Ülkede bu mesele de var... Yokmuş gibi yapılıyor!
BİR FERYAT MEKTUBU !!!
Bir annenin aşağıdaki mektubunu okuyordum tam. Aynı esnada, aynı sorunla boğuşan bir babadan da telefon geldi.
Önümde kelimeler, kulağımda sesler.
Bu insanlar sadece kendi dertlerini anlatmıyor; artık kendi dertleri sayesinde anlamaya başladıkları bir sistemi de anlatıyorlar aslında.
Askeri veya sivil. Cumhuriyetin
"adalet" krizini; demokrasinin
"hak arayabilme" krizini; hukuk devletinin
"hakkaniyet" krizini!
Mektup Dipsiz Kuyulardan alıntılarla başlıyor; ve başta bana, insanlarla hangi dipsiz kuyularda buluşursak hakiki bir gazetecilik ve insanlık manası olabildiğini de anlatıyor:
***
"O yüzden...
'
Başkası, öteki, karşıt' saydığınız, umursamadığınız veya ruhuna kendi dünyanızda bazen bir de tekme vurduğunuzu sandığınız her
'huzursuz ölü'; aslında sizi de her an boğabilecek, ülkenizi
'yaşayan ölülerin alacakaranlık kuşağı'ndan bir türlü çıkarmayan kâbusu devam ettiriyor.
Ülkenin siyaseti, milli güvenliği, adaleti, emniyeti, milli eğitimi, gazeteciliği ve çeşit çeşit milleti bunu kavrayamadı, kavramakta zorlanıyor, kavranılmaması için patinaj yapıyor...
Kavranılmaması için hakikate, hakkaniyete, adalete duvarlar örülüyor.
Duvarcılar kendi dört duvar dünyalarına milyonlarca insanın hakkını, hukukunu, hakikatini ve adaletini de hapsediyor.
" (Dipsiz Kuyu)
"Sayın Talu; size nasıl hitap edeyim bilemiyorum. Yazdığınızda gözyaşlarıyla okuyorum. Yazmaya cesaret edemiyordum ama artık rüyalarıma giriyor yukarıda sizden aldığım alıntılar.
Suç bizde.
Cesaret edemedik, edenlere gıpta ile bakmak yerine, bize öğretildiği gibi eleştirmeyi eleştirdik.
Ama geldi bize de çarptı o büyük, eleştirilemez sandıklarımız.
Albay rütbesiyle görev yapmış iki çocuk annesi bir subay eşiyim. Ev hanımıyım. 26 yıllık mutlu ailemizin üzerinde ne yazık ki kara bulutlar dolaşıyor.
Eşim,
gözü vazifesinden başka bir şey görmemek üzere, yıllarca, özel kuvvetler dahil, askeriyemizin en uç noktalarında görev yaptı. Silopi'de iç kanamadan dolayı haberimiz olmadan 28 dikişlik bir ameliyat geçirdiğini, ancak görevden 6 ay sonra döndüğünde anlayabilmiştim
Büyük oğlum hem dedesinin (ülkemizin ilk pilotlarından biri), hem de babasının mesleğini hedef koydu ve başarıyla Kuleli Askeri Lisesi'ni kazandı. Liseden sonra Hava Harp Okulu'na gitti.
Ancak basına da yansıyan (maalesef bu yüce kuruma yakışmayan) bazı nedenlerden dolayı, ruh sağlığı bozulmak üzere olan oğlumuzu, inanılmaz baskılara dayanamayarak, gözyaşlarımız seller gibi akarak
istemeye istemeye ayırmak zorunda kaldık.
Sayın Talu; askeri okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrenci ve ailelerin ödemek zorunda olduğu
ağır manevi bedel ile yaşadıkları cehennem hayatını sanırım anlatmama gerek yok. Ancak bizden istenen bir
maddi bedel var ki, tamamen yıkım.
Bizden istedikleri, 2 yıllık Harp Okulu ile askeri lisenin bedeli olarak 77 milyar 282 milyon lira. İnanılmaz, ama gerçek!
Devletin maaşlarını her ay tıkır tıkır ödediği askeri personel giderlerini,
'personel giderleri' kaleminden bizden talep ediyorlar. 77 milyarın büyük kısmı bu ve amortisman. Dünyada dikili ağacımız yok. Ev hanımıyım, evin bütçesine katkı olması için zaman zaman evde parça başı tekstil işleri yapıyorum. Küçük oğlum, üniversitede üç yıl üst üste onur tablosunda yer aldı, İtalya Urbino Üniversitesi, Almanya'da müzik akademisi, ABD Ohio'dan çeşitli davetler aldı, konservatuar eğitimi görmekte.
Eşimin emekliliği üzerine kurduğumuz huzur ve mutluluk hayallerimizin yıkıldığını, ne kadar şaşırmış olduğumuzu anlatıyorum; çaresizliğimize bir çare için çaba sarf ettiğinizi de görüyorum.
Evladımızın ruh sağlığının bozulduğuna mı yanayım, eşim bu ödeme için emeklilik haklarını vermek istiyor, ona mı yanayım.
Her şeyi içime atmaktan akciğerim patladı, nisanda ameliyat oldum, buna mı yanayım?
Zamanınızı almak istemezdim. Ancak bu mağduriyeti yaşayan pek çok aile gibi
duygularımızı en azından bilin istedim.
Cesaret ettim yazmaya. Haykırdım ve hâlâ bu adaletsizliğe haykırıyorum.
Adaletsizliklere karşı bir şeyler yapmak bizim elimizde değil, ama bu adaletsizlikleri dile getirerek izin vermeyeceğinizi, en azından kamuoyunda dile getirmenizi
hayal etmek istiyorum."