HARUN KURUOĞLU 14 Şubat 2009 19:58
Bu gün Mehmet BURKAY ile büromuzda otururken içeri bir vatandaş girdi. Birkaç dakikalık sohbetten sonra laf döndü dolaştı emekli maaşlarına geldi;
45-50 yaşlarında olan bu vatandaşımız ,
ilk okul mezunu,
ANTALYADA bulunan FERROKROM İşletmelerinden emekli olduğunu ve
1480 TL. emekli maaşı aldığını söyledi.Burkay la birkaç saniye birbirimize baka kaldık.
----Komutanım sizde herhalde
2000 TL den aşağı maaş almıyorsunuzdur dedi.
Bizde aldığımız maaşı söyleyince
OHA&SİZ BENİMLE DALGAMI GEÇİYORSUNUZ !!!
dedi ve bir kaç dakika sonra ayrılıp gitti.
A.Hakan Eren 14 Şubat 2009 23:45
Taleplerimiz karşılanmayacak! Çünkü:
1. Türkiye Cumhuriyeti 'Askeri Vesayet' altındadır. Bırakın askerliği ve askerleri ilgilendiren yasal düzenlemeleri, başka konularda da, asker ne derse o olur. 27 MAYIS darbesinden sonra kurulan ve adına Milli Birlik Komitesi, Milli Güvenlik Konseyi, en sonunda da Milli Güvenlik Kurulu denilen kurum tamamen sivilleşmediği müddetçe, bu durum böyle devam edecektir. Türkiye'de TSK kendisini herkesin ve her kurumun üzerinde görmektedir. (Bu mantığa göre) TC'ni kendileri kurmuşlardır ve kafalarına göre yönetmek gibi bir hakları bulunmaktadır. Dolayısıyla, medya patronlarına da talimat verirler, bir binbaşı aracılığıyla TBMM'ne de, yargıya da burunlarını sokarlar, siyasete de. Kalan zamanlarında da asli işleriyle uğraşıyor gibi görünürler.
2. TSK'nde (emekliler dahil) kast sistemi mevcuttur. Bir alt kastta bulunanlar, bir üst kastta bulunanların faydalandıkları hiç bir şeyden faydalanamazlar. Alttakiler, üst kasttakilerin 'lütuf' ettikleriyle yetinmek zorundadırlar. (Ses kaydı internete düşen birinin dediği gibi) Tel örgünün içinde demokrasi işlemez.
3. Assubaylar(emekliler dahil) kendi haklarındaki 'hüküm'lerini henüz değiştirmemişlerdir. Böyle giderse değiştireceklermiş gibi de görünmüyor. Bizlerin (verilmeyen) hakları belli. Vermeyenler ve neden vermedikleri de belli. Buna rağmen (bizim içimizde) hala bunları savunabilenler var. 'Emir bekliyoruz (!)' diyenler var.
4. Assubaylar hakkında çıkan, olumsuz her haberin manşete çekilmesi, maaşlarımızın çok yüksek olduğu konusunda kamuoyunda genel kabul gören bir düşünce oluşması kendiliğinden meydana gelmiş bir durum değildir. Bu haberlere kasten göz yumulmaktadır. Emirlerinden dışarı çıkmayan medya patronlarına bu konuda da bir talimat ulaştırıldığına emin olunuz. Bakınız en son örnek: Astsubay devrimi diye yutturulan konudur. Bu medya organlarını takip eden herkes, şimdi şu kanaati taşıyor: Assubayların (emekliler dahil) durumları düzeltildi, e zaten bol kepçeden maaş alıyorlardı, oh ne ala memleket! Sokaktaki vatandaş bilmiyor ki; bekleme süreleri arttırıldı, özlük haklarında bir düzelme yok, başlangıç dereceleri düzeltilmedi ve düzeltilmeyecek. Onların aklında kalan: Astsubay devrimi!.
Sosyoloji, tıpkı fizik, kimya, matematik ve geometri gibi müsbet bir ilimdir. Bu müsbet ilimlerde, eşitliğin soluna ne koyarsan, sağından ne çıkacağı nasıl belliyse; sosyolojik olaylarda da, yaratılan durumların sonucu önceden kestirilebilir. Ben (nacizane) yaptığım araştırmalarda bunu gördüm. Yukarıya sadece üç girdi yazdım. Bunları çoğaltmak mümkün.
Belki iddialı bir laf olacak ama; yine de söylemek istiyorum. 'Güç sahibinin elindeki gücü, ancak kendisinden daha güçlü biri alabilir'. Bizler şu anda 'alacakaranlık kuşağı'ndayız. Buradan çıkabilmemizin yolu gücümüzün farkına varabilmekten geçiyor. Tek çaremiz eylem yapmaktır. Bu eylemlilik öncesinde de arkamıza kamu oyu desteği almak zorundayız. Yapmış olduğumuz mücadelenin '100 TL.'lik' bir mücadele olmadığını her şekilde anlatmalıyız. Başlangıç derecelerimizin emsal devlet memurları seviyesine çıkarılması, bizlerden çatır çatır kesilen paralarla, Türkiye'nin 3'ncü büyük grubu olan OYAK'ta eşit temsil hakkı verilmesi, parasını ödeyerek faydalandığımız askeri tesislerde eşit muamele gibi, tamamen insani taleplerin peşinde olduğumuzu kamuoyuna göstermeliyiz.