Yani, Güneydoğu'ya gitmesin diye...
Belki de aramızda
"şehitler" üstüne en müthiş sözleri söyleyenlerdi...
Bir açıdan bakarsan, hakları sayılırdı, orada görev de yapmışlardı...
Bir açıdan bakarsan, görev yaparken çok can yakmışlardı.
Ama aklınıza gelir miydi...
Meğerse...
Onca gaz verirken gariban çocuklara...
"Sen de mi Brütüs"!
***
"Darbe tasavvurları" filan bir yana...
"Ergenekon tutuklu sanığı" iki
"komutan"ın
"telefon kayıtları"ndan çıkan,
"kimine torpilli askerlik için etki ve yetki kullanma operasyonu"...
Milliyetçisi, ulusalcısı, muhafazakârı, cumhuriyetçisi, liberali, demokratı...
Başta köylüsü, işçisi, memuru, emeklisi, yoksulu...
Bu ülke insanlarına esaslı bir darbe... Değil mi?
***
Komutanım telefonda konuşuyor muhatabıyla.
Kendisinden rica edildiği üzre,
"acemi er" delikanlıyı kollayacak, güvenli bir yere yollayacak.
Ricacısına, bu işin manasını özetliyor:
"Yani Güneydoğu'ya gitmesin diye...
Buralarda olsun diye...
Yani Güneydoğu'ya gitmesin öncelikle yani...
Amaç o yani!..
***
Öyle.
Amaç o!
Oraya
giden genç subaylar,
giden gelen yine giden ve yıllarca görev yapan astsubaylar, uzmanlar, Genelkurmay Başkanı'nın da saydığı gibi
"Kürt ve Zaza kökenliler de dahil", memleketin dört yanının yoksul eratı hep
"araç"!
***
Yine aynı ekipten, telefon dinlemelerine çok düşkün iken şimdi
"dinleme mağduru" bir
"Levent Paşa" söz veriyor... Ne tür bir isim tesadüfü ise,
"Nihat Özdemir" adındaki dostuna:
"Nihatçığım, çocuğu Söğüt'e tertip ediyorlar. Söğüt, Söğüt... şoför olacak."
Çünkü
"Paşam", filanca yerdeki subayı aramış,
"O çocuğun tayin şeyi çıktı mı" diye sormuş,
"Onu ayarladık komutanım" tekmilini almış,
"Anladım, tamam güzelim" diye takdir etmiş.
Sonra dönüyor
"Paşam"; "Her şey vatan için" ya,
"Nihatçığım" a,
"O söylediği konuda, o yolda yürüyorlar yani" müjdesini veriyor.
N'olsun,
"Nihatçığım" da rahatlıyor,
"Bir sorun yok yani" deyiveriyor.
***
Böyle işte.
Bana kızmayın bunları bu açılardan yazıyorum diye.
Yazıyorum, bunlar hakikat ama pek fazla yazan yok diye.
Çünkü bu bin acılı bir hikâye.
Mayın patlar, altı evlat daha
"şehit" olur...
Bingöl'den, Yozgat'tan, üçü birden varoş İstanbul'umdan,
Gaziosmanpaşa'dan.
Gaziosmanpaşa'da ilk mektebe giden çok çocuk, daha askere gitmeden zaten, belki
"şehit şehit" kokar: Belki
Şehit Teğmen Ali Yılmaz İlköğretim Okulu'na giderken, belki
Şehit Öğretmen Mustafa Gümüş İlköğretim Okulu'nda karne alırken.
O yüzden...
Terör canilik, mayın kahpelik...
Ama
"savaş"ın bir de bu yanı var:
Nihatçığıma bir torpil Levent Paşa'dan...
Mayına üç şehit Gaziosmanpaşa'dan!
***
O yüzden,
Sayın Başbuğ, hakikaten cumhuriyetçi iseniz...
Bence, demokrasi, demokratikleşme filan siz dert etmeyiniz...
Esas, kendi kurumunuzda
ciddi reformlara vesile olup hakiki cumhuriyetçi bir adalet, hakkaniyet sağlayınız...
Ne başbakanların, komutanların, Nihatçımların yakınları kayırılsın, ne Gaziosmanpaşa'nın İstanbullu, Kastamonulu, Siirtli
çocukları ayırılsın!
Daha iyisi şu tabii:
Artık kimse,
"Yani Güneydoğu'ya gitmesin diye" diyemesin...
Giden çocukların anaları tabut beklemesin...
Gaziosmanpaşa'nın, Mustafakemalpaşa'nın, Güneydoğu'nun yoksul çocukları ölmesin, ölmesin, ölmesin...
Çocuklar her hanede çok yaşasın!
Çünkü tekrar olacak ama, onca acı üstüne bir de şu geliyor:
Torpiller Levent Paşa'dan...
Şehitler Gaziosmanpaşa'dan!