1971 İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Tangören, yedek subaylığında girdiği sınavın ardından askeri hakimliğe geçti. Meslek yaşamında denizci olarak çoğunlukla askeri savcılık görevinde bulundu. 1990-97 arasında askeri adalet müfettişi olarak Ankara'da görev yaptı. 1997'de emekliye ayrıldı. 12 seneden beri İstanbul'da serbest avukatlık yapıyor.
-Halen gündemde olan ve ortaya çıkması ile Türkiye'nin gündemini değiştiren belge, gerçek ya da sahte farketmez, eğer bunu yapan muvazzaf askerse, askeri yargıda süreç nasıl işler?
- Askeri Mahkemelerde kimlerin ne suretle ve hangi usulde yargılanacağı Kanunla düzenlenmiştir. Askeri Mahkemelerde kaide Asker Kişilerin Askeri suçları ile Askeri Mahalde işlenen suçları işleyen asker kişilerin yargılanacağı hususudur. Asker kişi tarifine Erden Generale kadar rütbeli rütbesiz kişiler kastedilmektedir. Asker kişilerin suç işlemesi halinde, öncelikle birinci disiplin amiri olan kendi komutanı tarafından bir soruşturma yapılır. Bu bir bakıma hazırlık soruşturması mahiyetindedir. Daha sonra bu soruşturma evrakı, silsile yolu ile nezdinde mahkeme kurulan kıta komutanına gönderilir. Komutanlık tarafından verilecek soruşturma emri üzerine Askeri Savcılıklarca adli soruşturma başlamış olur. Olayımızı bu zaviyeden değerlendirecek olursak burada söz konusu belgeyi düzenlediği ifade edilen kişinin Genelkurmay Bşk.lığı emrinde görevli olması sebebi ile hazırlık evrakının gönderileceği makam Genelkurmay Başkanlığı'dır. Genelkurmay Başkanlığı'nda adli müşavirlik dosyayı inceler, suç vasfını koyar, komutana arz eder. Komutan evrakı inceler, ona göre soruşturma emrini verir. Ve evrak Askeri Savcılığa gönderilir. Askeri Savcıda hazırlık soruşturmasına bu vesile ile başlamış olur.
-Soruşturmanın başlayabilmesi için en tepeden onay alınması gerekmiyor mu yani?
-Hayır. Diyelim ki bölük komutanlığında bir asker, herhangi bir suç işledi, bunu haber alan disiplin amiri onun ifadesini alır, soruşturma evrakını hazırlar ve adli yetki bakımından bağlı olduğu Askeri Mahkemenin bulunduğu komutanlığa gönderir. Biraz önce belirttiğimiz şekilde soruşturma başlatılmış olur. Ama bu böyle olmakla beraber nezdinde mahkeme kurulan komutan da önemli hallerde doğrudan doğruya soruşturma yapılması için emir de verebilir. Kanuni bir engel yoktur. Kamuoyunu alakadar eden bir kısım önemli durumlarda da kendi adli yetki sahası içinde kalmak şartıyla nezdinde mahkeme kurulan kıta komutanı soruşturma yapılması için doğrudan doğruya askeri savcıya soruşturma emri verebilir. Nitekim sualinize muhatap olayda da bu şekilde olmuştur.
-Soruşturmadan yargıya geçişte neler olur?
-Askeri savcılığın yapmış olduğu soruşturma neticesinde savcı eğer dava açılmasını haklı gösterecek yeterli sebep ve delil bulmuşsa davayı açar. Askeri savcılık şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamakla görevlidir. Kaba tabirle toplanan, elde edilen delilleri teraziye koyar. Terazinin bir tarafına şüphelinin lehine bir tarafına da aleyhine olan delilleri koyar burada hangisi ağır basıyorsa ona göre kararını verir. Eğer kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişse soruşturma biter dosya arşive kalkar şayet dava açılmış ise bu işin yargılama safhası Askeri Mahkemede bu vesile başlamış olur. Burada şu hususu belirtmekte fayda vardır. Askeri Savcının verdiği Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı her yıl yapılan Adli Teftişlerde değerlendirildiği gibi Nezdinde Mahkeme Kurulan Komutan sıfatıyla da verilen karara Komutan ( örneğimizde Genelkurmay Başkanı) itiraz edebilir. Bu itirazda en yakın Askeri Mahkeme tarafından değerlendirilerek bir karar verilir. Bu karar ya itirazın reddi ya da kararın kaldırılması veya kovuşturmaya devam mahiyetinde olur.
-Bu karara başka kim itiraz edebilir?
-Askeri Savcı tarafından verilen Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına hangi sürede, hangi hallerde ve kimler tarafından itiraz edileceği hususu 353 Sayılı As.Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 105 ve devamı maddeleri düzenlemiştir. Buradaki bilgilere göre bu karara biraz evvel belirttiğimiz gibi nezdinde Mahkeme kurulan Komutan dışında bu suçtan zarar gördüğü ifade edilen kişiler de itiraz edebilirler. Bu husus teorik olarak böyle. Değerlendirme mevzuumuz olaya girecek olursak, basından takip ettiğimiz kadarıyla Genelkurmay Başkanlığı konunun soruşturulması için askeri savcılığa soruşturma emri vermiş. Askeri savcı da bu sebeple soruşturma emrine istinaden hazırlık soruşturmasına başlamıştır.bu olayı soruşturacaktır.
-Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, askeri savcılıkça yapılan soruşturmada bu belgenin genelkurmay karargahında hazırlanmadığı hususunda bir kanaat edinilmiştir deniyor. Bu aşamada kanaat belirtmek doğru mu?
-Kanaat olmaz. Kanaati ancak duruşma sırasında veya hazırlık soruşturması sonucunda karar verdiği sırada Askeri Savcı mütalaa olarak belirtir. Ayrıca yapılan yargılama sonunda Mahkememizce bu suçun işlendiğine dair yeterli delil elde edilmediğinden bu suçun işlenmediğine kanaat getirilmiştir denilebilir. Ama tabii kanaat getirilirken de öyle saf kanaat değil, bunun delillerle de ifade edilmesi lazım. Diyelim ki bu olayda adı geçen albay tarafından hazırlandığı hususunda bir delil elde edilememiştir denmesi lazım. Tamamen kanaat ifadesi olayın birazcık tolere edilmesi gibi algılanabilir. Bunun yanı sıra kendisine konu ile ilgili bilgi sorulduğunda Sayın Genelkurmay Başkanı da kanaatini belirtebilir. Yargı adına beyanda bulunması tarafsız ve bağımsız yargı belirlemesinde hoş karşılanmayabilir.
-Genelkurmay başkanının "Bunu bizden birinin yapmadığı kanaati oluştu" demesi soruşturmanın seyrini etkilemek, savcıya baskı yapmak değil midir?
-Kasıt bu olmayabilir ama böyle bir beyanın yargıyı etkileme manasını taşıyabileceğini de nazara almak gerekir ve beyanın bu nezakete göre yapılması daha iyi olur. Meslek hayatımda duyduğum ve müşahede ettiğim kadarıyla bazı komutanlar duruşma salonunun önünden dahi geçmemeye özen gösterirlerdi. Neden? Yapılan yargılamada etkilenme olmasın diye. Buna hassasiyet gösterilir. Sorduğunuz hususla ilgili olarak da "Konu yargıya intikal etmiştir. Askeri savcının vereceği kararı bekleyelim" denmesi icap ederdi. Yani önceden böyle bir kanaat belirtilmiş olması elbette ki yargıyı etkileme, müdahale kastını taşımasa dahi bu mana çıkarılmak istenebilir.
-Bu belgenin altında imzası olan kişi, metni kendi çalıştığı yerde değil de, başka bir bölümde gidip yazdıysa, Genelkurmay'daki bütün bilgisayarların tek tek taranması mümkün mü?
-O fiilen imkansız ve bu sefer herkesi, her bir birimi töhmet altında bırakacak bir iş olur. Kaldı ki her bilgisayarın incelenmesi de yine muhtemelen devlet güvenliği ile ilgili bilgileri ihtiva edebilir olması ihtimaline binaen uygun olmaz. Hatta belki bu şahsın bilgisayarının bile bu şekilde şifresinin çözülmesi yine devletçe gizli kalması icap eden bilgilerin faş edilmesi manasına geleceği için o da uygun olmaz. Ama bu konunun bir şekilde çözülmesi için de gerekli tedbirler alınarak bu işlem icra edilir.
-Bu gerekçe öne sürülerek onun bilgisayarının incelenmesinden sarf-ı nazar edilebilir mi yani?
-Tabii bu incelenme sırasında bir takım tedbirler alınabilir. Bu işi bilen kişilerden oluşan bir heyet huzurunda yapılacak bir incelemede ortaya çıkacak gizli bilgiler tabii ki o anda yok edilir veya o engellenir. Önemli olan böyle bir belgenin var olup olmadığının tespit edilmesidir. İncelemeden sarfınazar edilmemesi gerekir. Şayet böyle bir iş yapılırsa şüphe ve tereddütleri celbeder ki bu da o fiilin işlenmiş olabileceği yönünde bir karine teşkil edebilir.
-Askeri bilgisayarları sivil savcılar inceleyebilir mi?
-Elbette inceleyebilir .Yargının her kademesindeki merciler Savcılıklar, Mahkemeler yargı yetkisini Anayasamız ve Kanunlardan alarak kullandıkları için suça mevzu olayın aydınlatılabilmesi için delil toplama , bilgi edinme gibi hususları bütün makam ve merciler nezdinde kullanabilirler ve kullanmalılar da. Bu ister Askeri İster Genel Adli (sivil) makam ve mercileri olsun her birisinin delil toplama görevleri engelenmemelidir.
-Geçmişte buna benzer pek çok belge ortaya çıktı. Kurumun genel kültürünün bir parçası gibi değerlendirildiğini düşünüyor artık kamuoyu. Orduda bu tür belgeler öteden beri hazırlanıyor. Bu nedenle cezalandırılan bir personel olduysa da biz duymadık. Hiçbir genelkurmay başkanı çıkıp bunu kamuoyuna deklere etmedi.
-Zaten öyle bir şey olsa silahlı kuvvetler açısından da büyük bir zafiyet olur. Duyurulmaması da lazım. Kol kırılır yen içinde kalır. Fakat şimdi, bu belge kamuoyunda büyük gürültü kopardı. Belge, bilgisayardan çıkarılan bir belgedir. Hiçbir el yazısını ihtiva etmiyor. Sadece imza var. Zaten şahsın bilgisayarı budur da diyemeyiz. O bilgisayarlar bugüne kadar ortadan kaldırılmış da olabilir, değiştirilmiş de olabilir. Neticede bunlar yalnız başına yapılacak işler değil. Eğer bir heyet ya da grup olarak çalışıldıysa elbette muhtelif kişilerin de bu konuda bilgileri olacaktır. Ancak ben bu imza işine pek akıl erdiremedim. Neden? Böyle bir belgenin resmi evrak kaydına girecek şekilde hazırlanması kabil değil. Zira gizli kalması gereken bir belge. Tabii bunu resmi açıdan değerlendirecek olursak. Esasen bu da suç teşkil edici bir fiildir. Kaydi evrak olarak nereye gönderilir, bir üst makama gider. O taktirde bunu emreden komutan veya amir de bu suça iştirak etmiş sayılır. Ancak Sayın Genelkurmay Başkanı bunu böyle olmadığını ifade ettiği gibi araştırılmakta ve soruşturulmakta olduğunu da ifade etmiştir. Bunun bu safhasında fazla söze gerek yok, beklemekte fayda var.
-Son Genelkurmay açıklamasında "Bugüne kadar bağımsız askeri yargı tarafından uygulanan hukuki süreçler ortada" diye bir cümle var. Askeri yargı bağımsız mıdır? Kamoyunda, askeri yargı mekanizmasının askerleri sivillere karşı korumak üzere çalıştığı gibi bir kanaat var.
-Elbette ki bağımsız olduğunu söyleyen her yargı birimi gibi Askeri Yargı da bağımsızdır. Verilen kararlarda başlangıç yaparken Türk Milleti Adına Yargı Yetkisini kullanan....mahkeme diye başlanır. Askeri Yargı mekanizmasının sivillere karşı korunmak için çalıştığını söylemek haksızlık olur. Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'mizde de ayrı bir Askeri Yargı mercii vardır. Bu işlenen suçların tecziyesi için var olduğu gibi Askeri İdarenin işlem ve eylemlerinin denetlenmesi bakımından ayrıca bir de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur. Bunların varlığını askerleri korumaya yönelik olarak değerlendirilmemelidir. Elbette ki yargı birliği olması daha iyi olur. Ancak mevcut sistemin baskıdan uzak ve tarafsız çalışmasını da sağlamak yine Nezdinde Mahkeme kurulan komutanlara düşer.
-Ne yapmaları gerekir?
-Söylem ve tavırlarıyla mahkemeyi etkilememesi gerekir.
-Askeri yargının sivil alana müdahalesi hiç mi yok?
-Askeri Yargının sivil alana müdahalesi yok denecek kadar azaldı. Devam edersek, Askeri mahkemeler kanunla kurulmuştur. Askeri hakim ve savcıların görev ve yetkileri de kanunla belirlenmiştir. Yargılama usulünde, cezada veya diğer uygulamalarda askeri ceza ve mahkemelerle ilgili olarak konulmayan hükümler, ceza muhakemeleri kanunundaki umumi hükümlere tabidir. Tabii ki asker personelin işleyeceği suçlar sırf askeri suç vasfında değildir. Türk ceza kanununa tabi suçları da işleyebilirler. Asker kişi oldukları için yine askeri mahkemelerde yargılanmaları söz konusudur. Kural bu olmakla beraber istisnaları da vardır.
-Askeri olmayan bir şahıs tarafından işlenen bir suçun askeri mahkemeler tarafından yargılanması mantıksız değil mi?
-Değildir. Zira yine kanunla belirlenmiş bir takım ölçüler dahilinde sivil kişiler Askeri Mahkemelerde de yargılanabilir. Tabii olağanüstü hallerde bu yetki değişik şekillerde kullanılmaktadır. Bu haller istisnai hallerdir. Olağan hallerde sivillerin yalnız başına Askeri Mahkemelerde yargılanmaları söz konusu değildir. Yine 353 Sayılı As.Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 9 ve devamı maddelerde bu hususta düzenlenmiştir. Askeri suçların müştereken işlenmesi halinde veya bu suçların askeri mahalde işlenmesi halinde bir bakıma yargı bütünlüğü açısından asker ve siviller birlikte Askeri Mahkemelerde yargılanırlar. Bunun tersi de olabilir bir sivil ile bir asker askeri mahal dışında bir başka yerde müştereken işledikleri suçlardan dolayı Umumi Adliye Mahkemelerinde birlikte yargılanabilirler. Bu husus yadırganmamalıdır. Bu meyanda şunu da belirtmeliyim vatani göreve başlamadan Askerlik Şubesi mükellefi olan sivil kişiler Askeri Ceza Kanununda sayılan suçlardan birisi işlemiş ise bu taktirde yargılama makamı umumi adliye mahkemeleridir. Bu durumda olan kişiler daha önce Askeri Mahkemelerde yargılanmakta iken kanunda yapılan bir değişiklikle bu günkü uygulama sağlanmıştır.
-Bu son olaydaki gibi bir askerle, bir sivil müştereken işledilerse suçu?
-Eğer asker kişi dışarıdan sivil bir kişi ile bu fiili işlemişse tabii olayın adli yargı mercilerini ilgilendiren boyutu olacaktır. Asker ve sivil adli yargı mercilerinde birlikte yargılanacaktır. Bu suç askeri bir mahalde sivil kişi ile birlikte işlenmiş ise o taktirde yargılama makamı askeri mahkemelerdir.
-Belgenin altında imzası olan albayın, sivil savcılara gidip ifade vermesi, imza örneğini onlara sunması mümkün olamadı.
-Zorla getirtilebilirdi. Gitmeme özgürlüğü yoktu. Eğer hukuka saygı gösteriyorsak, hukukun üstünlüğünü kabul ediyorsak bunun olması lazım. Ne yaptı Hilmi Özkök Paşa. Üstelik kendisi teklif etti. Çatır çatır gitti ifade verdi. Ne oldu ifade verince? Bir eksiklik mi oldu? Bu albay da hemen gidip beyanda bulunmalıydı. Çünkü yarası olan gocunur. Yani ben kendime güveniyorsam giderim, aslanlar gibi ifademi veririm. Neticesine de katlanırım . Ne demek yargıdan kaçmak.
-Albay yerine, askeri savcıyı gönderdiler. Demek ki amirleri gidip beyan ve imza vermesini istemediler.
-Askeri Savcının gidişini ben tamamen bir koordinasyon olarak değerlendiriyorum. Haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla belge fotokopi olmasına rağmen Jandarma Kriminal Laboratuarda inceleme yapılmış ve şahsın imzası ile benzerlik gösterdiği ifade edilmiştir. Belge aslı yoksa ve aslını ibraz edemiyorsan fotokopi evraktaki incelemeye itibar edilecektir.
Kriminal inceleme için ayrıca imza örneği alınması gerekmeyebilir. Daha önce samimi olarak alınmış imza örneklerinden de istifade edilebilir.
-Diyelim ki bu albay bu suçu işledi. Şimdi bunun hem askeri yönü var, hem de sivillere karşı işlenmiş bir suç. Bu kişinin askeri mahkemede mi yargılanması gerekir, sivil mahkemede mi?
-Şimdi şahsın işlemiş olduğu fiil eğer askeri bir suça sebebiyet veriyorsa askeri mahkemede tabii ki yargılanacak. Ama dışarıdan Ahmet'le, Mehmet'le, Hasan'la, Hüseyin'le bir araya gelip Türkiye Cumhuriyeti anayasasını tahkir etmek ve hükümeti devirmek maksadıyla bir takım planlar yapıyorsa elbette ki bu suçtan dolayı da ağırlaştırılmış, özel yetkilendirilmiş, eski isimle DGM dediğimiz ağır ceza mahkemelerinde yargılanması gerekir. Bu işi yaparken bundan haberi olan insanların ses çıkartmaması da bir muvafakattir. O şekilde geçiştirmiş olabilirler. Bu ihtimalin de araştırılması gerekir.
-İki mahkemede birden nasıl yargılanacak? Önce askeri mahkeme bitecek sonra öbürüne mi geçilecek?
-Hayır, aynı anda olabilir. Zira işlenen suçlar ayrı ayrı kanunlarda düzenlenmiş olup statüleri farklıdır. Şayet aynı fiil sebebi ile iki ayrı dava açılmış ise Mahkemelerin muvafakat isteyerek dosyanın bir mahkemede görülmesi gerekir.
-Nasıl oluyor bu? Bir suçtan iki ayrı ceza tayin edilebilir mi?
-Hayır edilemez, dolayısıyla. iki ayrı yargılama yapılmaz. Eğer ağır cezada dava açılmışsa onun neticesi beklenecek. İşin özünde esasen şu sakatlık var: Yargı birliğinin sağlanamaması.
Bir takım sıkıntıları da beraberinde getiriyor bu durum. Daha da ötesini söyleyeyim size. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, Kara Kuvvetleri Komutanlığının, Hava Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın ayrı ayrı mahkemeleri var. Burada da bir birliktelik yok. Bölgelerin özelliği itibariyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait herhangi bir mahkemenin yetki sahasında atıyorum bir Kara Kuvvetleri birimi varsa o da onun yargılama sahasına alınabiliyor. Sağlık birimlerinde bu birliktelik sağlandı. Çanakkale Deniz Hastanesi, Gölcük Deniz Hastanesi, Kasımpaşa Deniz Hastanesi gibi Hastaneler, Gümüssuyu Asker Hastanesi , Çorlu Asker Hastanesi, Hava Eğitim K.lığı Hastanesi gibi ayırım kalktı.
-Hastaneler arasında koordinasyon var mı?
-Evet. Bunların bağlı olduğu bir komutanlık oluşturuldu. Bu koordinasyonu birlikte yapıyorlar. Yani bir karacı doktor deniz hastanesinde, bir denizci doktor kara hastanesinde görevlendirilebiliyor. Ama bir denizci askeri hakim, kara kuvvetleri mahkemesinde tayinle görevlendirilemiyor. Bu yargı birliğinin sağlanması için çalışmalar yapıldı. Fakat komutanlıklar muhtelif sebeplerle mahkemelerin birleştirilmesinin uygun olmadığı düşüncesi ile bu husustaki çalışmaları başlamadan bitti. Ancak çok enteresan bir şey söyleyeceğim bir denizci hakim verdiği bir karar sebebi ile kara kuvvetleri bünyesine geçirilerek hem tayin edildi hem de karacı yapılmak istendi ama Askeri Yüksek İdare Mahkemesi bu baskıcı tasarrufu iptal etti. Burada bunu bir misal olarak arzettim. Esasen şunu söylemek istiyorum ben, bir devlette çift başlılık olmaması lazım. Yani yargı birliğinin sağlanması gereklidir.
-Yargıda asker ve sivil ayrımı kalkabilir mi?
-Kalkmasında fayda var. Ama kimse kendi sahasına bir başkasının girmesini nasıl istemezse yargı sahasında da bu düşünce galip gelebilir. Bu durum belki bir kısım düzenleme ve askeri mahkeme görev sahasının daraltılması suretiyle olabilir. Belki Avrupa Birliğine Giriş sürecinde bir takım değişiklikler yapılacaktır. Bugün adliye mahkemeleri içerisinde ağır cezalar var. Ağır ceza içerisinde de kaçakçılık mahkemeleri, çocuk mahkemeleri, tüketici hakları mahkemesi, fikri ve sınai haklar mahkemesi olduğu gibi askeri ceza ile ilgili de bir bölüm ve askeri ceza mahkemeleri şeklinde kurulabilir. O zaman Silahlı Kuvvetler bünyesinde tamamen bu mahkemeler kaldırılmış olabilir. Subaylar astsubaylar orada yargılanabilir. Ama hiçbir asker de bunun bu şekilde olmasını istemez.
-Gururlarına mı dokunur?
-Bir mübaşirin üniforması ile mahkemeye gelen bir yüzbaşıya "Yüzbaşı Ali Demir!" diye bağırmasını istemez. Bu müesseselerin manevi şahsiyetine saygıdan kaynaklanıyor. Netice itibariyle askeri mahkemeler dünya üzerindeki diğer devletlerde de olduğu için bizim bundan soyutlanmamız mümkün değil.
-Genelkurmay, varsa cunta faaliyetlerini basından mı öğrenir, yoksa kendi iç denetim mekanizmasından mı?
-Silahlı Kuvvetler'de amir ve komutanlar kimin ne yaptığından haberdardır. Bunun aksi de kabil değildir. Yoksa bugünkü disiplin ve hiyerarşi sağlanamazdı. Buna rağmen bir kısım haber mahiyetindeki bilgilerin basında yayınlandığında şaşırmış gibi davranmak gerçekle pek bağdaşmaz. Herkes her şeyiyle ortadadır. Yani gizli kalacak bir şey olmaz. Fakat, "Bunun hazırlanışından diğer komutanlar da haberdardı, ona göz yummuş hatta sırtını sıvazlayıp aferin bak ne güzel çalışma yaptın dediler" demek, elde müşahhas bir bilgi olmadan iftira olur. Haddi aşmak olur. Ancak çok güzel gelişmeler oluyor sayın Genelkurmay Başkanı bunun sonuna kadar araştırılacağını ifade etmiştir.
-Bugün bir başbakan suç işlerse yüce divanda yargılanır. Genelkurmay başkanının suç işlemesi halinde yargı yetkisi kime ait, nerede nasıl yargılanır?
-Bu günkü cari mevzuat hükümlerine göre şu anda Genelkurmay Başkanını yargılayacak mahkeme yok. Kara Kuvvetleri Komutanını, Deniz Kuvvetleri komutanını yargılayacak mahkeme var fakat heyet olmadığı için fiiliyatta bunların yargılanmaları da kabil değil.
Bu konu geçmişte de çok tartışıldı. Askeri mahkemelerin kuruluş ve yargılama usulünün ayrı bir kanunla düzenlendiğini biraz evvelki konuşmamızda zikretmiştir.Rütbeli veya rütbesiz askerlerin yargılanmaları ve bunları yargılayacak askeri mahkeme heyeti işlenen suçun vasıf ve mahiyeti ve yargılanacak kişinin kimliğine göre değişiyor. Mesela bir erin firar ya da başka bir ere karşı gibi işlediği bir suçun yargılaması, tek askeri hakim tarafından yapılıyor. Ama üste fiilen taarruz veya mukavemet, emre itaatsizlik suçlarını işlemiş ise, iki askeri hakim ve bir subay üyeden meydana gelen hakim heyeti tarafından yargılanır. Astsubayların ve subayların yargılanmaları hangi suç olursa olsun yine hakim heyeti tarafından yapılır. Yargılanan kişinin, yargılandığı mahkemede kendisinden daha kıdemsiz bir subay üyenin bulunması yasaktır. Diyelim bir yüzbaşı yargılanıyorsa asgari binbaşı rütbesinde diğer bir ifade ile kendisinden daha kıdemli bir subay üyenin iştirakiyle kurulan askeri mahkeme heyeti tarafından yargılanması gerekir.
-Bütün dünyada böyle midir?
-Tabii dünyada böyledir. Yani yargılanan kişinin manevi şahsiyetini, işgal ettiği makam ve rütbenin hiyerarşisini düşünerek kendisinden kıdemsiz bir kişi tarafından yargılanmasının engellenmesine yönelik bir düşüncedir bu. Ama hakimde durum farklıdır. Bir generali bir hakim asteğmen de yargılayabilir. Neden? Bir darbı meseldir Cübbe rütbeyi örter. Hakim Subay Cübbeyi giydiği zaman onun içinde hangi rütbede kişi olduğu belli değildir. Yani mahkeme heyetinde yargılayan kişi hakim sınıfından ise onun rütbesi hiç önemli değil.
General ve amirallerin yargılanmaları daha farklı bir usulde olmakta ve yargılanmaları da Genelkurmay askeri mahkemesinde yapılmaktadır.
-Orada deniz, hava, kara birleşmiş yani?
-Tabii. Müşterek karargah olduğu için. Yani general ve amiraller mensup oldukları Kuvvet Komutanlığı Mahkemesinde yargılanmazlar. Bu durum fiiliyatta da bir kısım zorluklar ve mahzurlar doğurmaktadır. Bundan dolayı kanun koyucu ayrı bir usul ve düzenleme yapmış.. Genelkurmay mahkemesinde General ve Amiraller yargılanırken teşekkül ettirilen mahkeme heyeti diğerlerinden farklıdır. Burada üç askeri hakim, yargılanacak general/amiralden kıdemli iki subay üyeden müteşekkil heyet yargılama görevini yapar. Kuvvet komutanlarının yargılanma yeri ise genelkurmay mahkemesidir.
-Hakimin disiplin amiri Genelkurmay Başkanı mı?
-Değil. Hakimin disiplin amiri görev yaptığı nezdinde mahkeme kurulan komutandır. 1. ordu komutanlığı veya kara kuvvetleri komutanlığını düşünelim. Bir kurmay başkanı var karargahın komutanıdır, bir de onun dışında müstakil birimler var, askeri mahkemeler, askeri savcılıklar, adli müşavirlikler. Bunlar doğrudan komutana bağlıdır. 1. Ordu komutanı nezdinde mahkeme kurulan kişi olarak komutan hakimin ve savcının komutanı oluyor. Şunu ifade edelim ki askeri hakimler iki özelliğe sahip. Yargı mensubu hakim kişi hem asker hem de hakimdir. Bu sebeple hakim sınıfından ve silahlı kuvvetler mensubu olmalarından kaynaklanan bir takım özlük hakları ve yetkileri var. Askeri hakimler hakimlikle ilgili özlük haklarında 2802 sayılı Hakimler Savcılar Kanuna tabi iken terfi atama sicil ve sair özlük hakları bakımından da 926 sayılı T.S.K.leri personel kanununa tabidirler. Yani hakim subayların (as.hakim-as.savcı) sicilleri hem komutan tarafından verilir, hem de askeri adalet müfettişleri tarafından ayrıca sicil bakımından değerlendirilir.
.-Hakimin, komutanın beğenmediği bir karar verme olasılığı var mı?
-Her zaman var.
-Sicili ile oynanacağı korkusu hakimi ve diğer subay üyelerin bağımsızlığını zedelemiyor mu?
-Tereddütlerinizde haklısınız. Ancak fiiliyatta biz bunu görmedik. Yani hakim, bir komutanın biraz evvel bazı hakimlere baskı mahiyetinde atamadan söz ederken bir örnek vermiştim. Bu endişeyi taşıyan bir hakimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı belki atanma endişesi düşüncenize haklılık payı verebilir. Ancak hakimlerin artık bu konuyu aşması, komutanın vereceği sicilden veya yapılacak atamadan dolayı endişe taşımaması gerekir.
-Biraz evvel dediniz ki, Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın, Genelkurmay mahkemesinde yargılanması fiilen mümkün değil. Fakat İlhami Erdil yargılanmıştı. Hem de emekliye ayrıldıktan sonra.
-Yalnız burada durum ve statü farklı emeklilik sonrası yargılama yapılmıştır. Esasen bana göre İlhami ERDİL'İN mevcut cari mevzuat hükümleri karşısında amiral rütbesini haiz bir kişi gibi yargılanmaması gerekirdi.Orada da yapılan iş yanlıştı. Orada da beş kişilik heyet yargılama görevini yerine getirdi. Emekli olan kişinin rütbesi olmaz. Artık o sivil şahıstır.
-Sivil mahkeme mi yargılamalıydı onu?
-Hayır, suçu askerlik görevi sırasında işlediği bir askeri suç olduğu için T.S.K. ile irtibatı kesilmiş olsa bile askeri mahkemede yargılanır. Kanun hükmüdür bu durum. Ama emekliye ayrıldığı için de normal üç kişilik heyet tarafından yargılanması gerekirdi. Ama tabii bazı makamların geçmişteki manevi şahsiyetlerine duyulan hürmet ve saygıdan dolayı onu da yine amiral sınıfında mütalaa edip o şekilde yargıladılar. Bu da bir vefadır bence.
-Vefadır ama sonuçta hapse girdi.
-O ayrı. Suç işleyen neticesine katlanır. Bu memlekette bu yönden kimsenin bir diğerine üstünlüğü olmamalı. Suç işlemiştir hapse girmiştir. Biraz evvel bazı Kuvvet Komutanlarını yargılayacak mahkeme var heyet yok demiştik buna açıklık getirmek gerekebilir. Şimdi Deniz Kuvvetleri Komutanı'ndan daha kıdemli kimler var? Bir Kara Kuvvetleri Komutanı var, bir de Genelkurmay Başkanı var. Türk silahlı kuvvetleri hiyerarşik sıralamasında Deniz Kuvvetleri Komutanı üçüncü kıdemli kişidir. Bu sebeple heyet teşekkül edememektedir. Kara Kuvvetleri Komutanı için de durum aynıdır.
-Genelkurmay askeri mahkemesinde bir general veya amiral yargılanacaksa, iki tane kendisinden kıdemli general veya amiral, üç tane de askeri hakim sınıfından subay bulunacak demiştiniz.
-Evet. Yalnız çok iyi bir gelişme var. Anayasa mahkemesinin Askeri Mahkeme heyetinde bulunması gereken subay üyenin bulunması ile ilgili kanun hükmünü iptal ettiğini duydum. mahkemelerde subay üyelik müessesesinin kaldırılmasına yönelik bir çalışma var. Yani artık askeri mahkemelerde yargılanan kişiler tabii hakim ilkesine göre yargılanacaklar. Bu düzenleme bir çok faydaları beraberinde getirecektir.
-Peki Genelkurmay Başkanı mahkemeye üye olarak girebilir mi?
-Giremez. Çünkü nezdinde mahkeme kurulan kıta komutanı olması sebebiyle duruşmalar üye olarak girmesi kanunen kabil değildir. Herhangi bir albayın disiplin amiri olan başka bir generalde o albayın yargılanmasında bulunamaz.
-O yüzden de Deniz ve Kara Kuvvetleri komutanlarını fiilen yargılayacak bir heyet yok diyorsunuz.
-Evet, mahkeme demiyorum heyet yok. Mahkeme Genelkurmay mahkemesi. Kara kuvvetleri komutanı bir suç işledi. Genelkurmay mahkemesinde yargılanacak. Kim yargılayacak? Heyet teşekkül etmeyecek. Dolayısıyla böyle bir boşluk var.
-Peki bu boşluğun doldurulması yönünde askeriyede bir çaba gösterilmedi mi?
-Akla da gelmemiş olabilir, düşünülmemiş de olabilir. Yani Genelkurmay Başkanı artık en üst rütbeye gelmiş diye onun herhangi bir suç işleyeceği düşünülmemiş olabilir. Çünkü özel bir görev sahibi özel bir şahsiyettir.
-Fakat, sonuçta başbakana bağlı üst düzey bir bürokrattan bahsediyoruz. Bürokrat dediğin de suç işleyebilir teorik olarak.
-Tabii. çünkü bir takım ihalelere imza atıyor, alımlara imzalar atıyor, ihaleye fesat karıştırılabilir. Bir takım usulsüzlükler yapılabilir. Bunun sebebi eğer genelkurmay başkanı ise onun da yargılanması lazım. Ama Genelkurmay Başkanı'nı yargılayacak herhangi bir makam yok şu an.
-Suç işleyen bir genelkurmay başkanı sivil mahkemede yargılanamaz mı?
-Eğer ki Ergenekon'la bağlantısı tespit edilirse bir genelkurmay başkanının yargılamasını elbette bir sivil mahkeme yapabilir. Hiçbir engel yok. nasıl ki halen görevde olan subaylar yargılanıyorsa, onun da yargılanmaması mümkün değil. Ama yargılayacak hakim çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum.
-O dönemde de böyle bir sürü planlar hazırlanmıştı. Kimsenin yargılandığını görmedik.
-Yani fiili durumu izah etmek biraz zor.
-Belgelerin sahte mi gerçek mi olduğu incelenmesi askeriyede nasıl yapılıyor?
-Jandarma Genel Komutanlığı nezdinde kurulan bir kriminalistik laboratuar var. Burası gerçekten çok iyi çalışan, teknik donanımı çok yüksek bir labortauar. Hatta bizim askeri savcılıklarca yaptığımız soruşturmalarda da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün kriminal laboratuarından istifade ettiğimiz gibi Jandarma Genel komutanlığı'nın kriminal laboratuarının da istifade edilir. Tarafsızlığı engeller bir durum göremiyorum. Nitekim daha önce de söyledim sözü edilen belgede inceleme tamamlanmış adı geçen subayın imzasına benzer özellikler taşıdığı bildirilmiş. Tabiiki bu inceleme fotokopi üzerinden yapıldığı için böyle bir rapor mevcut.
-Öte yandan asker Emniyet'e güvenmez ki. Andıca konu olan "Fethullahçı bir örgütlenme" olduğuna inanıyor Emniyet'te. İki laboratuarın sonucu da tarafları tatmin etmeyecek sanki.
-Yargı kararlarının her iki tarafı memnun ettiğini söylemek zor. Bu da öyle algılanabilir ama bir yerde bu gibi hususlara güvenmek gerekir.
-Genelkurmay başkanının eğer bir cunta varsa, bundan haberinin olmaması mümkün mü?
-Genelkurmay başkanı en düşük makamdan en üst makama kadar gelen bir kişidir. Her şeyi bilir, her şeyi görür. Her şeyden haberdardır. En uç birimdeki bir kaza dahi genelkurmay başkanlığı dahil bütün kuvvet komutanlıklarına rapor halinde bildirilir. Ha bazı şeyler gizlenir, rapor edilmemiştir, genelkurmay başkanının haberi olmayabilir. Geçmişte de olmadı mı, oldu bu. Hilmi Özkök Paşa zamanında bir takım işler yapılmış, dışarı sızdırmamaya çalışmış. Tabii birtakım ihtimal hesaplarıyla, devletin başındaki şahsiyetleri, sıfatları ne olursa olsun o makamı korumak adına yıpratmamak, hırpalamamak lazım.
-Askeri yargıda verilen cezaların rütbelerle ilgisi var mı?
-Benim görev yaptığım süre içerisinde tatbikatımıza baktığımızda genelde askeri disiplin ve hiyerarşiyi korumaya yönelik hükümler getirilmiş. Genelde ast-üst münasebetlerinde amirin,komutanın üstünlüğü ifade edilmeye çalışılmış. Bu da disiplinden kaynaklanıyor. Bir teğmen veya er üstü olan bir astsubaya veya bir üsteğmene karşı herhangi bir fiili taarruzda, hakarette veya onun vücut bütünlüğüne taalluk eden, arıza meydana getiren suçlar işlediği takdirde verilecek olan ceza, paraya çevrilmiyor, tecil edilmiyor. Mutlak suretle o hapis cezası çektiriliyor. Tabii infaz kanununa göre.
-Ast üste karşı suç işlerse böyle.
-Diyelim ki bir teğmen bir eri ayaklarının altına aldı, dövdü, vurdu, Verilecek olan ceza Askeri Ceza Kanununun 117.maddesinde izah edilen asta müessir fiilde bulunmak suçundan tayin edilir. Bu ceza mahiyeti itibarıyla paraya çevrilebilir, tecil edilebilir. Ancak daha ağır durumda olan haller için ayrı bir hüküm de mevcuttur.
-Ama bu korkunç bir şey.
-Askeri disiplinin korunması açısından yapılan bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Tabii konu çok ayrıntılı bir değerlendirme yapılacak olup bu kısa söyleşide fazla detaya giremiyoruz. .
-Disiplin in, adalet out yani! Rütben büyükse parayla kurtuluyorsun, değilse hapsi boyluyorsun. Bu nasıl bir adalet anlayışı?
-Konunun bu boyutunu ayrı değerlendirme mevzuu olarak ifade edelim. Ancak cari mevzuatta gerçek durum bu. Yalnız burada bir hususu eksik ifade ettim galiba asta müessir fiil suçunda tayin edilen cezanın ertelenebilirliği basit müessir fiillerde söz konusudur. Yoksa astının vücudunda tahribatı mucip bir fiil işleyen kişinin alacağı cezanın ertelenebirliği bahis konusu değil ancak yinede üst ve amirin statüsü korunmuştur.
-Hakim sınıfı generalliğe yükselebiliyor mu?
-Hakim sınıfından generalliğe yükselen oluyor da çok kısıtlı kadro olduğu için sayıları da ona göre az miktarda oluyor. mesela Deniz Kuvvetleri'nde şu anda hakim amiral yok. Komutanlıkların Kuruluş kanunundaki nispetlere ve kadro durumuna göre general ve amiral sayısı belirleniyor. Onun dışında terfi etmesi mümkün değil zaten. Şayet şartları varsa aldığı sicil mesleki başarısı, mesleki kabiliyeti ve birde kadrosu varsa o sene bir hakim subay general veya amiral olabiliyor.
-Neden askeri avukatlık diye bir müessese yok?
-Neden olsun ki. Bir avukat, sivil yargıya da gider, askeri yargıya da gider. Ancak tabii askeri yargıdaki işleyişi bir kısım meslektaşlarımız tamamıyla bilmedikleri için veya o konuya yabancı oldukları için genelde askeri mahkemelere askeri hakimlikten emekliye ayrılan avukatlık yapan meslektaşlar geliyorlar. Kamu oyunda böyle bir tercih var. Yoksa diğer meslektaşlarımız da gayet başarılı bir şekilde savunma görevini her yer ve zeminde yapmaktadırlar. Böyle bir ayırım düşünemiyorum. Mesela benim askeri mahkemelerde epey dosyam oldu. Ama ben sivil mahkemeye de gidiyorum. Ama benim Askeri Mahkemelerde duruşmasına girdiğim o davalara askeri hakimlikten gelmeyen askeri hakimlikten gelmeyen meslektaşım avukatlar da iştirak ediyorlar. Çok da başarılı oluyorlar. Savunmanın askerisi veya sivili olmaz.
-Sivillerin askeri mahkemede yargılanması nasıl oluyor?
-Sivillerin askeri mahkemede yargılanmasında birkaç sene önce değişiklik yapıldı. Askeri mahkemelerde sivillerin yargılanması eskiden daha fazlaydı. Şimdi azaltıldı.
Geçmişte bazı gazete yazarları halkı askerlik mesleğinden soğutmaya yönelik askeri mahkemelerde yargılandılar. Yapılan değişiklikten sonra askeri mahkemelerde siviller belli ölçülerin dışında yargılanmıyorlar. Hatta askerlik öncesinde askere sevk için yedek subaylar olsun, erler olsun, yoklama kaçağı olduklarında askeri mahkemelerde yargılanıyorlardı. Onu da sivil mahkemelere verdiler. Askerlik hizmetinden evvel bakaya kalmışsa veya askerlikten kurtulmak için hile yapmışsa bunlar sivil mahkemelerde yargılanıyorlar şimdi.
-Askerler, Taraf'ın haberinden sonra gazetelere yayın yasağı koydular. Böyle bir hakları var mı?
-Şayet bu yasaklama kararı genelkurmay başkanlığının vermiş olduğu soruşturma emrinin muhtevasına mütaallik ise yani yapılan soruşturmanın selameti açısından bu kararı verebilir. Ama yoksa şahsın dışarıdaki bir ofisinde ele geçirilen bir belgenin yayınlanmasının yasağıyla ilgiliyse bu yanlış.
-İyi de bunlar iki kere iki dört şeyler değil ki. Her birisi algıya bağlı
-Tabii, değerlendirmeye tabi haklısınız. Ama bugünkü yargı sistemi içerisinde tarafsız olması icap eden yargının vereceği karar olarak mütalaa ediyoruz. Ama kişiler görevlerini suistimal edip yapıyorlarsa o da onların günahıdır.
-Mahkeme sürecinde soruşturmanın gizliliği neden korunamıyor. Belgeler nasıl sızıyor?
-Dosyalar hakimin kasasında değil mahkeme kalemindeki dolaptadır. Ve talimat verilmedikçe dosyadan bir tek belge dahi çıkartılamaz. Ama bir avukat gelip o dosyayı inceleyebilir.
-O dosyayı incelediği sırada cep telefonuyla belgenin fotoğraf çekebilir!
-Hiçbir askeri birliğe cep telefonuyla giremezsiniz. Ama ağır cezaya girersiniz. Maalesef zihniyeti bozuk bir kısım insanlar her zaman suiistimal yapabilirler.
-Teorik olarak herkes suç işleyebilir. Hakim sızdırabilir mi belgeyi?
-Bunu yapacak bir hakim ben düşünemiyorum. Yapmaz. Yaptığı takdirde zaten sorumludur kendisi. Maalesef bazı art niyetli kişiler yapıyor. İlle de fotokopisini çekmesi şart değil. Orada oturup da tek tek yazarsa belgenin orijinali orada olur ama belgenin içeriğini sızdırabilir. Veya katipler de bir fotokopi çekebilir. Tabii memura da güvenmek zorundasın.
-Çift başlı yargının tek başlı hale gelmesi mümkün mü?
-Tabii ki askeri-sivil mahkeme ayrımı kalkabilir. Bugün adliye mahkemeleri içerisinde ağır cezalar var. Ağır ceza içerisinde de kaçakçılık mahkemeleri, çocuk mahkemeleri, tüketici hakları mahkemesi, fikri ve sınai haklar mahkemesi olduğu gibi askeri ceza ile ilgili de bir bölüm ve askeri ceza mahkemeleri şeklinde kurulabilir. O zaman Silahlı Kuvvetler bünyesinde tamamen bu mahkemeler kaldırılmış olabilir. Subaylar astsubaylar orada yargılanabilir. Yargı birliği sağlanabilirse bazı kolaylıklar sağlanabilir.
-Taraf'ın yayınladığı belgenin aslı bulunamazsa ne olur?
-Şüpheli bir durum vardır. Şüpheden de sanık istifade eder. Ceza hukuku genel kuralı çerçevesinde beraat kararı verilebilir. Bu suçun işlendiği hususunda net delil elde edilemediği takdirde bir kişiyi cezalandırmanın çok vahim neticeleri olur.
-Bu belgenin aslı ortada yoksa, bütün tarafların namusu kurtulmuş olacak yani!
-Bu şekilde düşünmemek lazım. Fotokopisi olan şeyin aslı da vardır mutlaka. Silahlı Kuvvetler'in bu işin üzerine gitmiş olması veya bu konudaki hassasiyetini ifade etmiş olmasını olumlu bir davranış olarak görmek lazım.
ZAMAN
|