisini yakan bir arkadaşla birlikte iki kadro sağlıyordu. Korumalardan birisinin adı Ahmet, diğeri Cihat'tı. (Cihat daha önceden Hakkâri tarafında ayağından yaralanmıştı.) Ahmet Rusya'da temsilci idi. Rusya ile görüşmelerimizde Mahir ile Rusya Kürtlerinden bir tercüman bulunuyordu. Tercüman Rüstem'dir. Rusya'da Primakov işi düğümledi. Parlamento ile her türlü ilişkiler açıktı. Toplantılar olumlu idi. Hatta Mahir ayakta alkışlandığını söylüyordu. Herkes olumlu olmasına rağmen Primakov kesinlikle ülkeyi terk etmemizi istedi. Tekrar ülke aramaya başladık. Yunanistan'la tekrar ilişki kurmaya çalıştık. Rozalin Yunanistan'da Kâni Avrupa'da uğraşıyordu. İtalya'da Yeniden Yapılanma Partisi milletvekili Montovani'nin istemi üzerine Yunanistan'ın AET ile olan ilişkilerini de göz önüne alarak İtalya'yı seçtik. 12 Kasım 1998 günü saat 21.00'de yolcu uçağı ile İtalya'ya gittim. Beni milletvekili Montovani isimli dostumuz ile Ahmet Yaman karşıladı. Pasaport aynıydı. İlk gelen polise ben PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ım dedim. İltica etmek istediğimi söyledim. Daha sonra kendi işlemlerine başladılar. Sabaha doğru beni hastaneye götürdüler, orada kontroller yapıldı. İltica süreci başladı. Pasaport meselesinden beni tutukladılar. İtalyan'lar beni Türkiye'ye teslim etmeyeceklerini, ancak Şengel Anlaşması çerçevesinde Almanya'nın istemesi durumunda Almanya'ya iade edebileceklerini söylediler. 40 gün beklenileceğini söylediler. Kaldığım zaman Rozalin de oradaydı. Ancak yanıma getirmediler. Onu ayrı bir yerde tuttular. Ancak tercümanım olan Ahmet günde bir kez yanıma geliyordu. Cep telefonu ile görüşmeme izin veriliyordu. Telefonla Kâni ve Mahir'le konuştum. 10 gün içerisinde İtalyan İstinkaf Mahkemesi sahte pasaporttan yattığım sürenin yeterli ve serbest olduğumu söyledi. Oradan polis kontrolünde Cehennem Vadisi'ndeki villaya gittim. İtalyanlar bana evde serbest olduğumu ancak güvenlik nedeni ile evden ayrılmamam gerektiğini söylediler. Hatta evin alt katına İtalyan polisi yerleşti. Yanımda temsilcimiz Ahmet Yaman vardı. Ahmet'in cep telefonu ile görüşme yapabiliyordum. Gelen gazetecilerden Nilgün Cerrahoğlu ve Tayfun Talipoğlu ile görüştüm. Fransız savcısının istemi üzerine eşyalarım üzerinde arama yapıldı. Bunun nedeni orada bir kadro yakalanmış, onun benimle ilişkisini kanıtlayabilecek bir belge buldukları takdirde bana ülkeye girişi yasaklayacaklarmış. Sonradan benim anladığım Fransa, Almanya benzeri bir tutum izlemek istiyordu. Oraya gitmemem için bir tedbirdi, gelirsen tutuklarız anlamındaydı. Bu süreçte çok ziyaretçi geldi. Toplam 100 civarında heyet geldi. Hemen hemen her orijinden heyetler vardı.
 
Gelenlerden;  İngiltere'den gazeteciler ve bir Lord,   Belçikalı bir parlamenter,   Almanya'dan gazeteci ve avukatlar,  Hollanda'dan gazeteci ve avukatlar  Yunanistan'dan gazeteciler,  Yeşillerden Avrupa milletvekilleri,  İtalyanlardan barış heyeti, avukatlar, Yeşil Partisi parlamenterleri, Yeniden Yapılanma Partisi milletvekilleri,  İspanya'dan sol partilerden temsilciler,  Filistinliler geldi.  Kaldığımız süreçte İtalyan'lar kalabilirsiniz ama, hukukta verilebilecek bir kararla tutuklanabilirsiniz de dediler. Bunu devamlı bir silah gibi kullanıyorlardı.  Rozalin (K) Ayfer KAYA, kendisi öğrencidir. Ailesi Manisa'dadır. Aramızda bir ilişki yoktu. Hatta serbest kaldıktan sonra Yunanistan'a gitti.  İtalya'da iken Rıza ile kongre üzerine, birkaç sefer Botan'la birkaç sefer Ferhat'la görüşme yaptım. Onlar beni arıyorlardı. Biz sadece ne zaman arayabileceklerini söylüyordum.  İtalya'da iken ülke arayışına girdik. G.Afrika, Yunanistan, Moskova, Hollanda, Finlandiya, Baltık ülkelerine baktık. Libya'ya başvurmadım. Arap ülkelerine gitmeyi ben istemedim. Avrupa ülkelerinden gelen cevaplar Roma sürecinin aynı olacağı idi. Yalnız İngiltere kesinlikle gelmememi yazılı olarak gönderdi. Hiç birisi ne kabul ne de ret etti. Gelen cevaplar üzerine biz Moskova üzerinde durmaya başladık. İtalya baştan savmak istiyordu. Mahir'le görüşerek ve İtalyan'larla anlaşarak 16 Ocak 1999 tarihinde uçak ile İtalya'dan Rusya'ya hareket ettik. Bu esnada Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde şu an üzerimde çıkan sahte bir pasaport ayarlanarak Rusya'ya gittim. Benim yanımda Ahmet Yaman vardı. Uçağın masrafları Avrupa temsilcimiz tarafından karşılandı.  Bu arada Şam'dan ayrılırken yanımda 50 bin dolar vardı. Kaldığım süre içerisinde yakalanana kadar bunun 15 bin dolarını harcadım. Yanımda 35 bin dolar bulunuyordu. Uçakta Kenya'dan gelirken kalan param, gözlüğüm, tespihim hep alındı. Ayrıca bir valizim daha vardı. Onun içerisinde de ayakkabılarım ve birkaç adet giysim vardı.  Rusya'da Novigrad havaalanına geldik. Bizi bazı Kürt dostlar ve Mahir karşıladı. Kürt dostlar tamamen kendi ilişkileridir. Olaydan iç güvenlik haber aldı. Bana 1 hafta 10 gün ayrılmam için zaman verildi. Havaalanından Mahir'in ayarladığı eve 2 saatte geldik. İtalyan'ların Rusya'ya gideceğimden 1 hafta öncesine kadar haberleri vardı. Novigrad havaalanındaki görevlileri bizim arkadaşlar ayarladıkları için geçişte bir problem olmadı. Kürt dostlar bunu ayarlamak için bir miktar para dağıtmışlar. Ev dikkati çekmediği için özel eve gittim. Eve gittikten 2-3 gün sonra güvenlik geldi. İç güvenlik yetkilileri bana Mahir'in çok büyük hata yaptığını, beni kandırdığını söylediler. Tekrar Rozalin ile ilişki kurdum. Rozalin ile Yunanlı dost Badovas ve Nagazakis yanıma geldi. Rusya'ya özel küçük bir uçakla gelmişler. Uçağa kadar beni iç güvenlik getirdi. 01 Şubat 1999'da Yunanistan'a Novigrad'tan gittik. Bu sefer durumun ayarlandığını söylediler. Atina Havaalanı'nda bizi yine aynı yetkili Dimitris karşıladı. İçeri sokmadılar. Orada anladım ki daha önceden herhangi bir ayarlama yapılmamış, telaşla beni nereye gönderebileceklerini söylediler. Bir ara Kenya lafı geçti. Aceleyle beni uçakla Korfu Adası'na gönderdiler. Bana Yunanlılar baştan beri ne yapılacağını biliyorlar gibi geldi. Israrla bana benden sonra örgütün başına geçecek ismi soruyorlardı. O gece Korfu'da beni bir eve götürdüler. Sanıyorum istihbaratın kullandığı yarı askeri bir yerdi. Badovas Atina'da kalmıştı. Benim yanımda temsilci Mehmet (K) İbrahim (Soyadını hatırlamıyorum, Midyat'lı), Dilan (K) Şemsi Kılıç, Yunanlı Corc, onun yanında biri ve Rozalin vardı. Korfu adasından uçakla ayrıldık. Oradan Hollanda'ya Misk'e götürüldük. Hollanda'da avukat Berita ile görüştük. Misk'te Hollanda'ya gitmek için uçak gelecekti. Yunanlı pilotlar beni bir an önce havaalanında indirip geri dönmek istiyorlardı. Ancak ben uçak gelmediği için inmedim. Bu arada bütün Avrupa ülkelerinin havaalanlarının bana kapatıldığını duydum.  Avukat Berita'yı MED TV olayında Corc olarak bildiği Aristo bulmuştu. Berita 1-2 yıldır avukatlığımızı yapıyordu. Bizden para almıyordu. Zengindi, ancak ün peşinde olabileceğini sanıyorum. Kocası Baybaşin'in avukatıdır. İstihbarat servisinin bir elemanı da olabilir.  Bizi Hollanda'ya götürecek uçak gelmediği için tekrar Atina'ya döndük. Uçak değişikliği yapıldı. Benle Mehmet Kenya'ya gönderildik. Burada bizi Yunan elçilik görevlileri karşıladı. Elçiliğe götürüldük. Elçi eskiden NATO'da çalışmış. Adı Kostunas'tı. Orada iltica talebinde bulunduk. Elçilikten bizi elçilik dışındaki evlere göndermek istediler. Ancak kabul etmedik. Son gün İtalya'daki avukat ile Mehmet (İtalya'daki temsilcilerimizden birisidir) yanıma geldiler Yunanistan'dan da bir avukat geldi. Adı Filifilas olacak. Yazılı olarak bunlara iltica talebinde bulundum. Bunun amacı orada bulunduğumu belgelemekti. En son gün elçiyi Kenya Dışişleri çağırdı. Geldi. Bana saat 17.00'de havaalanına gideceksiniz, buradan istediğiniz yere gidebilirsiniz dedi. Ben Amsterdam'a gideceğimizi söyledim. Biz havaalanına elçilik aracı ile diplomatik dokunulmazlığından dolayı gitmek istediğimizi söyledik. Kabul etmeyince aramızda sert tartışmalar oldu. Kenyalı görevlilerce bu kabul edilmedi. Sonuçta Kenyalılar beni arkadaşlarımdan soyutlayarak kendi araçları ile havaalanına getirdi, uçağa bindim. Birden etrafımız sarıldı. Hemen yere yatırıldım ve yakalandım.  Uçağa binince üst aramam yapıldı. Saatimi dahil hepsini üzerimden aldılar.  Pişmanlık duymuyorum. Avrupa'da kalıp kolayca Avrupa'nın desteğinde bir süre daha devam edebilirdim. Ancak Türkiye bu sorunun kaynağıdır, sorunu burada çözmek gerekir.  
Kenya'da iken beni telefonla aradılar ve orada 4 kişi var dikkat et dediler. Daha sonra bir telefon daha geldi. Tehlikenin geçtiğini söylediler. Telefon alınca elçilikte hediyelik olarak bulunan silahları alıp nöbet tuttuk, ancak telefonların, kimden geldiğini bilmiyorum. 
2. SON KÜRT ULUSAL KONGRE HAKKINDA BİLGİ VERİN? 
Kürt Ulusal Kongresi henüz yapılmadı. Kongrenin bir çatı olması planlanıyor ve bütün Kürt örgütlerin katılımı ile politik amaç güdülüyor. Aydınlar ile yaşlıları ve dışarıda olanları kapsıyor. Diplomatik, entelektüel, ülke içerisinde siyasi pratiği olmayan, içe dönük örgütler arası çatışmaları önleyen, dışarıda diplomasi yapılan bütün Kürtçü örgütleri kapsayan bir yapılanmadır. Bunun ilk çıkışı 20 yıllık bir meseledir.  Kongrenin muhtemelen Brüksel'de yapılması yoğunlaşıyor.  Ulusal Kongre kapsamında PSK, KDP, YNK, KASIMLO, İKDP, PKK'yı bu konuda bir engel olarak görmektedirler. Ben de bunun için bunlara yapın ben geride durayım sizi arkadan destekleyim dedim. Bu konuda KDP, PSK ve YNK'nın bir araya gelmeyişi önem kazanıyor. Örgütlerin bir kısmı şartlı evet demekle birlikte pratikte bu yapılamadı.  Muhtemelen bahara doğru Nevroz içerisinde bu toplantı yapılabilir. Yakalandığım için bu toplantı gerçekleşebilir. Avrupa'nın da bu konuda yoğunlaşacağını sanıyorum.  Ulusal Kongre'ye Süryaniler, Yezidiler, Aleviler (Aleviler Sürgündeki Kürt Parlamentosu'na katıldıkları için doğal olarak katılabilir) meslek kuruluşları diyebileceğimiz Avrupa'daki işçi dernekleri katılabilir. Bir zamanlar KDP sekreterliğini yapan Doktor Mahmut Osman gibi şahsiyetler önem kazanabilir.  Hollanda bu toplantıya esneklik sağlayabilir. Bu toplantı Avrupa'da Hollanda-Belçika arasında yapılabilir. Bu konuda diğer ülkelerle bir görüşme yapıldığını sanmıyorum.  Ben bunu temel stratejik bir örgüt olarak görmüyorum. FKÖ ve Mandela gibi etkili olabileceğini sanmıyorum. Diplomasi alanında çatışmalarda arabulucu olabilirler. Bir karar çıkartabilecek güce ulaşabileceklerini sanmıyorum.  Ulusal Kongre içerisinde yer alan örgütler yine konferans ve kongrelerini yaparak gelecekleri için çeşitli fikirler ortaya çıkacaktır. Bundan dolayı etkili olabileceğini sanmıyorum. Ancak Kongre içerisinde yeni gelişen veya faaliyet gösteren örgütler eriyebilir. 
3. ÖRGÜTÜN SON YAPILANMASI, HALİHAZIR DURUMU NEDİR? 
6'ncı Kongre'de 25-30 kişilik askeri konsey oluşur. Eski eyalet anlayışı yerine saha belirleyebilirler. Siyasi ve askeri kesimin iç içe hareket edeceği kararı alınabilir. Hakimiyeti hem eskilere, hem de yenilere verecekler. Güneyde daha fazla gelişme sağlanabilir. Bazen de güçlerini taşırmak isteyebilirler.  (1) Botan'da Suriye'li Bahoz (K) sorumluluğunda (1.000) civarında,  (2) Zağros'ta Ebubekir (K) sorumluluğunda (700-800) civarında,  (3) Amed'de Dr.Ali (K) (Tıp öğrencisi, 7-8 yıldır örgütte) sorumluluğunda (400) civarında,  (4) Erzurum'da Yılmaz (K) sorumluluğunda (150-200) civarında,   (5) Dersim'de Kâzım (K) (C.evinde 15 yıl yatmış, atak, okumuş, Tuncelili) sorumluluğunda (350-400) civarında,   (6) Serhat'ta Sabri (K) sorumluluğunda (50-100) civarında  (7) Koçgiri'de Alişar (K) sorumluluğunda (40-50) kişi civarında bir bölük,  (8) Karadeniz'de Ayhan (K) sorumluluğunda (40-50) civarında bir bölük, DHKP-C ile iç içedir.  (9) Garzan'da güç bulunmayıp güç Amed'dedir.  (10) Mardin'de (150) civarında, sorumlusu Felat (K)'ın öldüğünü duydum, problem arz eden bir yer, maddi kaynakları ve katılımları çok olan bir bölgedir,   (11) Kuzey Irak'taki iki bölgede;  (A) Behdinan'da Abbas (K) sorumluluğunda (1.500) civarında, Barzani bölgesidir.  (B) Soran'da Cuma (K) sorumluluğunda (2.500) kişi var. Soran Hakurki ile Süleymaniye arasındadır. Gücün dörtte üçü o bölgede yaşayan kişilerden kuruludur.  (12) Ruha'da Savur'lu Kemal (K) sorumluluğunda (25-30) kişi,   (13) Akdeniz'de İbrahim (K) sorumluluğunda (80-100) kişi bulunmaktadır.  Güneyde (4.500), Türkiye'de (3.000) kişi bulunmaktadır. (Bu konu ile ilgili ayrıntılı bir kaset ve şemamız mevcuttur.) 
4. PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN UYUŞTURUCU, SİLAH KAÇAKÇILIĞI İLE İLİŞKİSİ NEDİR? 
Zağros alanı bu iş için biçilmiş kaftandır. Bu bölgede eskiden beri kardeşim Osman Öcalan bulunmaktadır. Silah kaçakçılığı örgütümüz için hayati ihtiyaç idi. Bunu yönlendirdim ve onayladım. Ancak uyuşturucu ticareti bizzat yaptırmayıp, bu işle uğraşanlardan haraç almalarını söyledim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla hem bu alanda hem de kapatılan kamp olan Makü alanından Ferhat (K) Osman Öcalan'ın İran kaçakçıları ve bazı devlet yetkilileri ile yaptığını öğrendim. Derhal sorgulama sürecine aldım. Ancak parti ileri gelenleri affetmemi istediler. Bana uyuşturucu ticareti ile uğraşmayacağı sözünü vererek affettim. Ancak o alana kimi gönderdiysem bu pisliğe bulaştığını duydum. Hatta bu şahıslar Romanya üzerinden de Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiklerini öğrendim. Ancak son zamanlarda özellikle buna karşı olmama rağmen kontrolüm dışında bu tür olaylar gerçekleşti. Örgütün başı olduğum için bu işte sorumlu tutulmak isteniyorum. Şahsen uyuşturucu ticaretini yasakladım. Ama örgütün her yerini kontrol etmem çok zor. 
5. ÖRGÜT HANGİ SİYASİ PARTİYİ, GAZETEYİ VE DERGİLERİ DESTEKLEMEKTEDİR? 
Seçimler için ben talimat vermedim. Ancak CHP, DTP ile ittifak yapılabileceğini söyledim. HADEP'in CHP ve bazı partiler ile görüşmeler yaptığını duydum. Eskiden Refah Partisi ve diğer sol partiler ile de görüşmeler olmuştu.  Erbakan hükümeti zamanında Ankara ile mektuplaşmalarım olmuştu. Ağa (K)  Mervan Zirki ve Delil kanalıyla Suriye'den Erbakan'a mektup gönderdim. Bana cevap geldi. Karşılıklı olumlu yazışmalarımız oldu.  1991 genel seçimleri sonunda HADEP milletvekillerinin mecliste Kürt kimliğini öne çıkarmaları konusunda talimat verdim. Ancak yemin töreninde yapılacak konuşma konusunda herhangi bir talimatım olmadı. Milletvekilleri bu konuşma metinlerini tamamen kendileri kararlaştırmışlar. Leyla Zana'nın milletvekili olarak yemin töreninde Kürt kimliğini öne çıkarmasını ben söyledim ve Kürtçe konuşması konusunda önerim oldu.  1992 yılı sonunda Talabani ile görüştüğümüzde Türkiye'ye ateşkes istemimizi götürmesini istedim. Özal hükümeti ile Talabani'nin görüşmeleri vardı. Bitlis Paşa Kürt politikasına yaklaşımları iyiydi. Celal Talabani aramızda arabuluculuk çalışmalarına başladı. Sanıyorum onlar yaşasaydı bu gün bu sorun çözülmüş olacaktı. Bunların önerileri ile bizim önerilerimiz birbirine çok yakındı. Öneriler genel kapsamlı bir af ve bizlerin (PKK) siyasi platform içerisinde faaliyetleri sürdürmemiz öngörülüyordu. Bekaa'da gazetecilerin gelmesi ile bir basın toplantısı yapıldı. 1993 yılı Mart ayında basın toplantısı yaptım. 14 Nisan 1993'de tekrar bir basın toplantısı yapıldı. Talabani bana olumlu adımlar atılacağını söylüyordu. Bana Bitlis Paşa benden yana, Doğan Güreş ortada şeklinde sözler söylüyordu.  17 Nisan 1993 öğleden sonra Türkiye'den temsilciler gelecekti. Bu aşamadayken aynı gün 11.00'da Turgut Özal'ın öldüğünü öğrendik. Turgut Özal'ın ölümünü suikast olarak değerlendiriyorum.  Siyasi partilerle ilişkimiz HADEP ile. HADEP desteği Avrupa'da Yezidiler, Süryaniler, Alevilerdir.  HEP-DEP olayı ile ilgili ilişkilerimiz oldu. HADEP ilişki kurmak zorunda, bireysel düzeyde CHP ile temasların olduğunu duydum. CHP'nin isteği seçimlere beraber girmek, seçim sonucunda oluşacak milletvekillerinin kesinlikle partiden ayrılmaması koşulu ile ittifak yapacaklarını söyledi. Ayrıca son zamanlarda DTP ile temasların olduğunu duydum. Cindoruk ve İsmet Sezgin bizim meselelerimize yakın kişilerdir. Ben kendilerine İsmet Sezgin'in Batman'da Cindoruk'un Diyarbakır'dan birinci sırada adaylığını kabul edeceğimizi diğer yerlerde ise onların adaylarının iki ve üçüncü sırada konulabileceğini önerdim. Sanırım önümüzdeki seçimlerde bu iki partiden biri ile HADEP seçime girecektir. PKK HADEP ilişkileri tavsiyelerden ibarettir. HADEP'i PKK etkiler. Kendilerini PKK'lı sanan orada çalışanlar vasıtasıyla bağımız var, yan kuruluşumuzdur. HADEP'te bana karşı olanlar var. Ahmet Türk tecrit olmazsa CHP'den aday olabilir. Abdülmelik ile birlikte çalışmaları için önerilerim tavsiyelerim oldu. Melik Fırat, Haluk Gerger, Mihri Belli ve Doğu Perinçek gibilerini aday için önerdim.  1991 ve müteakip yıllar Hatip Dicle, Leyla Zana, Sedat Yurttaş, Ahmet Türk, Mehmet Sincar'la telefonla görüştüm. Halihazırda bunları yönlendirmem ve parti adına özelikle Sürgünde Kürt Parlamentosu faaliyetlerini müşterek yürütmekteyiz.  SHP ile ittifak halkın desteklemesi için yapılsın dedim. O zamanki politika siyasi gelişmeleri teşvik edici idi. Belirli bir grupla oluştu. Seçimlerden sonra bunun birlikte hükümete taşınmasını istedim ancak bu konuda kendilerinin başarılı olduğu söylenemez. Onları PKK'nın temsilcileri olarak görmek doğru değildir. Ancak mecliste ayrılıp grup kurulabileceği gibi kendilerine yakın olan partilerle ittifak yapabileceklerini söyledim. Benim işim genelde Avrupa ilişkileri idi. Onlar da Avrupa'ya daha yakındı. O zamanki muhataplarım az önce söylediğim kişilerdir. Hatta bunlardan bazıları Avrupa üzeri Şam'a geldi. Murat Bozlak'la telefon görüşmelerim oldu. Kendilerine emir vermedim. Bizim kitle temelimiz bizim emeklerimizle oluştu. Buna dikkat edin, bunu istediğiniz gibi kullanıp kendi çıkarlarınız için harcayamazsınız dedim. Kişisel hesaplar için kullanıldığında desteğimizi çekeriz dedim. İttifaklar politikasına müdahale ettim. CHP ve DTP ile ittifak yapabilirsiniz dedim. Fazilet ve Refah'la ve hatta ANAP'la ittifak yapabilirsiniz dedim.  HADEP'in kapatılabileceği durumuna karşı iki önerim oldu.  (1) Birincisi kapatıldığında yeni bir parti DEHAP kurulabilir dedim.  (2) İkincisi kurulacak yeni parti yerine daha Türkiyelileşmiş, Kürt Partisi olarak katılaşan bir partiyi Türkiye'nin kaldıramayacağını, buna ihtiyaç olmadığını söyledim. Demokratik yapılanmanın oluştuğu, içerisinde her gruptan temsilcilerin olduğu, Melik Fırat'ın da olabileceği bir oluşum kurulmasını istedim. 1995 seçimlerinde Refah Partisi oluşan ortamda dini konuları kullanarak bizim potansiyelimizdeki oyları aldı. Aslında bu bir Türkiye'ye karşı tepki oylarıdır. Sol gruplardan ÖDP, EMEP gibi partilerle birlikte cephe partisi kurulsun dedim. Kendileri için Türkiye ortamında bu kişilikler iş yapamaz, mutlaka demokratikleşin ve çağdaşlaşın, Avrupa'ya yoğunlaşın dedim.  Politika alanında dev bir imkanı kişisel hatalarından kaybettik.  Ben son zamanlarda siyasallaşmak istedim. Bunun için çeşitli arayışlarım oldu. Beklentilerim çok büyüktü.  1991 yılında, DEP'e oy vermeyen herkesin tavuğunu bile öldürün diye talimat verdim. Ancak bunun bir hata olduğunu anladım. Talimatımın adeta bir katliama dönüşeceğini düşünemedim.  1990'larda kitle potansiyeli açısından potansiyeli yakaladık. Gerillayı geliştirmek, siyasal konulara aktarmak istedim. Serhildanlar beni bu konuda umutlandırdı. DEP'e bunu bildirdim. Bunun çok önemli bir fırsat olduğunu söyledim. Gerilla için de bunu belirttim. Onlar da kullanamadı.  Parlamentoda Leyla Zana'ya karşı tepkiler doğdu. Parlamentoya gittiklerinde neden çekindiklerini sordum. Neden 1921'de Mustafa Kemal zamanında yapılanları yapmıyorsunuz dedim. Yemini yapmayın demedim. Ancak Kürt halkının varlığını hissettirin dedim. Kürt giysileri ile gidebilirsiniz dedim. Ama ona da orada saldırılmamalıydı da. Leyla'nın pek fazla politik bilgisi yoktu. Ahmet Türk insiyatifsiz, rolünü iyi oynayamadı. Liderlik sorunu vardı. Melik Fırat'ı önerdim. Parti merkezince neden dinci bir gericiyi liderliğe getirmek istediğim eleştirildi. Bunun için fazla üzerine gitmedim. Ancak inisiyatifimi kullandım.  Mahmut Kılıç kültürlü idi. Oldukça ilgilendim, ancak inisiyatifsiz kaldı. Kendisi bağımsız entelektüel idi. Çok iyi bir öndere ihtiyaç vardı. Ancak bu olmadı. Başarısızlığın bence en önemli nedeni buydu. Sonuçta bu enkaz ortaya çıktı. Becerikli bir politikacı tarihi bir adım atabilirdi.  

Milletvekillerinin aldığı paraları tasvip etmedim. Dar bir alanda dar bir silahlı mücadeleyi istemedim. Politika ile bunu yapmak istedim. Türk solu da bu konuda sınıfta kaldı. Bizi desteklemedi.  Örgüt bütçesinden HADEP'e bir miktar ancak ne kadar olduğunu bilmiyorum ama 200 bin mark civarında olan para aktarıldı. Avrupa masrafları da Avrupa temsilciliklerince karşılandı. Avrupa temsilciliklerinde sadece siyasilerin değil kim gelirse gazeteci, profesör vb. masrafları karşılanıyordu. Bu da masraf oluşturdu. Sakıncalı buldum. Hem devletten para al, hem bizden para al, ben bunu suç olarak görüyorum. Savurganlık olarak nitelendiriyorum dedim.  HADEP'te dağda gelen adamların orada yuvalanmaları hatadır. Gerillaya yardım etmelerini politik hayatını bitirmesi açısından yanlıştır diye eleştirdim.  Benimle veya merkez komite üyeleri ile görüşmek istendiğinde HADEP'le görüşmek yeterlidir. Bu durumlar HADEP ve gerillaya yardımcı olmadı. Bence esas sorun yönetici ve denetleyenlerin olmayışıdır. Bu durum gerillayı, parti ve kişilerin şahsi menfaatleri ile çatışır duruma getirdi. Kürt kimliğini geliştirmek de Türkiye'ye uygun değildir. Buna gerek de yoktu. Bunu eleştirmeme rağmen bu yapılmadı ve Türk kamuoyundan tepki topladı.  Ben politik sosyalistim. Komünist değilim. Milliyetçiliğe karşıyım. Sevmiyorum da. HADEP'in durumu Türkiye'de olan Şovenizm karşısında başarılı olamadı. 
 

Bir ara da dini duygulardan dolayı dini kullandım. Halep ve Roma'da kendimi İsa'ya yakın hissettiğimi söylemem tamamen taktik gereğidir. Öyle bir Kürt milliyetçiliği oluşturun ki karşı tarafta Türk milliyetçiliğini savunur hale gelsin ve bloklar oluşturulsun dedim.  Özgür Gündem'i sürekli olarak destekledik.  Bazı muhabirler gerilla birlikleri ile olabilir. Ben bu konuda yönlendirmedim.  Kürdistan Report ilk önce Almanya'da başladı. Bu Türkçe çıkartılan gazetelerin Avrupa'yı ilgilendiren bölümlerini rapor halinde yayınlamaktadır.  PKK'nın değişik ülkelerde yaklaşık 30 kadar yayını vardır.  Avrupa'da çıkarılan yayınlar Avrupa'da toplanan paralar ile finanse edilmektedir.  Yayınların finansları tamamen örgüt kaynaklarından karşılandı.  Dergilerin dağıtımında bir bağış sistemi var. Yani bir dosta gönderilen yayınlara bedelinin üzerinde çok fazla para veriliyordu. Bu da gazete ve dergilerin masraflarında kullanılıyordu.  Gizli servislerden bu konuda finansman direk sağlanmadı. Ancak NGO'lar vasıtasıyla finansman sağlandı. 
 
 
Dergiler masraf kaynağıdır. Ortadoğu'da çıkartılan Denge Kürdistan'ı çıkarırken denetimcilere hediyeler verildi. Yoksa gazete çıkarılamazdı. Avrupa'da ise Mediko gibi örgütlerin yardımları oldu. Kızılhaç ve kiliselerden büyük miktarlarda yardım alındı.  Komkar gibi yayınlar birer sermaye kaynağıdır. İsveç ve Almanya bunun gibi yayınlara destek veriyorlar. Ancak bizim yasaklanmış olmamız bundan en az düzeyde almamıza neden oldu. Oysa diğer ülkelerin örgütleri bizden daha yardımlar alıyor. Bu yardımları Kültür Bakanlığı vasıtasıyla temin ediyorlar. Almanya, İskandinavya, İngiltere, Fransa, İtalya, İsviçre, Avusturya, Hollanda geniş olarak bu yöntemi uygulayan ülkelerdir. Doğu Bloku ülkeleri bizden haraç alıyordu. Bulgaristan, Gürcistan, Rusya, Azerbaycan'da yayın yok ancak kültürel ağırlıklı faaliyetler vardır.  6. MED TV HAKKINDA BİLGİ VERİN?  MED TV çalışanlarının büyük bir kısmı ücretsiz gönüllü olarak çalışmaktadır. Avrupa'da toplanan gelirlerin büyük bir kısmı MED TV yayınlarının finansmanında harcanmaktadır.  Özel kanalların gelişimi ile TV yayını yapmak üzere araştırmaya başladık. Londra'da bir lisans alındı uydu Fransa'dan kiralandı. Kapanınca ABD'den uydu kiralandı. Maddi finansmanını biz karşıladık. Masrafı en fazla olan kuruluştur. Yılda 50 milyon mark gidiyor. Çalışanların çoğu maaşlı değiller. TV'nin kuruluşu için bir şirket kurmak gerekiyordu. Bu şirkette bulunan Kanadalı ortağı tanımıyorum. Bankaya teminat olarak yatırılan 12 milyon
 

mark halen duruyor. Lisans parası olarak İsveç'te ve Almanya'da bir stüdyo var. Esas stüdyo Belçika'da.
MED TV'yi desteklemek ve finans ihtiyacını karşılamak için kurulan vakıf para aklamak içindir. Para, bağış toplamayı yasal hale getirmek içindir. Birçok ülkeden para bağış olarak geliyor. En büyük vakıf İsviçre'dedir. Lüksemburg ve Londra'da da şirketler vardır.  ABD'deki uydu iptal edilince Fransa'ya yöneldik.  Teknik elemanlar ücretsiz çalışıyor. Esas para yabancılar ve teknik konularda harcanmaktadır.  MED TV'nin finansmanında Güney Kıbrıs ve Yunanistan'da bulunan bazı kiliseler, sendikalar, zengin kişilikler yardım yapmaktadır.  Hikmet Tabak MED TV'nin sahibi olarak görünmektedir. Londra'dadır. Resmi görüşmelerde o bulunur. Aslında paravan bir isimdir.  Uydu kirası yıllık 15 milyon marktır. MED TV'nin Almanya, Rusya ve İsveç'te stüdyoları bulunmaktadır. Ayrıca bir adet de canlı yayın aracı vardır.  MED TV ile Sinan (K) ilgileniyor. MED TV'nin mali işlemleri ile ilgilenen Corç (K) Aristo Aristodolos ile birkaç defa görüştüm. Bu kişi orta yaşlarda, şişman, Güney Kıbrıs veya Yunanistan'lıdır. Özellikle Lüksemburg işlemleri ile uğraşıyor. Ayrıca Hollandalı avukatlar da bu işler ile ilgilenmektedir.
 

7. 6'NCI KONGRE HAKKINDA BİLGİ VERİN?  Kongrenin K.Irak'ta bulunan Zağros eteklerinde yapılması konusunda talimat verdim. Kandil dağı ile Hakurk arasında kalan bölgedir. Aralık sonundan itibaren yapılmaktadır. 15 Şubat 1999 tarihinde yaptığım telefon görüşmelerinde kongrenin devam ettiğini ve tartışmaların cephe konularına kadar geldiğini öğrendim.  Kongrenin örgüt mensuplarının özgüçleri ile yürütülmesini söyledim. Yaratıcı olunması, çaba harcanması, doğru eylemci olunması ve aktif savunmanın esas alınması talimatlarını verdim. İntihar türü eylemlere son verilmesini istedim.  Ulusal Kongre 4 yılda yapılan olağan bir kongredir. Bunun özelliği raydan çıkmış ve ideolojik çizgiden uzak kalmış, ters düşmüş kadro yapısına hakim olmak için yapılmaktadır.  Bu kongre örgütün yeniden yapılanması kongresidir. Bu kongreye ben de bir kaset gönderdim.  Kongrenin gündem maddeleri;   (1) İdeolojik,  (2) Politik,  (3) Askeri yapı,  (4) Eyalet ve alanlar, (5) Cepheler,  (6) Eleştiri-özeleştiri,  (7) Seçim konuları görüşülmektedir.  Yakalanmam nedeni ile eyaletlere direkt müdahale olamayacağı için yönetimdekiler kişiliklerini geliştireceklerdir. Bundan sonra asıl PKK'lı kimliği oluşacak, olamayanlar deşifre olacaklardır. İdeolojik söylemde partiyi güçlendirebileceklerdir.  6'ncı Kongre'de parti içi durumlar, benim durumun, kadro durumları, önderlik durumları tartışılır. Benim dışımda ayrı bir merkez oluşursa bunu onaylarım. Yoksa benden aldığı güçle yapılacaklara son verecektim. 6'ncı Kongre'de yeni yapılanma bekliyorum.  Metropol eylemleri artık olmayacak, şehirlere yerleşilmeyecek, çünkü yakalanıp beraberinde bir sürü insanı imha ettiriliyor. Avrupa'dan gelen insanlar yalnız siyasi eğitim verecek. Başka bir şeye karışmayacak. Bir nevi cephe siyasi örgütlenme olacak.  6'ncı Kongre sonucunda Avrupa sorumlusu Şahin olacak. Botan sorumluluğu güçlendirilecek, Behdinan sorumluluğu güçlü bir komuta yapısı oluşturulacak, Soran'a hakiki bir PKK uyanıklığı olan bir ekip gelecek, Kâni Avrupa'ya gönderilmeyecektir. Yönetimler kişilerden değil kollektif şekilde yönetimlerden oluşacaktır. Kadrolar oturtulmuştur. 
 

6'ncı Kongre ağırlaşan sorunlara çıkış bulmak amacındadır. Gelişmeler olmasa da buna katkıda bulunmak istiyorum. İnançlarımla ve özgür irademle bir şeyler yapmak istiyorum. Bilimsel temelde kör inançlara koşmadım. Okudum. Türklerin tarihini, Türkiye'nin geleceğine ışık tutan konuları izledim. Bunda bir katkıda bulunmak istiyorum. O bölgeye ilişkin, iç ve dış politikalara ilişkin değerlendirmeler yapılıyor. Bizim içimizdeki köylü anlayışındaki kadrolar nedeniyle yanlışlıklar yapıldı. %5 devletin yanlışlıkları yanında %95 bizim yanlışlarımızdı. Ama hatayı kabul ediyorum. Bunları önleyemedim. Bunun amacı acaba çözüm olabilir mi diye yapılıyor.  Kongre önümüzdeki en son ve en önemli savaş. Bu işin Türkiye geleceğini etkileyecek olan bir husustur. Bir damla kanın boş yere akıtılmasını istemiyorum. Bunu belirtmek istedim.  6'ncı Kongre sürecine gelinirken bu işi sonuçlandırmak, ya öyle ya da böyle bir sonuca ulaşılmasını istedim. Bu nedenle çok kapsamlı bir ülke arayışına gitmedim. Gidip saklanıp yaşamayı kendi siyasal ideolojime yakıştıramadım.   Kadroların yurt dışında yaptıklarını gördüm ancak onlara çaktırmadım ülke içerisinde kontrolü sağlayacak güçleri de çağırdım. Dışarıdakileri de çaktırmadan toplayarak bir araya getirdim. PKK'nın kaderinde rol oynayabilecek herkes Kongre'de toplandı.  Kongredeki arkadaşlara ya düşünürsünüz ya da ben sizinle çalışmam dedim. Çünkü parti yarı çeteleşmiş bir durumda. Bu kafayla amaçlarımıza ters düşebilirsiniz dedim. Bir gerçek vardı ki bu savaş böyle gitmeyecektir. Bu kongre bir bitiş değil yeni bir başlangıçtır.  Kongrede 24 komisyon kurulmuştur. Bunların hepsi kitapçık değerinde perspektifler konuşacaklardır. 450 civarında kadro kongreye katılmıştır. Çok deneyimli bir kadro orada toplanmıştır. Şimdiye kadar en önemli toplantıdır. Bunların güvenliklerini sağlamak üzere de çevrede 2.500 civarında kadro o bölgede toplanmıştır.  Arkadaşlar çalıştı e sanırım kongreyi bitirmişlerdir. Son gelişen olaylar arkadaşlar arasında infiale neden olabilir. Şiddet eylemleri gerçekleşebilir. Kesinlikle kontrolden çıkmış bir hale meydan vermemeliyiz.  Çevre ülkeler bize her türlü imkanı sağladı. Hatta ülke içinde bir takım yöneticilerin de bunlara destek olduğunu biliyorum.  Şiddeti geliştirmede üstüme yoktur. Mesele bu konuda uzman olup olmamam değil. Mesele bu biçimiyle hiç gitmemeli. Bu karşılaşma yenenle yenilenin karşılaşması değil. Amacımız akan kanın durdurulmasıdır.  Kongrenin seyrine, şu anda hakim olan kanaat duygusallıkla biran önce intikam alabilir şeklinde gelişebilir. Bu savaşın sona erdirilmesi için hukuki zemin hazırlanmalıdır. Siyasal partilerce bir çok paket açılıyor. Bunlar ileride hukuki belge oluyor. Bu 6'ncı Kongre ortamına önemli bir etkendir.  
 Komisyonlar: ARGK, ERNK, Cephe, K.Irak'taki oluşum, mücadelenin örgütlenmesi, alan düzenlemeleri, kültür durumları, ideolojik ve siyasal kurumlar, örgüt içi suçlarda karar alınması gibi komisyonlar vardır. Kongre sonucudan 400-600 sayfalık bir karar taslağı çıkarılacaktır.  Kongrede yeni bir merkezin oluşturulması sağlanacak, nasıl bir merkez oluşturulacağını kadrolara ilettim. Yozlaşan kadroların tamamını tasfiye edemeyiz dedim. Merkeze Cuma, Ferhat, Ebubekir, Abbas, Mahir gibiler merkezde olabilir. Yedekte olabilirler.  Orta boy kadrolardan Küçük Zeki, İsa, Murat, Nasır, Cemal, Felat, Mustafa Karasu merkeze seçilebilirler. Tasfiye olmayacak. 20-30 civarında merkez komite olacak.  Oluşum  Lider: Bendim şu an kollektif bir yönetimle idare edilir. Yardım sistemi işlemedi. Bu konu kongrede işlenecektir. Yardımcılık sistemi kollektif hale getirilebilir.  Merkez Komite: 20-30 kişiden oluşur. Eskiler pasifize edilecek. Tasfiye olmayacak. Düzelenler tekrar eski görevlerine verilebilir. Merkez komite 2-3 yerde olabilir. 1-2 kişi Avrupa'da, 1-2 kişi güneyde, 1-2 kişide yakın sahada olabilir.  Aktif Orta Kadro: Geniş bir kesim tarafından oluşturulacaktır. Merkezin altında yer alacaklar. 400-500 kişi aktif orta kadro olacak. Burada ARGK ve temel yönetim kadroları olacak. Bunlar zaten kongreye katılanlardır. Aktif orta kadro içerisinde etki ve nicelik olarak 1/5 veya ¼ oranında kadınlar olacaktır. Dar yürütme kurulanda muhtemelen bir kadın olacaktır.  Alt Kademe Kadrosu: 2500-3000 civarında olacaktır.  Taban: Çalışanlar ve savaşçılardır. Bunun içerisine ERNK ve ARGK ile milis kadroları dahildir. 10.000 civarında olacaktır.  Önderliğin altında daha önceden (6) Başkan Yardımcısı vardı. Şimdi ne olacak bilmiyorum. Merkez komiteden 2-3 elemanı Avrupa'ya kaydırmaları gerekiyor. Kimlerin olması konusunda öneride bulunmadım. Ancak bu süre içerisinde hemen gitmemelerini söyledim.  Güneyde önemli kesim yoğunlaşacak eski sahalara birer merkez komite üyesi gidebilir. Sahalara birer merkez komite üyesi gider. Eskilerin deşifre olması ve kadrolar tarafından istenmemesi nedeniyle gönderilir. Ancak 10 üye K.Irak'ta kalır.  Saha Komiteleri  Aktif orta kadrolardan oluşturulacak, altlarında birimler olacaktır. Bunlar gümrük, hastane, lojistik gibi birimlerdir.  Alt Kademe Kadrosu  Birliklerden oluşacaktır. Takım şeklinde örgütleneceklerdir. Saha komitelerine bağlı olarak faaliyet göstereceklerdir. Takımlardan büyük birlik bulundurulmayacaktır. İçlerde Cephe (ERNK) birimleri olacak. ERNK tamamen gerillanın denetiminde kitle faaliyetlerinde çalışacaktır.  Taban  Savaşçılar ve kitle potansiyelidir. Kitle çalışmalarında da bulunulacaktır. Örgütümüzün sempatizan kadrosu HADEP'in oylarının iki katı olarak alınmalıdır. Yurt dışında da 2 milyon sempatizan kitlemiz vardım. Bunun 500 bini Avrupa'dadır.  Hedef kitlemiz 25 milyon civarındadır. Bunların tamamına ulaşmamız mümkün değildir. Çünkü bu alanda faaliyet gösteren bir çok grup vardır. Türkiye'de 7 milyon Kürt vardır. Taban önümüzdeki çalışmalarımız için yeterlidir.  Kitlenin kontrolü önemlidir. Kitle çok aktif ve herhangi bir eylemde kontrolden çıkmaktadır.  Kitle beni çok sevmektedir. Bu nedenle benim temelimde olan yoluna devam eder, ancak benim fikirlerimi karşısına alan lider olamaz ve başarılı olmaz. Şu aşamada da herhangi bir lider çıkarılacağını sanmıyorum. Ferhat bu dönemde aktif rol oynayabilir. Siyasi kurnazlığı var. Soyadının avantajını da kullanabilir. Son üç yılda bu soyadının avantajını da kullanabilir. Son üç yılda bu soyadının dezavantajını giderdi. 
YAJK (Kadınlar Birliği)  Genel yapı içerisinde yer alır. Özgürlüğü olan bir çalışmadır. 5 kişisi merkez komite içerisine seçilebilir. Kendi aralarında da yoğunlaşacaklardır.  YAJK gelişmiş yapıdadır. YAJK klasik erkek feodalizmine karşı bir yapıdır. İlk başka bu örgütlenmeye erkek kadrolar tarafından karşı çıkıldı ve tartışmalar çıktı. Ben bunu şiddetle karşı çıkınca oturdu. Başında Helin-Sakine gibi isimler var. Kongre'de bu oluşumdan 80 kişi vardı. 20 katılım daha oldu. Bunlar tecrübe içerisinde gelişmiştir.  Kongreden sonra kendileri toplanıp görevlendirme yapılacaktır. Bunlar genelde Türkiye içerisinde değil K.Irak'ta faaliyet yapacaklardır. Türkiye'ye küçük gruplar gidebilir. Büyük grup güneyde kalır. Kendi içlerinde siyasal faaliyetlerde gelişecekler. Savaşan gruplarda mutlaka birer unsurları olacaktır.  Kamp ve Okullar  Fazla işlevleri yoktur. Şu anda da ihtiyaç yoktur. Bir Gare Dağı yüzlerce kişinin eğitim yapabileceği bir alandır. Gerekli de değildir.  Hareketli Taburlar  Bunların yerine helikopterlerden ve teknikten kendilerini gizleyebilecek gruplar şeklinde düzenleme yapılacaktır. Hareketli tabur oluşumu olmayacaktır.
 

Korucular  Koruculara yaklaşım ılımlı olacak, savaş fazla olmayacak. Bir anlaşma ve ilişki düzeyi geliştirilecek. Şimdiye kadar uygulanan aşırı sertlik uygun değildir.  Saha Yapılanması  Eyaletler kaldırılmak istendi. Buna karşı bir şey demedim. Sanırım onaylamış olduğum anlaşılmıştır. Bu oluşumda coğrafi belirlilik asıl olacaktır. Sahalar eyaletlerden daha küçük olacaktır.  Bu yeni bir örgütlenmedir. Ordunun teknik olarak güçlenmesi nedeniyle bu şekilde gerilla kendini koruyacaktır. Bundan sonra son derece gizlilik esas olacak .Manevra ve gece harekatı yapılacak. Üstünlük sağlanabilecek arazi kesimlerinde gündüzde hareket edilebilir. Sık sık hareketlenme, eski anlayışla eylem yapılmama kararı alınacaktır. Daha çok savunma konumunda, yani aktif savunmada kalınacaktır. Köylere inilmeyecektir. Aktif savunma yapılan operasyonların açıklarından yararlanmadır. Tekniğe alet olunmayacaktır. Gece harekatları olacak, şehirlere çokca girilebilecektir. İçte daralma yapılacaktır.  Sahalar eyaletlerden küçük olacağı için ne kadar saha belirlenecek bilmiyorum. Hareketli olanlar takım seviyesinde olacak. Arazi çok elverişli ise bölük olacak. Tabur seviyesine çıkıldığında bir çok sorunlar yaşanmakta ve hedef olunmaktadır.     
   Saha komitesi 3 kişiliktir. Biri kadın olacaktır. Takımlar 15-25 kişilik olacaktır. Kadınlar takım içerisinde ayrı bir takım olarak faaliyet gösterecektir.  Cephe Yapılanması  Karar olarak savaşın grup haricindeki kesimi kapsamaktadır.  Avrupa'da ERNK örgütlenmesi veya çalışanı olarak 2500 kişi,  Rusya'da 300 kişi,  Güney'de (K.Irak) 500 kişi,  Suriye'de 1000-1500 kişi, bulunmaktadır. Bunların içerisinde 1/5 oranında bayan olacaktır.  Bu gevşek bir örgütlenme olacaktır. Kanunlara yakalanmayacaktır. Bunun içine bütün kurumlar dahildir. Gerilla birimleriyle direkt ilişkisi olmayacaktır. Genel bir merkezi bulunmayacaktır. Merkezi metropoldür. Mevcut derneklerden yararlanılacaktır. PKK'nın siyasal kitlesi olacak. Metropol eylemleri olmayacak. Eylemsellik gerilla tarafından yapılacaktır.  Çok özel 2 kişilik örgütler cephe birimi olacak ve bunlar eleman temininde bulunacaklardır. Bunlar saha komutanlıklarına bağlı olacaklardır. Sahadan ayrılmayacaklardır.  Cezaevleri ERNK birimleri otonomi şeklinde kendi birimleri olacak, bunlar özerklik kazanacaklardır.  6'ncı Kongre büyük bir olayın oluşumun kapsamını içine almıştır. Bana göre geçen yıllarda önemli değişiklikler olmuştur. Kimlik sorunu vardır. Kültürel sorun, ekonomik sorun siyasetin gündemindedir.  6'ncı Kongre'nin hedefi; uzun süreden beri sorunu şiddet ortamından çekip siyasi ortama geçmek, demokratik bir legal partiye kavuşturmaktı. İktidarda ve ekonomide pay almaktır. Benim yön vermek istediğim temel yöntem budur. Silahlı saldırıya son verip siyasi platforma acilen girmektir. Şiddet ortamının sona ermesi gerekir. Büyük bir hassasiyetle bu noktayı yakalamalıyız. İnandığımız değerler için çok sabrettim. Ben bütün dengeleri yaparak adımlarımı atmaktayım. Bu son yıllarda bu savaşta bu mücadele ile buraya gelindiğini bundan sonra çözümün akan kanın durdurulması olduğu ve siyasi çözümü düşündüm.  6'ncı Kongre'ye katılsaydım da, burada olsam da yapacağım konuşma silahlı alandan siyasi alana geçmek olacaktır. Onları buna ikna etmeye çalışırdım. Savaşın durdurulmasında en önemlisi dağ kadroları silaha başvurdukları için (suçlu sayıldıklarından) aftan tutalım. Her şeyi gözönünde bulundurmalıyız. 
8. BTÖ'NÜN ULUSLARARASI HAKKINDA BİLGİ VERİN? 
A. LÜBNAN-SURİYE  SURİYE  El Muhaberat isimli gizli servisi ile örgüt mensupları görüşmekteydi. Gizli servisten Ağa (Mervan Zirki) isimli şahıs ile görüşülüyordu. Gizli servis ile olan ilişkiler siyasi ilişkilerden farklı olarak faaliyetlerin denetlenmesi şeklindedir. Suriye'de açtığımız okulları zaman zaman muhaberat denetliyordu.  Hafız Esad ile görüşmedim. Ancak Suriye'de meydana gelen bombalama eylemlerinden sonra Hafız Esad bana Ağa isimli şahısla haber göndererek bu eylemlerin bizim yüzümüzden olduğunu söyledi.  Suriye'nin bize sağladığı imkanlar; Kürtler arasında örgütlenmeye izin verilmesi, bunlardan maddi gelir elde edilmesine göz yumulması, sınırlardan geçişlerde zorluk çıkarılmaması şeklindedir. Suriye'de yapılan çalışmalar sonucunda bir milyon dolar bağış toplanabiliyordu. Muhaberat buna göz yumuyordu.  Suriye'de El Muhaberat'ın araçlarını zaman zaman kullanıyorduk. Son dönemlerde ise Lübnan'ın araçlarını Suriye'de kullanmaya başladık.  Suriye PKK'yı resmen siyasi bir örgüt olarak kabul etmiyor. Ancak her türlü faaliyetlerimizi destekliyordu.  Suriye'den katılımlar genelde göçerlerden olmaktadır. Bu katılımlar 1-2 yıldır çok zayıftır.  Şam'da bir Kürtçe okul açtık. Bu okulun bitişiğinde matbaamız vardı. Burada genelde gayrifaal kişiler çalışıyordu. Burada Deng Kürdistan gibi gazete basılıyordu. Ayrıca bu okulda Suriye arşivi bulunuyordu.. Ben oradan ayrıldıktan sonra bu arşivi evlere dağıttıklarını duydum.  Suriye'de Muhtar Ömer, Köy Ağası Osman Ustaz, Doktor Enver, Hasan Ağa, Kürdo, Doktor Yusuf Derkuş isimli şahısların evlerine gidip kendileri ile görüşüyordum.  Suriye'den çıkışımda Ağa isimli şahıs benim yanıma geldi. Suriye devletinin mesajını ileterek Suriye'den çıkmam gerektiğini söyledi. Hüsnü Mübarek ve Hafız Esad görüşmesinden sonra savaş çıkması ihtimali üzerine Suriye'yi terketmem gerektiği iletildi. Bana verilen mesaj ya savaş çıkar ya seni teslim ederiz şeklinde idi.  Suriye'den ayrıldıktan sonra K.Irak Musul yakınlarındaki Sincan Dağı'ndaki Mahmura Kampı'nda kalma düşüncesinde idim. Yunanistan temsilcisi Rozalin tarafından Yunanistan'a davet edildim. Bunun üzerine Yunanistan'a gittim ve havaalanından geri dönüp Rusya'ya gittim. 
 1984 öncesi El Muhaberat'tan yaklaşımlar konusunda görüşmeler oldu. Daha sonraki yıllarda PKK'ya silah yardımında bulunulmadı. Direkt olarak silah yardımında bulunmanın ne anlama geleceğini biliyorlardı. Son dönemde Kürt nüfusu kontrol altına alabilmek, Suriye'de PKK'nın yüzünü değiştirmek amacıyla yeni bir parti kuruldu. Partinin adı Al Tacelmah Al Vatan'dır. Bunun başına Ağa getirildi. Yani Suriye El Muhaberat'ın kontrolünde PKK'nın hem mirasına hem de gayrimenkul mallarına oturuldu. Biz 10 Ekim'den bu yana Suriye'deki gayrimenkulleri satmak istememize rağmen kimse almıyor. Daha doğrusu El Muhaberat sattırtmıyor.  1984 öncesi Türkiye içerisinde eylemler yapılması için Suriye ile görüşmelerimiz oldu. Suriye'de birkaç yerde patlamalar oldu. Bunlardan Türkiye sorumlu tutuluyordu. Bundan dolayı Suriye ile aramızda bir yaklaşım oldu. Bir nevi Türkiye içerisinde eylemler yapmak için bize yaklaştılar. Suriye muhaberatı PKK terör örgütünün Suriye'deki faaliyetlerine göz yumulması karşılığında Türkiye'de yoğun eylem yapılmasını bizlerden istedi. Bizlere her türlü desteği sağladı. Örgütün büyümesine yardımcı olacak siyasi, askeri finans, sahte kimlik, sınırlardan geçiş dahil olmak üzere önemli destekleri oldu. Türkiye'ye gelen gruplara bölgenin video çekimleri yaptırtıldı. Bunda maksat, askeri bir harekat için birliklerine şimdiden araziyi tanıtmaktı.  Suriye ile Türkiye arasında su sorunu, Hatay sorunu, Ortadoğu politikasından kaynaklanan liderlik sorunu, ekonomik sorunlar vardır. Suriye Türkiye ile savaşa girmekten çekiniyor. Suriye ile görüşmelerimizde niye bize ağır silah yardımında bulunmadıklarını hatırlatıyordum. PKK özgücüyle Türkiye'yi ne kadar zora çekerse Suriye'nin o kadar yararına olur dememe rağmen bize ağır destek silahlarını vermedi. Hem Türkiye'den hem de bilahare oluşacak Kürt ordusundan korkuyordu.  1996 yılında Şam'da Kürt okulunda bomba tuzaklı araç patladı. Ben bundan tesadüfen kurtuldum. Bu olayın Bucak Ailesi, Çatlı, Viranşehir Belediye Başkanı, Suriyeli Kürt Mala Sina gibi şahıslarca yapıldığını öğrendim. Ben olay esnasında okulun yanında bulunan evde idim.  Suriye'nin PKK gibi bir örgütü beslemek işine geliyor. Ayrıca Suriye'deki Kürtlerin PKK çatısı altında toplanarak kurulacak Kürdistan'da toplanmalarını istiyordu.  Suriye'de Esat ailesinden Cemil Esat ile örgütsel ilişkilerimi yürütüyordum.  Suriye benden önce Talabani ile iyi ilişkiler içerisinde idi. Ben ortaya çıkınca Talabani'ye soğuk bakmaya başladılar. Son iki yıla kadar Talabani ile görüşülmüyordu. Ancak ben ayrılınca hemen Talabani'yi çağırmışlar.  Suriye'nin yaklaşımlarında politik değil istihbari yaklaşımlar vardır. Baaz Partisi yetkilileri ile görüşmedik. Bu Suriye'nin prensibidir. Başından bu yana El Muhaberat'ın yetkilisi Ağa ile görüştüm. Bu da Suriye'nin yaklaşımıdır. Delil (K)'i (Diyarbakır'lı) Arapça bildiği için ilişkilerimde kullanıyordum.  Suriye'de ilk yerleşim 1982 yılında Filistin kimliği (Demokratik Cephe) ile ev tutulmak suretiyle başladı. Bilahare tutulan evleri eğitim yapılacak hale getirdik. Bizim yaptığımız bu faaliyete Suriye bilgisi dahilinde olmasına rağmen herhangi bir tepki göstermedi.  Suriye'nin tutumu olarak bizim temsilcimiz olan Mahmut Drej halen tutukludur. Bunun amacı “Biz PKK'yı desteklemiyoruz, bunun örneği de PKK'nın temsilcisi halen tutukludur” demek içindir. Ben de 2 kez tutuklanıp bırakıldım. Beni baskı altında bulundurmak için bunu yaptılar.  Suriye'de benim hakkımda yazılı ve görsel basında herhangi bir haber yapılmamıştır.  Suriye'de Antakyalı öğrenciler çok ucuz, hatta bedava okutulmaktadır. Şoförler çok rahat ticaret yapabilmektedirler. Devlet bunu desteklemektedir. Antakya konusunda silahlı bir yöntemden daha çok o bölgenin Suriyelileştirilmesi politikası izlenmektedir.  Antakya bölgesinde Arap ailelerden bize katılım ve maddi destek yoktur. Sadece çok zor koşullarda lojistik destek elde edebiliyorduk.  Suriye-Lübnan Bölgesinde Kullanılan Kamplar;  (1) Helve ya da diğer adıyla Mahsun Korkmaz Akademisi,  (2) 1985-1992 arasında yoğun olarak kullanılan Bağılbek tarafındaki (Lübnan kuzeyindeki) Ersel Kampı,  (3) Nebatya Kampı,  (4) Saida Kampı,  (5) Sur kasabasında bulunan kamp.  Lübnan'daki yerli örgütlerden Komünist Partisi'nden sivil karakterli (Bildiri basıp dağıtma vb.), Emel Örgütünden İran'la olan ilişkileri nedeniyle mesafeli yaklaşımları olmasına rağmen maddi yardım konusunda yardım gördük. Ayrıca FKÖ'den genel yardım gördük.  Suriye bize;  (1) Siyasi destek,  (2) Ekonomik olarak maddi gelir toplama,  (3) Eğitim imkanı,  (4) Barınma,  (5) Gidiş gelişlerde nakil hizmetlerinde yardımlarda bulunmuştur.  Ben Suriye'den ayrıldıktan sonra arşivlerin evlere dağıtıldığını Delil (K) bana söyledi.  Suriye'de El Vatan Partisi Mervan sorumluğunda son 4-5 aylık gelişme sonucunda kuruldu. Bunu açıklamak oradaki Kürtlere zarar verir. Mervan'ı 1992'de tanıdım. Bu

 

Suriye El Muhaberat'ın adamıdır. Suriye'yi biz boşaltınca Kürtleri bir çatı altında toplamak amacıyla bizim mirasımız üzerine oturdu. Asıl tehlikeli bir gelişim budur.  Suriye'de bizim 3 adet okulumuz vardı. Bunlardan birisi Türkçe, birisi Kürtçe eğitim veriyordu. Birisi de benim kaldığım evdi. Ayrıca Şam merkezinde 10 katlı bir binada evimiz vardı. Bunlardan başka biri çelik 2 adet arabam vardı. Evleri sattırmadılar. Mervan bunların üzerine konacaktır. Ayrıca ben Suriye'den ayrıldıktan sonra hemen Talabani'yi görüşmeye çağırdılar. Talabani İngiliz güdümündedir. İngiltere'nin en sistemli yönetebileceği bir kişidir. 1992 yılında Talabani Türkiye'ye ne kadar zarar verdiyse bana da o kadar zarar vermiştir. Ferhat (K) Osman Öcalan PKK tarihinde ilk defa yalnız başına bir anlaşma imzaladı. Ferhat'ın gördüğüm bu vahim durumu hemen hissettim. Tarihi bir mirası Talabani'ye götürerek teslim etmeye kalkıştığını söyledim. Ferhat, abim beni çekemiyor dedi. Ondan sonra Ferhat sıfır konumuna getirildi.  Suriye'den ayrılmamın bir nedeni de oradaki yeni oluşumu duymuştum. Orada kalsaydım sağ çıkamazdım. O nedenle Türkiye'nin tutumu gereği savaş söz konusu olunca oradan ayrıldım. Ayrılmamdaki nedenlerden en önemlisi budur.  Suriye'den iç dengeleri sağlamak için toprak talebinde bulunmadık ve oraya küçük toprak dedik.  LÜBNAN  02 Temmuz 1979'da Mehmet Sait (K) Ethem Akçan

 

 ile birlikte yurt dışına çıktım. Filistin kimliğini (Demokratik Cephe) Şam bürosundan Abdi isimli temsilcisinden Ethem aldı. Abdi Kubay'ın batısındaki bir köydendir. Kimlikle birlikte Lübnan'a gittik. FKÖ ve El Fetih'in dış ilişkiler bürosu ile temaslarımız oldu. O zamanlar orada Sarp Kuray'gilin bir grubu vardı. Orada Kürt gruplarından da KDP ve KYP'nin grupları vardı. Bizde bir grup kurduk. FKÖ Türkiye'de elçilik alınca bize soğuk bakmaya başladı. Bizimli ilişkiye Türkiye'de büro açmak ve asker yapacak adam aradıkları için ilişkiye geçtiler. O zamanlar asker yaptıklarına para da veriyorlardı. Bize fazla bir yardımları olmamakla birlikte bir yılı geçirdik. Ağırlıklı olarak bizim ilişkilerimiz Demokratik Cephe ile oldu. 1980'e kadar 25-30 kadar kişi katıldı. Bunlardan hatırladıklarım Ozan Sevkan, Kemal Pir, Suphi (Hilvan'lı)'dir. Bu grup 1980 yılı Mayıs ayı içerisinde yurt içine döndü. Zaman içerisinde de eriyip gitti. 1980 ihtilali ile katılımlar arttı. Katılanlar asker oldukları için her birinden FKÖ'den aldığımız para ilk finansal kaynaklarımız oldu. FKÖ askeri eğitim veriyordu. Biz de kitap okuyarak siyasal eğitimimizi sağlıyorduk.  FKÖ'den ilk eğitimi Celal Hoca verdi. Celal Hoca'nın nereli olduğunu bilmiyorum. Celal Hoca Arapça biliyordu ve sadece Arapça konuşuyordu.  Lübnan'da bulunduğumuz süreçte ASALA ile görüştük. ASALA'dan Mafyan (K) ile görüştük. Kendilerine göre kapalı bir yapıları vardı. Bizle ortak eyleme girmiyorlardı.  ASALA 1983 yılında dağılma sürecinde idi. İkiye ayrıldılar. Bekaa'da birbirlerini vurdular ve örgüt örgüt

 

olmaktan çıktı. ASALA daha çok kurtuluş örgütü ile ilişkiliydi. Onlarla ilişkileri sonucu parçalanma oldu. ASALA'nın bize verecek adamları yoktu. Bunların bizim eğitimimize de ihtiyacı yoktu. Yıllarca FKÖ içerisinde eğitim görüyorlardı. Bunların bize yardım edecek ne paraları ne de kadroları vardı.  ASALA ile görüşmelerimizde kendi Ermeni iddialarını getiriyorlardı. Ermeni katliamında Kürtlerin de rolü olduğunu, Van, Bitlis, Diyarbakır, Dersim, Erzincan, Artvin illerinin Batı Ermenistan olduğunu söylüyorlardı. Harita anlaşmazlığı yüzünden ilişkilerimiz koptu. Uzun bir süre temas kuramadık ancak Avrupa üzerinden kiliselerin ve zengin iş adamları vasıtasıyla mali destek sağladılar. Buna karşılık metropollerde eylem yapmamızı istediler. Bu isteklerini genelde Yunanistan bahsinde değineceğim kişiler vasıtasıyla ilettiler.  Bizim Lübnan'da ilk önceleri özel bir kampımız yoktu. Bize ilk önce Nebatiye, Saida, Sur bölgelerindeki kamplar tahsis edildi. 1985'de Bekaa gelişti. Buranın verilmesi İsrail tarafından yapılan yoğun bombalanmanın uzağında olması idi. FKÖ bizim devamlı sıcak çatışmanın içerisinde olmamızı istiyordu. Zaman zaman İsrail bombalama yapıyordu. Burada 1-2 arkadaş öldü. Bu nedenle FKÖ ile anlaştık. Anlaşma sonucunda küçük bir grubu sıcak çatışma ortamında bulunması için verdik.  Beyrut'ta bir yakalanma oldu. Bunların içerisinde Cuma da vardı. Daha sonradan serbest bırakıldı.  FKÖ içerisinde Japonya, Yemen, Kuzey Afrika'dan

 

bazı örgütler de bulunuyordu. ASALA da bu gruplardan birisiydi. Bizimle görüşmeyi ASALA teklif etti. Geldiklerinde yanlarında bir bayan da vardı.  ASALA ile 1982'de görüştük. Ben ASALA'nın eylem anlayışını benimsemedim. Avrupa'da silahlı anlamda elçilik basmayı uygun görmedim. Bizim tarafımızdan yapılan eylemler kitle eylemleridir. ASALA ile toplantı teklifi onlardan geldi. Toplantıda Ermeni tarihi üzerine konuşuldu. Ermenistan ve Kürdistan neresi o konuşuldu. Birlikte iş yapıp yapamayacağımız, eylemlilikte ne yapılabileceğini konuştuk. Toplantı sonucu bildiri yayınlamasına rağmen bizimle olmaktan çok Kurtuluş Örgütü ile ilişkiye girdiler. İçlerinden bir grup PKK'yı bir grup Kurtuluş'u savunduğundan dolayı aralarında çatışma çıktı ve yok oldular. Avrupa'da Fransız Ermenileri, Taşnak Hınçak grubu bizimle ilişkilerini geliştirmek istedi. Ancak daha sonra ilişkiler zaman içerisinde yok oldu.  O zamanlar devlet orada FKÖ idi. Hemen hemen bir çok partileri görebiliyorlardı. Kamplar 1992'den itibaren kalktı. Lübnan'da bazı Kürt evleri var. Herhangi bir kamp ilişkimiz yok. Burada Hacı Kenan'la bir ilişkimiz var. İlk zamanlar bize yardımcı oluyordu. Kendisi eski aşiretlerden kalma PKK dostudur. Ancak bunun son zamanda El Muhaberat'ın adamı olduğunu öğrendim. Ondan söz etmeye gerek yok. Bu şimdi Ulusal Demokrat Birliği'nin başkanıdır. Bunu Suriye Hükümeti kurdurdu. Ben Lübnan'dan çıkınca PKK mirasının üzerine oturdu. Benim oradaki kadrolarım K.Irak'a gittiler.

 

 B. IRAK (KYP, KDP, ŞEYH OSMAN, SADDAM VE DİĞERLERİ)  Türkiye'den göçüp Atruş Kampı'na giden halk örgütün tasvip etmesiyle göç etmiştir. Bizim için bir dayanacak güç olarak görüldü. Lojistik temini oluyordu.  Atruş'ta kendi kendini yöneten bir toplum oluşturma, Avrupa ve İnsan haklarının dikkati buraya çekilmek istendi. Esas gaye Güneyde gelişme zemini hazırlamaktı. Halkın eğitilmesi sağlanabilir. Filistin'deki kamp örnek alındı. Atruş Kampı'nın iaşesi için sivil toplum örgütleri maddi yardımda bulundu. Mediko 90 bin mark verdi. Buraya Türkiye üzerinden de kamyonlarla giyecek, yiyecek ve ilaç yardımı oldu.  1998 yılında Zeydan'ı Saddam'la görüşmek üzere gönderdim. Siyasi alanda destek görmedik. Kamp alanı olarak yardımlarını gördük. K.Irak'ta yaralılarımız Süleymaniye'de bulunan hastanelerde tedavi görmektedirler.  Musul ve Kerkük kontrol altına alınabilirse Türkmenler bir çıkar yol bulabilir. Türkiye'nin en çok ihmal ettiği kesim Türkmenlerdir.  Körfez Savaşı sonrasında boşluğu kullanamadık. KDP güçlerinin ve Peşmergelerin Türkiye'ye gitmesiyle yüklenseydim KDP'yi ortadan kaldırabilir ve egemenliği ele geçirebilirdim. Mesut Barzani son dönemde Wasington Anlaşması'na göre Celal Talabani'ye Habur Gümrük Kapısı gelirlerinden 4 milyon dolar verdiğini biliyorum.

 

 Bu savaşın sonunda Kuzeyde oluşan otorite boşluğu ve Birleşmiş Milletler'in bu bölgeye uyguladığı uçuşa yasak bölgeden de yararlanarak çok kısa zamanda büyük bir güç haline geldik. Çok sayıda silah, mayın, ağır silahlar ve mühimmat elimize geçti. Örgütümüzü kısa zamanda bu silahlarla donatarak büyük bir güç kazandık.  Irak Devleti ile ilişkilerin geliştirilmesi yolunda Rıza'ya talimat verdim. Mahmura Kampı'nın da siyasi ilişkilerin geliştirilmesi konusunda çok yararlı olacağı düşüncesinde idim. Ancak Rıza bu konuda pasif kaldığı için ilişkiler geliştirilemedi.  C. İRAN (İRAN KÜRTLERİ, DEVLET İLİŞKİLERİ)  İran'da örgütün sorumlusu Mahsun (K) isimli arkadaştır. İlişkilerimiz onun kanalı ile olmaktadır. Ayrıca İran Gizli Servisi İttilaat mensubu Sait isimli (Sakallı, orta boylu, buğday tenli, takım elbiseli, Kürtçe bilmez) şahıs zaman zaman yanıma geliyordu ve görüşmelerimiz oluyordu. Kendisi ile Irak Talabani-Barzani meseleleri hakkında tartışıyorduk.  İran İstihbarat servisi mensubu Sait ile Rusya üzerinden örgüte sağlanacak silah, SAM-7 ve diğer lojistik desteklerin güvenli bir biçimde elimize geçmesi için anlaşmaya vardık. Ayrıca Urumiye'de örgüte ait bir hastanenin kurulması veya yaralıların burada tedavi edilmesi anlaşmasına vardık. Buna karşın P.T.Ö.'de Türkiye'de bulunan Hizbullah örgütünün faaliyet alanlarını müdahale etmeyecek ve silahlı çatışmaya son verilecekti. Bu anlaşma

 

halen yürürlükte olup İran örgütümüze barınma, silah, tedavi ve ülkesinde kamp kurma imkanı sağlamaktadır.  KDP'nin İran'la ilişkileri çok iyiydi. Üst düzeyde görüşmeler yapıyorlardı. Hizbullah konusunda PKK ile çatışmalarını eleştiriyorlardı. 1994'e kadar bizim Türkiye'de yaşadığımız gerilemenin ardından İran'ın Hizbullah'ı PKK'ya alternatif geliştirme çabası vardı. Bir nevi bizim yerimize göz koymaları vardı. KDP ve PKK'nın yıpranmasını istiyorlardı. Bir dönem Hizbullah ile aramızda birbirimizin bölgesine girmeme ve faaliyetlerine karışmamaları, hatta düşmana karşı birlikte hareket tarzı konusunda anlaşma yapıldı. Ancak bu anlaşma fazla gündemde kalmadı.  İran'daki kamplar yaralı ve hastaların tedavi edildiği kamplardır. İran'daki kamplar için yılda 5 milyon dolar, Irak'taki kamplar için 15 milyon dolar harcanıyor.  1994 yılında İran Gizli Servisi'nden bana bir telefon geldi. Ferhat'ın çok hasta olduğunu söyleyerek İsfahan'a göndermeyi istediklerini söylediler. Bunu sadece bana karşı geliştirmek istediler ve yeni bir veliaht yaratmak istediler. Bunu değiştirmek için 3 yılımı verdim. Celal Talabani Cuma'ya şıkışırsan yanıma gel demektedir. Bunlar PKK üzerine kurulan hesaplardır.  1997 tarihine kadar Makü, Kelereş Zağros gibi yerlerde kamplar mevcuttu. Şu an bunların bir kısmı kapatıldı. Bir kısmı faaliyetlerine devam ediyor. Zağros'ta 2.500 civarında P.T.Ö. mensubu mevcuttur. Bu bölge silah, uyuşturucu ve hayvan ticaretinin yoğun olduğu ve rant paylaşımının yaşandığı bir yerdir. Örgütümüze büyük mali

 

destek sağlamaktadır. Zağros'ta bana son derece inanmış, benim diyeceklerime kesinlikle uyacak kadrolar mevcuttur.  1995'e kadar kurulan ilişkiler Ferhat'a dayalıdır. Şu anda çok zayıf bir temsilciliğe dayanmaktadır. Son zamanda İran Kürtlerinden devamlı eleman bize katılmaktadır. En son bize 150 kişinin listesi verildi ve nerede oldukları soruldu. İran'ın bizden en temel çıkarı Güneydeki oluşumdan rahatsız olmasıdır. Bizi ihtiyat kuvveti olarak tutmak istiyor. Şeyh Osman ile ilişkiler sınırlıdır.  İran pastarları daha çok YNK ile ilişkilidir. Onlara sağladığı desteği bize az sağlamaktadır. İttilaat gizli servisi bizimle işbirliği yapmaktadır. İKDP, IKDP'ye bağlıdır. Bizden İKDP'ye eylem dayatmaları var. Ancak buna alet olmadık. İran'ın bizden boşalacak yere Hizbullah'ı oturtmak istiyor. Hizbullah'ı İran destekliyor. 1994'de Sait (İttilaat yetkilisi)'le gelip görüştük. Hizbullah'ı bizim üzerimize göndermemelerini söyledik. Bize karşı değil diğer hedeflere yönelmelerini istedim. Bu mesaji Sait ile İran'a gönderdim. Uyarılarım etkili olmuş. Uyarılarımızın yanısıra bizimde faaliyetlerimizin etkisi oldu. Hizbullah ile aramızda büyük çatışmalar oldu. Türkiye'deki Hizbullah ile çatışırken Lübnan'daki Hizbullah ile irtibat kurarak dost örgüt olarak söyleyin bizim üstümüze gelmesinler dedim. Sanırım bu etkili oldu.  İran'ın bizim hakkımızda vereceği karar sanırım benim yakalanmam ve kongre sonrası gelişimler doğrultusundaki süreçten sonra olacaktır.

 

 D. ERMENİSTAN VE KAFKAS ÜLKELERİ 
Ermenilerle ilişki kurmak istedim. Bana göre bir Ermeni sorunu varsa Türkiye'deki bazı iddiaları kendilerine göredir. Ermenistan Devlet Başkanı Petrosyan ile Alparslan Türkeş'in 2 kez görüştüğünü duydum. Bu görüşme bize karşıdır. Ben defalarca ilişki kurmak ve Suriye'den ayrıldığımda gitmek istedim. Beni geçirmekte yardımları olmaz mı diye Mahir'i gönderdim. Ancak asla kabul etmediler. Türkeş ile görüşmeden sonra bize karşı tutum sergilendi. Koçaryan dönemi farklı olabilir.  Bu ülkede bulunan Kürtlere PKK doğrultusunda faaliyette bulunma serbestisi vermekte ve bazı (Roya Taze, Botan Redaksiyon) yayınların basılmasına ve dağıtılmasına göz yumulmaktadır.  Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan'da gençlerde bir katılım ve ilişkiler olduğunu duydum.  Ermenistan'da bir temsilciliğimiz bulunmaktadır. Sorumlusu Küçük Mahir (K)'dir. Buradan çok az miktarda para toplanmaktadır. Ayrıca burada Botan Redaksiyon isimli gazete çıkarılmaktadır.  Ermenistan'daki Kürtçe radyo Celilo Kasımo'nundur. Bunlar aydın profesörlerdir. Zaman zaman bizimle görüştüler ancak Sunni Kürtleri karşılarında görüyorlardı. Kuruluşlar Yezidilerin denetiminde olduğundan bana sıcak bakmadılar.  Ermenistan ile Türkeş'in görüşmesi ABD'nin

 

bir dayatmasının sonucudur. ABD-Ermenistan politikası PKK-Türkiye çatışması sonucunda meydana gelen boşluktan ve zayıflamadan yararlanmaktır.  Mustafa Mustafayovski eski Rus Generalidir. Ermenistan'dan Sunni Kürt olması nedeniyle kovulmuştur ve Rusya'dadır. Beni Rusya'da iken ziyaret etti.  Mahir'i Ermenistan'a göndermemin nedeni 1998 başlarında Ermenistan'a gitmek istememdi. Son Suriye'den ayrıldığımda da gitmek istedim. Ancak kabul etmediler. (Kaset-12)  E. ERMENİSTAN'DAKİ ASALA'NIN DURUMU  1983 tarihinde adeta kendini fesh eden bu örgüt bu gün Taşnak Partisi adayı Koçaryan'ı destekleyip iktidara taşımıştır. Bu örgütün çekirdek kadrosu bırakılmış ve partimize sempati ile bakmaktadır. Bizden ziyade Kurtuluş Örgütü ile temaslıdır.  F. RUSYA  Rusya'daki faaliyetler 1990'da Rızgar (K) ile başladı. Bu arkadaş 1993'de Mahir'e teslim etti. Moskova yakınlarında Yaroslav köyünde örgütün satın aldığı bir köy bulunmaktadır. Suriye'den ayrıldıktan sonra Moskova'da örgütün kiraladığı bir evde kaldım.  Bu köyün değeri 500 bin dolardır. Fiili olarak kullanılıyor. Ancak tapusu yok. Orada stüdyo, çocuk korusu

 

gibi faaliyetler var. Alınmasının amacı burada çekim yapmak, bu bölgelerde örgüte katılan gençlere siyasi eğitimler vermektir.  Benim bu süreçte Rusya'ya gittiğimde Rusya sorumlusu Mahir (K) yetkililerle çok kapsamlı görüşmeler yapıyordu. Bakanlar ve Parlamenterler dahil görüşmeler sonucunda PKK'yı destekledikleri konusunda bildiri yayınlandı.  Mahir ABD-Rus Dışişleri Bakanların buluşmasında “Kafkasya'yı Rusya'ya-Ortadoğu ise Amerika'ya bıraktığı” yorumunu yaptı.  Moskova'ya gittiğimde burada örgütün evinde İstanbul'dan gelip bavul ticareti yapan (2) tüccarla oturduk ve konuştuk. Birisi Ağrı'lı idi.  Rusya ile ilişkileri Mahir sağlıyordu. Ancak Mahir orada hiç kadro çalışması yapmıyor ve ticaretle uğraşıyor. Benim kanaatime göre başarılı olamaz. Çünkü ekonomik oluşum daha yapılanmamış. Önümüzdeki dönemde toplanan paralarla bir fabrika alınacak, dev bir organizasyon ortaya çıkacak.  Rusya'da mafya %100 KGB'ye bağlıdır. Ve ondan habersiz olarak hiçbir iş yapılamaz.  G. BALTIK CUMHURİYETLERİ  İlişkilerimizin en alt düzeyde oldukları yerlerdir. 

 

H. BALKANLAR  (1) Yunanistan (Siyasi ilişkiler, Yunan Gizli Servisi, kamplar ve Avrupa geçişleri)  1998 yılında Yunanistan'ın eski Generallerinden Negazakis, 1-2 Türkçe bilen tercüman, bir de Haralamus isimli gazeteci ile geldi. Görüşmelerimiz oldu.  Ayrıca Emekli Albay A.Mastaski 7 kişilik heyetle Bekaa'da yanıma geldi. Bunlarla yaptığım görüşmelerde siyasi ve askeri yardımda bulunmalarını istedim. Yapılan görüşmelerde Lavrion Kampı'nın kullanılmasını, ERNK temsilciliklerinin kurulması kararlaştırıldı. Buna karşın bizlerden Türkiye'de metropollerde eylemlere ağırlık verilmesini istediler. Biz de şehirlere eylemlerimizi kaydırdık.  Ayrıca teknik sabotaj ve orman yangınları eğitimi konusunda Yunanistan'da bulunan kamplarda eğitim verildi. Bunun haricinde Kosova, Sırbistan tarafında da kamplar mevcut olup teknik sabotaj eğitimi yapılmaktadır.  Benim Suriye'den dışarı atılmam sonucu başlayan süreçte benim yanıma hiç gelmediler. Bana sığınma hakkı vermediler. Ben vebalıymışım gibi sürekli benden kaçtılar. Üstüne üstlük beni Türkiye'ye sattılar.  Ülkeler arasındaki ilişkilerde örgüt temsilcileri ile yapılan görüşmelere rağmen ben gittiğimde bana ilgi gösterilmedi. Bu da etkisiz, ilgisiz ve seviyesiz bir politika ile PKK ve Türkiye'yi çatıştırıp zayıflayan bir Türkiye'den

 

istifade etmek olduğunu o an anladım.  Yunanistan'dan Türkiye'deki turizm gibi ekonomik hedeflere yönelmemiz konusunda istek geldi.  Yunanistan sorumlusu Rojhat'tır. Bu şahıs oradaki hayat tarzına alışmış birisidir. Yunanistan Parmaksız Zeki'yi bana alternatif olarak kullanmak istemektedir. Biz bunu yargılama sürecine aldığımızda şayek onu vuracaksanız bize iade edin diye teklif getirdiler. Kullanmak amacıyla eğer siz bu adamı vuracaksanız bize gönderin dediler. Amaç beni bu dertten kurtarmak değil yeni oluşumda kullanmaktır. Bunu araştırınca Yunanistan'ın gizli servisinin en üstüne ulaştım.  Yunanistan PKK olayında başarısızdır. Yunanistan'ın beni Türkiye'ye vermesi diplomatik başarısızlıktır. Bu durum Kürt nüfus ve kadrolar tarafından değerlendirilecektir. Bunu önlemek için bunu yaptıran güce müracaat ederek yardım isteyebilir. Kadrolar oradan çıkıp gidebilir.  Yunanistan'da Türkiye'de eylemler yapmak üzere bomba eğitimi başta olmak üzere bir çok alanda eğitim görülüyor. Kamplar mevcuttur. Bu eğitimler özellikle 1987-1988 yıllarında başlamıştır.  Yunanistan'da bazı örgütler vardır. Rızgari Örgütü ve lideri orada bulunmaktadır. Eğitimlerini burada sürdürmektedir. Türkiye'den giden ve Türkiye'ye düşman olan her türlü örgütü barındırır. Liderleri serbestçe dolaşabilir kamp yeri olarak kullandıkları yerler bulunmaktadır.  Beni ülkelerine kabul etmeyen Yunan yetkililerine

 

yanlış yaptıklarını, Kürt-Türk savaşının, Kürt-Yunan savaşına dönüşebileceğini belirttim.  Yunanistan'da PKK'ya toplanan yardım ki bunlara dergi, kitap geliri dahildir ve kiliselerin yardımı ile yıllık 1 milyon dolar civarındadır. Paraların büyük bir bölümü Güneye aktarılmaktadır. Paraların nakli kişilerce olmaktadır. Bankalar kullanılmamaktadır. Saptamaları koordinatörler yapmaktadır.  Yunanistan'dan 1989 yılında iriyarı yapılı Dimitri isminde Yunan gizli servisinin adamı yanıma geldi. Botan bölgesine geçti ve bu bölgede 6 ay kadar kaldı. Daha sonra geri döndü. (2) Bulgaristan  Bulgaristan'da Sofya'nın merkezinde bir büromuz mevcuttur. 100 kadar aile ile ilgileniyorlar. Büro eğitim için kullanılıyor. Dernek adı altında bir bürodur. Eğitim verilenler Avrupa'ya aktarılır. Ben Bulgaristan'a 1982 ve 1987 yıllarında gittim. Onbeşer gün kaldım. Mücadelemize destek aradım. Oradan Çekoslavakya'ya geçtim. Daha sonra Berlin üzerinden Suriye'ye geldim. Önemli bir anlaşma sağlanamadı.  Sırbistan'ın elinde bol miktarda Strellaleri mevcuttur. Bana biraz yardım amacıyla verdiler. 20 adet de satın aldım. Arkadaşlar Almanya veya Yunanistan üzerinden Sırbistan'a gidip görüşmeler yapıyorlardı. Sırbistan'da büromuz yoktur. Füzeler Avrupa'dan gelen paralar ile alınıyor. Füze eğitimleri Sırbistan'da yapılıyor. Konteynerlere yüklenip gemi ile Suriye'ye getiriliyordu. TNT, C-4 gibi patlayıcı maddeleri

 

Sırbistan'dan sağlamaktayız.  (3) Romanya  Bizim açımızdan önemlidir. 5000 civarında bir esnaf kitlemiz mevcut. Bükreş'te evlerimiz ve derneklerimiz var, eğitim amaçlı kullanıyoruz. Bize sık sık serbestlik sağlıyorlar. Romanya'da sorumlu Mehmet Hoca'dır. Eğitim faaliyetlerini yürütür. Romanya Türkiye'den katılanların siyasi eğitim yeridir. Romanya'da bulunan esnaf kitlesinden dolayı mali açıdan da önemlidir. Toplanan paralar önemlidir.  Romanya'dan daha çok teknik malzeme (Telsiz, dürbün, gece görüş vb.) gelmektedir.  I. GÜNEY KIBRIS RUM KESİMİ  Burada da aynı faaliyetler olur. G.K.R.K. bizim için hiçtir. Orada 150 civarında bir aile vardır. Kadro yoktur. Ekonomik ilişkiler birkaç milyonluk olup örgütsel ilişkiler daha önem kazanır.  J. AVRUPA  (1) Almanya  Suriye'de iken Almanya Gizli Servisi'nden Lummer benimle görüştü. Bizden Almanya üzerindeki eylemlerin durdurulması istendi. Grumlent isimli gizli servis üyesi ile de görüştük. Konu hemen hemen aynıydı. Biz de bunun karşılığında Almanya'nın bize karşı daha yumuşak davranılmasını istedim. Ayrıca PKK üzerindeki yasağın

 

kaldırılmasını istedim. Grumlent 1995 yılı yaz aylarında, Lummer ise 1996 yılı yaz aylarında benimle görüştüler. Onlarla birlikte bazı parlamenterler bunlardan birisi Steinbach'tır, gazeteciler ve yanlarında sosyal demokratlardan bir bayan parlamenter de vardı.  Almanya ile ilk ilişkiler 1980'lerde işçilerle başladı. 1990'lardan sonra eylemlilik sürecine girildi. Görüşmelerden sonra her ne kadar yumuşama dönemine girilmişse de istenilen düzeyde olmadı.  Ancak diğer ülkelerde olduğu gibi Almanya da ilişkilerimizde kendisine yakın bulduklarını yanına alma politikasını izledi. Örneğin Kâni Yılmaz'ın sığınma talebini kabul edip pasaport verirken beni Roma'dan sonra gitmem halinde tutuklayacaklarını söylediler.  Bu ülke Kürt örgütlerinden KDP ve Barzani'ye yakındır. PKK konusunda kendi çizgisinde kadro yaratmak istiyor. En büyük Kürt nüfus ve kuruluşlarının buradadır. Kohl hükümetinin değişimi ile bizim 15 yıllık birikimimiz boşa gitti. 1995 yılında Alman İstihbarat Servisi'nden yanıma gelenler ile görüştüm. Bana Almanya'da bulunan kitlemi yumuşatmamı söylediler. Ben de yasaklamalarının kaldırılmasına karşılık yapacağımı söyledim. Yeni hükümet ile anlaşamıyorlardı.  Kendilerine yakın kadrolar istediler. Almanya'da bulunan Kürt kitlesine egemen olma davamız vardı. Kendi çizgisinde olan Kürt örgütlerini desteklemeye devam edecektir. Yalnız PKK'ya değil Ortadoğu'ya açılım politikaları var. Almanya-ABD ve İngiltere ortaklaşa

 

kollektif bir birlik olabilir. Almanya Sakine'yi de düşünebilir.  (2) İtalya  Buradaki örgütlenme genelde Avrupa sorumlusu tarafından yürütülmektedir.  (3) İsveç  (4) İspanya (Bask)  Bask, İspanya'ya karşı karar gücüm var diyebilmek için bizimle ilişkidedir. Bask'la ilgilenmemin nedeni aynı modelin Türkiye'de de olabilir diye araştırma yapıldığı için bu örgütle ilgilendim. Avrupa sorumlumuz tarafından sürekli temasta bulunmalarını istedim. O bölgelerdeki adamım Ali Yiğit'tir. Kapasitesi zayıftır.  (5) Portekiz  (6) İngiltere ve İRA İlişkileri  Bizim konuya en akılı yaklaşan ülkedir. İngiltere'nin esas ilgi alanı Celal Talabani'dir. MED TV'ye yayın hakkı verdi. Mayıs 1999 ayına kadar yayın süresi olacak. Tekrar izin verip vermeyeceği belli değil. Benim tasfiye kararımı sanırım İngiltere vermiştir. Politikaları İngiltere oluşturur ABD'ye uygulattırır. İrlanda'da İRA örgütü ile görüşmelerimiz ve temaslarımız zaman zaman olmaktadır.  İngiltere bence ana politikayı oluşturmaktadır. Avrupa ve Ortadoğu'daki işbirlikçilerine bunu uygulattırmaktadır.

 

Ama genelde politikalarını ABD'ye uygulattırmaktadır. Ortada bu konularla ilgili bir belge yok. Olması da mümkün değildir.  Ancak gelişmelerde dikkat edilmesi gereken konu Avrupa'nın İngiltere'de düğümlenmesidir. Konulara çok derin yaklaşıyor. Güney Afrika yolunu bence İngiltere kesmiştir.  Bizimli siyasi ilişki kurmaktan çekinen İngiltere ABD'ye Kürt meselesinden bir anlaşma imzalattırdı. Bundan yansıyan sonuçlar Türkiye ve PKK'yı derinden etkileyebilir. Anlaşmanın ilk kurbanı benim. İlk bertaraf edilmesi gereken siyasi misyon bendim. Wasington'un PKK politikası budur.  İngiltere'de bazı Lord'larla görüşmeler yaptım.  (7) Belçika  MED TV stüdyo ve binalarının bulunduğu yerdir. Avrupa ne derse bize karşı onu uygular.  (8) Hollanda  Üslenme ve eğitim alanımız. Bizi Alman belasından kurtardı. En fazla destek ve para aldığımız yer. Asıl rolü Almanya'nın kuşatmasında oynadı. Bu Almanya'ya bir tepkinin ifadesidir. İlişkiler herhangi bir ülke ile olduğu gibidir.  Baybaşin'in ilişkisini bize dayanarak kurmak istiyordu. Kardeşi bizdeydi. Ayrıca uyuşturucu ticaretinden

 

elde edilen paraların bir miktarını da bize aktarıyordu.  Hollandalı avukatları bize Kâni ve Şahin getirdi. Zaten bunlar MED TV'nin de avukatlarıdır. Bunların arkasındaki güç kim bilmiyorum. Zengin kişiliklerdir. Ün peşindedirler. Kendilerinin gizli olarak korunduklarını biliyorum. Bu avukatların ben Kenya'da iken Apo Türkiye'ye dönebilir demeç verdiklerini gazetelerden okudum.  (9) Fransa  1988'de avukatlar ve Fransız istihbaratından bir yetkili geldi. Bu Longo Marj (istihbaratın yan kuruluşudur) Dev-Yol'cuları orada helikopter ile dolaştırıp Avrupalılaştırdı. PKK-Vejin'i kurdurarak bizi bölüp yönetmeye çalıştılar. PKK-Vejin kanadını bu oluşumu Fransa desteklemektedir.  Fransa'da geniş bir halk kitlemiz var bu kitleden büyük bir maddi gelir görmekteyiz. Fransa hükümeti bize destek vermektedir. Temkinli yaklaşıyorlar. Astarı yüzünden pahalı işe yaramıyor.  (10) Çekoslavakya  1987'de Suriye'den Avrupa'dan gelen Türk pasaportu ile uçakla İstanbul üzerinden Sofya'ya oradan da Çekoslavakya'ya gittim. Burada 15 gün kaldım. Bazı istihbarat yetkilileri ile görüştüm. Ancak pratik sonuçlar çıkmadı. İmzalanan protokolde PKK'nın siyasallığının tanınmasını istedik.  Oradan Moldovan-Frankfurt üzerinden uçakla Suriye'ye geri döndüm. 
 
9. PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DİĞER ÖRGÜTLERLE İLİŞKİLERİ  A. İRA  B. ETA  C. MANDELA KONUSU  D. JAPON KIZIL ORDU  E. KIZIL TUGAYLAR  F. ALMAN RAF ÖRGÜTÜ  G. YUNANİSTAN 17 KASIM ÖRGÜTÜ  H. ASALA 
 Beyrut'ta 1982 yılında ASALA ile görüştüm. Ermeniler Kürdistan topraklarının kendi topraklarını aldığını belirttiklerinden sıcak bakmadılar. Ancak sınırların iç içe geçmesi nedeniyle şu anda sınırların çizilmesi mümkün değil dedim. Basın ASALA konusunu abarttı. Benim ASALA misyonunu devam ettirdiğim doğru değildir. ASALA'nın eylemlerinin durmasının nedeni 1983 yılında bölünmesidir. Bölündükten sonra Atina ve Fransa'daki sorumluları öldürülünce örgüt dağıldı. 

 

I. FKÖ  10. AVRUPA'DAKİ TÜRK SOLU VE KÜRT ÖRGÜTLERİ İLE İLİŞKİLER  11. ORTADOĞU  A. LİBYA  Burada çalışan Türk işçilerden toplanan 500 bin dolar meselesi vardı.  Eskiden ilişkilerimiz vardı. İşçilere dayalı özellikle maddi ilişkiler. Bunun yanında eleman kazandırma da oluyordu. Libya yönetimi demeç vererek siyasi alanda katkısı oldu. Pratikte bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler. Neden vermediklerini bilmiyorum. Benim Suriye'den ayrıldığımda orada bir grup sempatizan kadro vardı. Ben Suriye'den ayrılınca onlar gözaltına alındı. Bizi de bu süreç içerisinde davet etmediler.  B. SUUDİ ARABİSTAN  Suudi Arabistan ve Libya'da işçiler azaldığı için kadro göndermiyoruz. Suudi Arabistan'da illa bir Emir'in kabul etmesi gerekiyor. Ancak bunu bulamadık. Buradaki faaliyetimiz oldukça cılız kalmıştır.  Bazı katılımlar oldu. Yılda 100-150 bin dolar kadar katkıları oluyordu. Bu maddi gelir sadece oradaki emekçilerin katkısı ile oluyordu. Burada birkaç lokanta açıldı.

 

C. KUVEYT  Folklor nitelikli etkinlikleri var. Yönetimin bize bakış açısı yoktur.  D. MISIR  El Ezher Üniversitesi'nde okuyan bir grup sempatizan kadromuz bulunmaktadır.  E. BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ  F. KUZEY YEMEN  G. DİĞERLERİ  12. UZAKDOĞU  A. AFGANİSTAN  B. JAPONYA  C. HİNDİSTAN  D. ÇİN  İlişkiler kurulmaya biraz elverişlidir. Üzerinde çalışılıyordu. Benim gidip çalışmam gerekiyordu. Ancak olmadı.  E. KUZEY KORE

 

 F. FİLİPİNLER  13. AFRİKA  A. GÜNEY AFRİKA  Güney Afrika ile bazı ilişkilerimiz var. Mandela beni kabul etmedi. Ben ona müracaat ettim. Ancak kabul etmedi.  Ben Roma'da iken Mandela'ya mektup gönderdim. Beni kabul etmesi için. Fakat Mandela İngiltere'nin etkisiyle kabul etmedi. Mandela'ya güvenmemin sebebi birkaç kez Kürt sorununa karşı Türkiye'yi Kürt sorununa istinaden suçlaması, Kürt sorunlarından dolayı Atatürk Barış Ödülü'nü almaması gibi sebeplerdir.  B. DİĞERLERİ  14. AMERİKA  A. KANADA  Bazı sempatizan gruplar var. Özellikle İran'dan giden nüfus vardır. Küçük bir temsilciliğimiz bulunmaktadır.  B. ABD  Amerika bizi ve Türkmenleri ezdi. Barzani ve Talabani'yi devlet yapmaya çalışıyordu. Amerika 40 yıldır Kürtler üzerinde Barzani'yi yüceltmeye destek çıkıyor. Barzani ve Talabani beni kesinlikle istemiyorlardı. Bu konuda Suriye de destekledi. 

 

Irak'ta Başbakan Yardımcısı kanuna göre Kürt olur. Amerika yardımcıyı destekler ve öne çıkarır. Irak'ta bir Kürt Devleti'nin kurulması bütün çevre ülkeleri etkiler. Amerika'nın Irak'ta Saddam'ı devirmesi için Kuveyt destek veriyor.  Benim buraya gelmemde Amerika çaba gösterdi ve Yunanistan'ın da bariz desteği vardır. Bu da Amerika ve Yunanistan'a Türkiye ile 50 yıl daha bunun politikasını yapma imkanı sağlayacaktır.  PKK olarak Amerika ile ilişkilerimizi geliştirmek için Akın (K) Kâni Bulan tarafından teklifler götürüldü. Amerika bizim tekliflerimize ılımlı yaklaşmadı.  Amerika'dan Şam'a Senatör eşi Bayan Portır 1996 yılı içerisinde geldi. Bizimle görüştü. Mesajlarımı kendisine ilettim ve Amerika'ya mesaj yolladım. İlişkileri geliştirmek istiyordum. Bu ikisinden mesaj gelmedi. Daha sonra bunlar K.Irak'a gittiler.  PKK'dan en uzak duran, mesafeli olan ülkedir. Ama üst düzeyde bir politik olay olarak değerlendirilip bir politika çizgisi belirlemektedir.  Eski bir büyükelçi olarak Irak'ta çalışmış bir diplomat son günlerde benim yanıma geldi. Mesajlarımı anında ABD ve İngiltere'ye bildireceğini belirtti.  ABD'de Akın Derneği iyi işliyor. Ayrıca Kâni'nin enformasyon bürosu var. ABD'deki kuruluşlar Kürt

 

politikasında raporlar düzenlemek için çalışıyorlar. Ermeni lobilerini çalıştırın diye çok uğraştık. Ancak olmadı. Yunanistan'la da bu konuda çok tartıştık.  Washington anlaşması bu sefer çok ciddidir. 1992'deki uygulanmamış olabilir. Ancak bu sefer çok ciddidir. Anlaşma temelinde benim bertaraf edilmemdi. Çünkü PKK mirası ile boşluğu doldurma, böylelikle Türkiye'nin kızıp savaş açmasını önlemiş oluruz şeklinde bir politika izlenmiştir. ABD bununla aynı zamanda Türkiye'nin dayatmalarını gözönüne almıştır. Buna Türkiye'nin çıkarları ile ABD'nin stratejik çıkarları temelinde yaklaşılmıştır. ABD politikalarını Kürtlere yönelik olarak anlaşmayı kalıcı, köklü bir oluşum ile işler hale getirmek için kullanacaktır.  C. KÜBA  Bir iki defa kültürel etkinliklere bir grup genç gönderdik. İlişki bu kadardır.  D. GÜNEY AMERİKA  15. TÜRKİYE  A. STRATEJİK HEDEFİ  B. SİYASİ İLİŞKİLER  (1) Yasal partiler  (2) Diğerleri 

 

C. ÖRGÜTÜN TÜRKİYE İÇERİSİNDEKİ ASKERİ VE SİYASİ YAPILANMASI  D. METROPOL İLİŞKİLERİ  E. BAZI ÖNEMLİ KİŞİLER VE ŞAHSİ İLİŞKİLER 
(1) Siyasiler  1993'te gazeteci Hasan Cemal yanıma geldi. Bana İsmet Sezgin'den “uslubunu düzeltsin, hükümetin söylediklerini de fazla hesaba almasın” şeklindeki notunu getirdi.  Özal'ın ölümünden sonra Semra Hanım'a başsağlığı mesajı gönderdim. Benim için söylediği “Söyleyin ona yaptığın her şey yanlış değildir” bu söz beni çok etkiledi.  (2) Sanatçılar  Ahmet Kaya, Şivan Perver, Gülistan, Şahturna (bana MED TV'ye çıkmak istediğini ve yardımcı olması yolunda mektup yazmıştı) bu sanatçılar programlara ücret almaksızın MED TV ve diğer etkinliklere katılarak örgüte katkı sağladılar.  (3) Zengin iş adamları  Tatlıses Turizm'in İstanbul bağlantılı ve gönüllü yardımlarını gördük.  Toprak Holding (Halis Toprak)'in parasal yardımlarını zaman zaman gördük.  Batman'da petrol sendikaları iyi dosttur. Örgüte zaman zaman yardımları oldu.  Antalya'da da geniş yatırımlara giren Ceylan Holding'in birçok yardım ve katkılarını gördük.  (4) Eğitimciler  Haluk Gerger bizi yani örgütü yazılarıyla desteklemektedir.  Doğu Ergil örgütü yazılarıyla ve bize yaklaşımlarıyla desteklemektedir.  (5) Medya Grubu  Yeni Ülke, Özgür Gündem gibi gazeteler istediğim çizgide olmasalar da destekleri fazladır.  En son görüştüğüm Tayfun Talipoğlu bana dosttu. İtalya'da bana bunu belirtti.  Ben Mehmet Ali Birand'ın yaklaşımlarını çok olumlu buluyordum. Türkiye'de yanıma gelmeye cesaret eden ilk gazeteciydi. Bekaa'ya geldi. Kendi görüş açısına göre yazardı.  1991'de Güneri Civaoğlu, Ramazan Öztürk ile yanıma geldi. İyi bir röportaj yaptık. İsmet İmset yanıma geldi. Hatta HADEP'ten aday olma çabaları oldu. MED TV'nin kuruluşunda yardımcı oldu. Şu an nerede olduğunu bilmiyorum.  Hasan Cemal yanıma geldi. 1993'de Bekaa'da görüştüm. Devlet katında olup biteni bana aktardı. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'den üslubuna dikkat etsin diye mesajını da getirdi. İsmet Sezgin o mesajında Türkiye sert konuşursa dikkate alma da demişti. Şam'da Türk televizyonlarını seyredebiliyordum.  1993 srecinde Cengiz Çandar, İsmet İmset, M. Ali Birand, Güneri Civaoğlu bizle Türkiye arasında elçilik yapan gazetecilerdir.  (6) Sol Örgüt Liderleri  (7) Kişiler ve Aşiretler  PKK'ya Türkiye içerisinde destek olanlar bellidir. Çoğu HADEP çatısı altında toplanmıştır. En büyük destek tabanımız üzerinde siyaset yapan HADEP'tir.  Mardin'de başında Piling'in bulunduğu aşiretin ve Türk Ailesi'nin destekleri vardı. Karşılıklarını alıyorlardı.  Botan'da Babatlar, Osman Demir (önceleri adam verme, erzak ikmali gibi yardımları var) gibi aşiretlerin yardımları çok olmuştur.  Ben ilk çıktığımda bölgede çok etkili bir kişilik olan

 

Yüksekovalı Cihangir Ağa'nın destekleri olmuştur.  Bucak Aşireti'nden dostlarımız vardır.  Suruç'ta Kılıç'ların dostlukları vardır.  Nusaybin'de 1994 yılı öncesi belediye başkanı bize dosttu. Daha sonra korkup Mersin'e kaçtı. Belediyede kadro verme yardımları olmuştur.  Adıyaman'da Kavi'ler dosttur.  Siirt'te Mamkuran Aşireti dosttur.  Bitlis'te bulunan Şeyh Muhyettin Mutlu 1992 yılında Mahsun Korkmaz Akademisi'nde yanıma geldi. Yanımda bulunan oğluna karşılık bana yardım teklifinde bulundu. Ben de oğlunu verdim ve yardımlarını gördüm.  Batman'da Raman Aşireti ile dostluğumuz son zamanlarda gelişti.  Diyarbakır Silvan'da Azizoğulları ile dostluğumuz çok iyidir. Ergani Hazro hattında Ensari'ler ve Aksu'ların zaman zaman yardımlarını gördük.  Bingöl'de Bilginler (Şeyh Sait'in akrabalarıdır) ailesinin çok yardımlarını gördük.
Elazığ Karakoçan'da Okçiyen aşireti bolca yardımlarda bulundu. Palu'da Septioğulları'nın zaman zaman olumlu yardımlarını gördük, zaman zaman ters düştük. 

 

Tunceli bölgesinde tüm ilçeleri ile her zaman yardımlar görmekteyiz.  Erzurum'da Melik Ailesi'nin yardımlarını hala görmekteyiz.  Ağrı'da Öztürk Ailesi'nin, Ağrı Dağı eteklerinde Öztürk Ailesi'nin yardımlarını görmekteyiz.  Van'da Kartallar'dan Remzi Kartal başka olmak üzere yardımlarını gördük.  Hakkâri Yüksekova'da Cananlar, Buldanlar, Herkiler ile dostluklarımız iyidir.  Malatya'da Alevi kesimden söz etmek gerekir. Alevi kesimle genelde aramız iyidir. Kürecik ve Doğanşehir bölgelerinde yardım fazladır.  Koçgiri'de Koçgiri Aşireti ile görüşmelerimiz iyidir.  Bizim kitle potansiyelimizin HADEP'e yansıyan bölümü ¼'tür. Gerisi gizli sempatizandır. 4-5 milyon civarında duygular civarında da olsa HADEP'in oy potansiyeli vardır.  (8) Dernekler  Mezopotamya Kültür Derneği'nin desteği büyüktür. Kültürümüzü yansıtmaktadır. İstanbul Kürt Endüstrisi (İsmail Beşikçi)'nin desteği olmuştur. 

 

(9) Diğerleri  Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in kahvesine zehir katarak öldürme teşebbüsünde bulunan askere talimatı Avrupa'dan Cemal (K) Murat Karayılan verdirmiştir. Daha sonra bu asker bize katıldı ve Gaziantep yöresinde bir çatışmada öldü.  Genelkurmay'dan bir Albay Avrupa'dan Şahin (K) ile 1997 yılı içerisinde, ayrıca Bursa Cezaevi'ndeki -Sabri Ok ile de görüşme yaptığını biliyordum. Bu albayın isminin Osman olduğunu hatırlayabiliyorum, ancak soyadını tam olarak hatırlamıyorum. Aydın olabilir.  F. KARADENİZ VE AKDENİZ AÇILIM POLİTİKASI  Karadeniz'e açılımda amaç TİKKO, TDP, DHKP/C ve PKK'nın müşterek eylem kararı alınmasıyla bu bölgeye açılım yapıldı.  G. ÖRGÜTÜN YAN KURULUŞLARI, İTTİFAKLARI, SİVİL TOPLUM DERNEKLERİ İLE İLİŞKİLERİ  Karadeniz bölgesinde DHKP-C ile bir anlaşmamız oldu. Bu anlaşma Avrupa'da yapıldı. Ancak yürümedi.  Roma'da bulunduğum zaman Mehmet Yılmazer, Suat Bozkuş gibi sol örgütlere ait dergilerin temsilcileri ziyaretime geldi. 

 

(9) Belediye Başkanları  Diyarbakır Eski Belediye Başkanı Fuat Atalay bize yakındı.  1994 öncesi Lice Belediye Başkanı iyiydi.  1994 öncesi Dersim'in Belediye Başkanı aktif olmamakla birlikte yardımcı oluyordu.  1994 öncesi Siirt Belediye Başkanı Ekrem Bilek ile de dostluğumuz iyiydi.   16. FİNANS KAYNAKLARI  Örgütün mali kaynakları halktan toplanan bağışlardan oluşmaktadır. Avrupa'da yapılan küçük çaplı ticaret hareketleri başarılı olamamıştır. Avrupa'daki halk para kaynağının özünü teşkil etmektedir.  Suriye bankalarında örgüte ait para bulunmamaktadır. Bu ülkede bankalara güvenilmez. Para kaynağı halkın kendisidir. PKK'nın uyuşturucu ticaretinden para sağladığı gerçek dışıdır. Uyuşturucu ticareti yapılmasını tamamen yasakladım. Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır. Bunun haricinde İran/Maku bölgesinden uyuşturucu ticaretinin iyi para getirdiği bildirilmesine rağmen kabul etmedim. Eğer uyuşturucu ticareti yapıldığı konusunda bir bilgi olursa bu örgütü ortadan kaldırırdım. Çünkü uyuşturucuya karşıyım. Buna rağmen başta kardeşim

 

 olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim. Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikardır.  Avrupa'da toplanan paralar kuryeler vasıtasıyla İran ve Irak'taki örgüt mensuplarına aktarılıyor. Avrupa'dan yılda 30 milyon mark aidat toplanıyor. Avrupa-Suriye-Ortadoğu ve Türkiye'deki örgüt mensupları ise kendi kendilerini finanse edebiliyor.  1990'lı yıllarda Buldanlar'ın destekleri oldu. Urfalı İnci Baba'nın aldığı ihalelerden %3 vergi vermesi konusu vardı. Bunun alınıp alınmadığını bilmiyorum. Yüksekova'da Cihangir Ağa, Mardin'de Ahmet Türk ve ailesi yardımda bulunuyorlardı. Ayrıca Liceli Behçet Cantürk ve ailesi, Ceylan Holding, Halis Toprak ve ailesi, Rıza Septi isimli şahıslar da yardımlarda bulunuyorlardı.  Özellikle K.Irak'ta lojistikle uğraşanlar parayı gördükleri zaman kaçtılar. Kaçanlar hemen hemen yüzbinlerce dolar parayı beraberinde götürdüler. Paris'te bir dostumuz bizi 500.000 mark dolandırdı.  Kafkaslardan Nahçıvan, Azerbaycan, Ermenistan'dan silah satın alındı. Ancak alınan malzemelerin büyük kısmı bozuk çıktı. Bu ülkeler de bizi dolandırdılar.  Finans kaynağı sağlamak amacıyla Bakü'deki Kadir (K) isimli bir arkadaş uyuşturucu ticaretinin burada yaygın olduğunu ve çok iyi para getirdiğini söyledi. Ben bunu kesinlikle yasakladım. Ancak gruplar gümrük adı altında

 

kaçakçılar ve tüccarlardan para topluyorlardı.  Son dönemde evimde bulunan kasada 20 milyon dolar vardı. Bunun büyük bir kısmını K. Irak'a gönderdim. En son olarak kasada 2.250.000 dolar bulunuyordu. Bu parayı Delil (K)'e bıraktım. Oradan ayrıldıktan sonra ihtiyaçlarım Avrupa'da bulunan örgütlerin bütçelerinden karşılandı.  Eyaletlerden Dersim, Erzurum, Diyarbakır, Mardin, kendini finanse ediyor. Botan çok masraflıdır. Yıllık 2 milyon dolar harcanıyor. Zağros kendini finanse ediyor. Gümrük vergisi alınıyor. Behdinan yılda 5 milyon dolar harcıyor. Soran'ın yıllık 5 milyon dolar gideri vardır.  Para kaynağının büyük bölümü halktır. Lecolar'dan bir miktar para geliyor. Küçük çaplı işyerlerimiz var. Fabrika ve banka düzeyine ulaşabilecek bir kurumlaşmayı yakalayamadık. Küçük çaplı iş yerleri ile yetindik. Bunlar dükkan, lokanta gibi yerlerdir. Dış devletlerden fazla bir mali yardım görmüyoruz. İsviçre'de büyük işyerleri (fabrika) ve banka açma çalışmaları yapıldı ancak başarılamadı.  Uyuşturucu ticaretini ben kesinlikle yasakladım. Yapılıyorsa benim bilgim dışında yapılmıştır. Ben Baybaşin'i şahsen tanırım. Ama uyuşturucu işinden dolayı tanımam. Uyuşturucudan elde ettiği büyük bir mali gücü bulunmaktadır.  Halkın bize inancı doğmuştur. Herkesten gücüne göre bağış veya vergi adı altında para toplanmaktadır.  Uyuşturucunun Türkiye'deki en önemli merkezi

 

Van'dır. 20 yıl önce Kulp, Lice bölgeleriydi. Şimdilerde Yüksekova'nın yeri de önemlidir. Yüksekova'nın denetimi Buldanlar'dadır.  Benim nazarımda Zağros önemlidir. Burda ticaret çok belirleyicidir. Üçgendedir. Manevra özelliği verir. Hangi devlet saldırırsa diğer tarafa geçerdik. Bu bölge kaçakçılığın da merkezidir. Burada bulunan sorumlu devletlerle, kaçakçılarla ve ticaret yapanlarla ilgisi ve irtibatı vardır.  Zağros eyaletinin yağlı, ballı olması ticaretidir. Araziyi, parayı sorumlular ve görevliler tatlı bularak büyümüşler ve bana kafa tutmaya itmiştir.  Necdet Buldan bize yardımcı olmuştur.  Örgüt içerisinde oluşan rant çetesinin varlığı mevcuttur. Üzerine gitmek için çok uğraştım. Tam anlamıyla başaramadım. Eğer Suriye'den çıkmam sözkonusu olmasaydı üzerine gidecektim.  17. ÖRGÜTÜN ALT YAPILANMASI  18. DHB, İSLAMİ HAREKETLERİ HAKKINDA BİLDİKLERİN NEDİR?  Dev-Sol'dan Bedri Yağan ile 1992 yılında Lübnan'da ilişki kurduk. İttifak olma yolunda görüşmelerde bulunduk. Aksi bir durum ortaya çıktı. Anlaşamadık. Sol içerisinde bize aşırı tepki duydular. Bizim yardımımız ile bir kamp kurdular. Kampa çok büyükçe sloganlar yazınca karşı çıktık, ilişkiler bunun üzerine koptu. 

 

1996 yılında TİKB, TDP ve Kıvılcım ile bir platforma girdik. Ortak kararlar aldık. Birleşik Devrimci Cephesi'ni kurduk.  Avrupa'daki sol örgütlerle aramızda güç birliği anlaşması bulunmaktadır. Bu anlaşma Brüksel'den Kâni ve Şahin'in katılımı ile yapılmıştır. Karşıdan ise Mehmet Yılmazer, Suat Bozkuş, Fehmi Erbaş (DHB) gibi kişiler katılmıştır.  Yasal platformda 1995 yılında sol blok ile seçimlere girildi. Bu seçimlerde de özellikle ÖDP ile bir çalışma var. Ancak gerektiği gibi gelişmedi.  TDP'nin bir grubu bizim tarafımızdan eğitildi. Ancak Kuzey'e doğru giderlerken öldüler. Bunlar Lübnan'da bizimle birlikte idiler.  HDÖ isimli örgütün Avrupa'da 4-5 kişilik bir oluşumu 2 yıl önce bizim tarafımızdan eğitildi. Daha sonra gittiler. Şu anda da ne olduğunu bilmiyorum.  19. ÖRGÜTÜN YAPTIĞI İNFAZLAR NELERDİR?  İsveç'te Mahsun Baksi isimli yazarın kardeşi doktor Lamia Baksi yanıma geldi. Ülke içerisinde faaliyet göstermek için gönderdik. Bu bize Avrupa'dan ilk katılımdı. Bu kız Erdal (K) Mustafa Yöndem ile duygusal ilişkiye girmiş. Bunu çekemiyorlar ve Lamia'ya kulp taktılar. Daha sonra bu kız grup sorumlusu Kör Cemal tarafından

 

yargılanıp öldürülmüş olduğunu öğrendim.  Şahin Baliç'in öldürülmesi emrini ben verdim. Ülkede sıradan halktan çok kişiyi, kampta da bir çok kadroyu öldürdü. Ayrıca benim köylüm olan Hasan Aktaş'ı kampta öldürdü. Bunu eğitim esnasında kazayla oldu dedi. Ancak yaptığımız araştırmada bunun kaza olamayacağını, kasten yapmış olduğunu anlayınca hemen öldürülmesi emrini verdim.  1992'de Güney savaşında (Çelik Harekatı) 18 yaralı kadro Cuma'nın talimatı, grup sorumlusu Cemal'in ses çıkartmaması sonucu Adnan (K) tarafından ele geçmelerini engellemek üzere öldürülmüştür. 
20. YAKALANMANIZIN SONUCUNDA ÖRGÜT İÇERİSİNDE DAĞILMAYA NEDEN OLUP OLMAYACAĞI KONUSUNU AÇIKLAYINIZ?  Dağılma olacağını sanmıyorum. Dağılmayı beklemeden ziyade “Siyasi Çözüm” ile “Dönüştürme” politikaları izlenebilir. Siyasi çözüm olarak kültür, Kürtçe eğitim yapan okulların kurulması, Kürt kimliğinin tanınması önemlidir.  Benden sonra örgüt içerisinde kollektif bir yönetim olur. İçlerinden birinin sivrilip lider olacağını sanmıyorum. Herhalde bana bağlı kalırlar. Cuma (K) Cemil Bayık'ın lider olabileceği konusunda spekülasyonlar yapılıyor. Mustafa Karasu kendisini geliştiremedi. Parmaksız Zeki (K)  Şemdin Sakık örgüt içerisinde kalsaydı PKK-Vejin'e kayacaktı.

 

PKK'dan kim koparsa kopsun tek başına gider, arkasından kimse gitmez. Ben son iki yıldır örgütle Türkiye arasında ilişkiyi işledim. Örgütte şu anda bu zihniyet bulunmaktadır.  21. 1986 YILINDA İSVEÇ DEVLET BAŞKANI OLEF PALME'NİN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI İLE İLGİLİ DİYECEKLERİNİZ?  Olef Palme'yi PKK öldürmedi. Hatta bu olayı duyunca bir bildiri ile PKK'nın olayı şiddetle kınadığının bildirilmesi talimatını verdim.  22. PKK'NIN SİLAH KAYNAKLARI NELERDİR?  Silahlar Körfez Savaşı sonrasında Irak'ta meydana gelen pazarlardan sağlanıyor. Körfez Savaşı hemen öncesinde Irak yönetiminden hediye olarak çok az miktarda silah yardımı aldık. Körfez Savaşı sonrası ise silah kaynağı oluşan pazarlar ile Türkiye'ye gelen peşmergelerdir.  SAM-6/SAM-7 füzeleri 1990'dan sonra Körfez Savaşı'nda alındı. Diğer füzeler Yunanistan aracılığı ile (Strella) alındı. Füzeler gemilerle tüccar malı içerisinde Körfez üzerinden K. Irak'a getiriliyordu. Sırbistan'da Strella (Kosova-Bosna) eğitim kampları var. 20 adet Strella alındığını biliyorum. SAM-6 ve SAM-7 füzeleri sağlıklı kullanılamadı. Strella'ların tanesi 18.000 dolar karşılığında satın alındı. 

 

23. GENELKURMAY BAŞKANLIĞINDA BİR ALBAY İLE İLİŞKİNİZ OLDUĞU HUSUSUNDA  BİLGİLER HAKKINDA DİYECEKLERİNİZ NELERDİR?  Avrupa sorumlusu Kâni Yılmaz bu kişi ile irtibat kuruyordu. Şu anda bu albayın ismini hatırlamıyorum. Ancak, ileride hatırladığım zaman ismini bildireceğim. Ben bu albaya Eylül ayında ilan edilen ateşkes ile ilgili hususların Genelkurmay Başkanlığı'nda ele alınmasını sağlaması konusunda haber gönderdim. Ancak ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.  24. ÖRGÜTÜN HATAY BÖLGESİNE SON DÖNEMDE VERDİĞİ ÖNEMİN NEDENİNİ ANLATINIZ.  Hatay'a ağırlık vermemizin nedeni buradan Malatya ve Elazığ bölgelerine kolay açılım yapma isteğidir. Bunun için Parmaksız Zeki (K) Şemdin Sakık bana teklifte bulundu, diğer alanların tamamını bildiğini yeni alana açılım yapmak istediğini söyledi. Daha sonra Hatay alanına faaliyet için bu bölgeye gittiler. Bu bölgede Acilciler Örgütü vardır. Kürt nüfus yoktur. Acilciler Örgütü bu alana açılım yapmamıza rağmen bize yardımı olmadı. Bu alana açılım yapmamızda Suriye'nin herhangi bir etkisi yoktur.  25. ÖRGÜTÜN ÜST DÜZEY SORUMLULARININ YAPISAL ÖZELLİKLERİNİ ANLATINIZ.  (1) Cuma (K) Cemil Bayık: Askeri ve pratik alanda

 

zayıftır. Bana bağlıdır. Birey olarak çok öne çıkarsa genelde perspektif verebilir. Dar bir sahada pratikleşmesi zayıftır. Genelde cephe gerisinde kalır. Eğitimlerde yararlı olur. Savaş içerisine girmez. 1992 yılında bir mağarada 17 kadroyu yaralı oldukları ve ele geçmemeleri için, karargahta 13 kadroyu ise disiplini sağlamak için öldürtmüştü. Bu yüzden yoğun eleştirileri vardı.  (2) Abbas (K) Duran Kalkan: Pratik alanda güçsüz, eğitim ve ideolojik söylemde güçlüdür. Yaşam gücü ve eğitimlerde çok başarılıdır. Hakurki bölgesinde kalabilir.  Bunların tecrübeleri çok güçlüdür. Belli bir pratik duyarlılıkları vardır. Ülke içerisinde dağa dayanabilecek, çevre ilişkileri ile kaldılar. Cephe içi ve gerisinde yer bulabilirler. Hatta KDP içerisinde yer bulabilirler. Çünkü KDP'nin tepkisi banaydı.  (3) Fuat (K) Ali Haydar Kaytan: İdeolojik yanı ve yorum kabiliyeti çok güçlüdür. Örgütlemede oldukça dağınıktır. Kararlıdır. Cesareti vardır. Korku nedir bilmez. Her an ölüme yatabilir. Pratiksel bir usta olarak toparlanma sağlayamaz. Cuma (K) Cemil Bayık'a yakındır.  (4) Parmaksız Zeki (K) Şemdin Sakık: Konumu en zayıf ancak pratikte çok güçlü idi. Ayrı bir oluşum gibiydi. Zeki'yi kendim öldürterek adeta bir kan davası başlatmak istemedim. Bu Kürtler'de yaygın bir anlayıştır. Onu kongreye taşıyıp, cezasını kongrenin vermesini, sorumluluğu tek başıma taşımaktansa yönetimce taşınmasını istedim.  (5) Ebubekir (K) Halil Ataç: Bilinç düzeyi, anlama

 

 yeteneği ve askeri alanda çok iyidir. Ancak % 10 kapasite ile çalışıyor. Bunu neden bu kadar az kapasite ile çalıştığı için eleştirdim. Eğer köylülüğü aşabilse askeri alanda inanılmaz bir komutan olurdu. Atak formasyonu yok. Dağılma yerine ortaya çıkabilir. Dayanabilir. Sorumluluğu paylaşabilir.  (6) Cemal (K) Murat Karayılan: Suruç-Gediki köyündedir. Eski kaçakçıdır. Becerikliliği huduttaki mayınları sökmedir. Çok cesurdur. Başlangıçta grupların sınırdan geçirilmesi ile halkla ilişkileri iyidir. Son dönemde değerlendirmeleri güçlendi. Olgundur. Köylü özellikleri hakimdir. Son Botan'daki operasyonlarda 1998'deki savaş tarzı çok sayıda kadronun yitirilmesine neden oldu. Derin bir askeri anlayışı yoktur. Saygınlığı var. Kayıplarından ders çıkarır. Dürüsttür. Yakalanmamdan yıkılmazsa patlama yapabilir.  (7) Botan (K) Nizamettin Taş: Askeri pratiği ve dayanma gücü var. Hareket halinde laçkalık fazla. Askeri alanda oldukça fazla kayıplara neden oldu. Halkı iyi harekete geçirebilir. Bunu yani laçkalık düzeyini aşabilirse rolünü iyi oynayabilir. Bencilliği yoktur. Onun ihtiyacı gerçek bir anlayışla askeri formasyona kavuşmaktır.  (8) Ferhat (K) Osman Öcalan: 1993'te idamla yargılandı. 5'inci Kongre'de bir kararla 2 yıllık süre tanındı. Bunu başardı. İran/Urumiye'de bir gün bir toplantı yaparak her iki eline silah almış “Ya kabul ettiririm, ya öldürürüm” diye tehditlerde bulunmuş. Kongre'de idam infaz kararı çıksa idi uygulattırırdım. Ancak daha sonradan hatasını anlayarak kabul etti. Pratik alanda deneyim kazandı. Örgüt siyaseti hakkında başarılıdır. İdeolojik yanı, doğru karar verme
anlayışı iyidir. Pratikleşmede bazı zaafları var. Hakurki'de kendi kendini alanda tutsak etti. Araziyi hiç kullanmayı bilmiyor.  Kadrolarda özellikle Güney'de köy kurma hastalığı var. Bu hemen hemen tümünde var.  (9) Topal Nasır (K) Faruk Bozkurt: Avrupa katlımdır. Oldukça pratik yönleriyle öne çıkmıştır. İdeolojik yetmezliğinden örgüt çizgisini fazla tutturamadı. Son dönemlerde siyasi yönden geliştiğini duydum. Becerikli, pratik yönleri iyidir. Siyasi yönünü geliştirirse ileride önemli yerlere gelebilir. Örgüte bağlı ve tam açılamamıştır.  (10) Avareş (K) Mustafa Karasu: Uzun süre cezaevinde kalmış, sorumluluklar yapmış kırsala çıktığında iradesiz bir görünüm çizdi. Bir iki yıldır pratiğini geliştirdiğini gördüm. Bundan sonra daha pratik katkıları olur. Dürüst ve bağlıdır. Pratiğini geliştirirse ileride iyi seviyeye gelebilir. Mehmet Şener'in sırtından yükselmiştir.  (11) Rıza Altun: İlk çıkan gruplardandır.  (12) Mahir (K) Numan Uçar: İhtiyar derler. Rusya'dayken gördüğüm siyaseti ve devletleri anlıyor. Biraz sivilleşmiş. Klasik bir diplomasi anlayışına kendisini bağlamış. Şanlıurfa-Birecikli. Cephe adamı olarak iyi rol oynayabilir. Kırsalda başarılı olamaz. Rusya'da biraz kullanıldığını biliyorum.  (13) Felat (K) Mehmet Özaydın: 25.01.1999 tarihinde Mardin-Bagok kırsalındaki çatışmada öldü. 

 

(14) İsa (K): Dürüst, pratikçi, gayretli PKK içinde fazla derinliği olmayan, kendine göre alaycı bir kişiliği vardır. Gelişmeye elverişlidir.  (15) Topal Şahin (K): Güneyli'dir. Örgütün genel temsilcisidir. Babası doktordur.  (16) AMED Cephe sorumlusu Kemal (K) idi vuruldu. Mardin ve Ruha'daki cephe sorumlusunu bilmiyorum. Türkiye genel cephe sorumlusu Mehmet Hoca'dır. Romanya ve İtalya arasında faaliyet göstermektedir. Partiler, dernekler ve şahsiyetlerin sorumlusudur. Cezaevlerinin yönetimi Muzaffer ve Sabri Ok'tur. Bunlarla telefonla birkaç defa görüştüm. Raporları geliyor. Belli bir örgüt düzenleri var. Büyük illerde örgütün üst düzey sorumlularını oturtamadık. Gruplar mahalli olarak faaliyet gösteriyor. ERNK faaliyetlerinde sorunlar vardır.  (17) Kâni Yılmaz (K) Faysal Dınlayıcı: İngiltere'de (4) yıl kadar gözaltında kaldı. Avrupa ERNK sorumlusu olup, İngiliz istihbarat servisinin doğrultusunda faaliyet yürütür. Bu ülke benden sonra örgütün başına bu şahsı getirmek için uğraşır.  26. YAJK HAKKINDA DİYECEKLERİNİZ NELERDİR? (Yekiti Azadi Cenin Kürdistan-Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği)  Kadın örgütlenmesini erkek feodalizminden kurtarmak güçlü bir kadın yaratmak istediğim için oluşturdum.

 

Bol bol tartışmalarını istedim. Sorumlusu Sakine (K) Fatma Altın (Batmanlı) ve Helin (K) idi. 6'ncı Kongre'de değiştirilmişler. Yerlerine Fatma (K) ve Karakoçanlı Sakine (K) Fatma Gönültepe getirilmiş. Ayrıca bu örgütlerden Sara (K) Sakine Polat da hatırladığım isimler arasındadır.  Görevden alınan Sakine Avrupa'dadır. Fransa tarafından kendisine pasaport verilmiştir. Kapalıdır. Duygu ve düşüncelerinde partiye bağlıdır.  YACK içerisinde 1.500 civarında eleman mevcuttur. İntihar eylerimde neden kadın olduğu, bu tür eylemlere karşı olduğum kendi bireysel düşünceleri ile bölgelerde eğitim alıp eylemi gerçekleştirdiklerini düşünüyorum. Askeri çizgi öğrenmelerini her zaman söyledim. Sivilleri öldürmek askeri değildir. Tasvip etmedim. Şahısların metropollerdeki eylemleri için eğitim görüp (Yunanistan'da) eğitimlerin halen devam etmektedir.  27. ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ ARASINDAKİ YAPILANMAYI AÇIKLAYINIZ?  Üniversite kesimindeki grupların Yurtsever Gençlik adı atında bir dergi çatısında toplanmaları var. Ben onlara dernekleşin talimatı verdim. Dağ kadrosuna katılımlar kendi hür iradeleri ile olmaktadır. Bunlar bizim için çok önemlidir. Dağda bulunan geri köylük yapısını, düzeyini aşmak için okuyan gençliği dağ kadrosuna istiyordum. 1998'de Romanya'da Bükreş'te eğitim gören 5-6 kişilik öğrenci grupları ile görüştüm. Üniversitelerde örgütlenme çalışmalarına ağırlık verilmesini istedim. YCK (Yurtsever Gençlik Birliği) faaliyetlerine ağırlık vermelerini istedim. Bizde bulunan köylü kesiminin aydınlatılmasını ve siyasi alanda yetişmesi için üniversite gençliğinde katılımları büyük önem arz etmektedir.  28. ŞAM'DA TÜRK ASKERİ ATEŞE İLE KARŞILAŞTINIZ MI?  Şam'da kaldığım binada Türk ateşesi ile bir gün tarihini hatırlamıyorum asansörün içerisinde karşılaştık. Yanında küçük kızı vardı. Benim yanımda korumam vardı. Aslında diyalog kurmak istiyordum. Ancak El-Muhaberat'tan çekindiğim için konuşamadım.
21 Şubat 1999
 


Efrasyap <<<tıkla


 
 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 2057131 ziyaretçi (4530278 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol