Özgürlüğün ve demokrasinin erdemine inanıp her şartta ve her ortamda bu değerleri sahiplenmek nasıl bir duygu olurdu?
Acaba zamana ve ortama göre değişen değerler ile yine zamana ve ortama göre değişen sözleri nasıl algılamak gerekir?
Mesela Genelkurmay'ın kan tahliline baktığımızda kimin ne kadar Türk kanı taşıdığını veya taşıdığı kan ile Türklüğü'nün ne kadar uyuştuğunu nasıl bulacağız?
Bu yaklaşıma kafatası milliyetçiliği diye karşı çıkıyor musunuz? Demokrasi ve özgürlüğün sahiplenilmesi mesela bu cümleler ile ne kadar uyuşuyor da konuşana göre karşı duruş da değişebiliyor. Kısaca sermaye sahipleri ama büyük sermaye sahipleri neden darbelere, girişimlerine, tehditlere, aykırı gelişmelere ses çıkarmıyor-çıkaramıyor?
27 Nisan ve ertesi günü nerdeydiler?
Tavuk kümesine baktığınızda bir civciv sürüsü var ise sürekli o civcivlerin cikcik seslerini duyarsınız. Amma velâkin en küçük bir tehlike veya korku anında derhal sığınacak bir kanat arayanda o civcivler olur ve sesleri tehlike geçene kadar bir daha çıkmaz.
Örneğin Ergenekon diye Batı demokrasilerinin geçirdiği derin devlet temizliği Türkiye'ye gelince tarafsızlık kanatlarının altında buluyoruz kendilerini. Bizim demokrasi ve özgürlük savunucu sermayedarlarımızın farklılığını acaba nerede bulabiliriz?
Şimdi bakınız;
Yolda bir demokrasi paketi yürüyor ama güvenli değil diye ilk onlar karşı çıkıyor. Anayasa Mahkemesi kararına 'saygı' besleyelim diyorlar da o mahkeme üyelerinin ne kadar bu yolda özgür ve tarafsız olduklarına sesleri çıkamıyor.
Amma
Onların bu sermayelerini kim koruyor? Bu vatanı kim koruyor?
Gelir dağılımına bakınız. 2007 yılındaki 2002'den beri sürekli düzelmesine rağmen hâlâ en zenginler fakirlerin yüzde 810 daha fazlasına sahipmiş. (TUIK Gelir ve Yaşam Koşulları Analizi 2007)
Bu ülkede gelir dağılımı bozuk ama düzeliyor da şehit dağılımı ne kadar düzgün ve adil işliyor? Bu ülke toprağının üstündeki zenginliğe sahip olanların servetini, sadece toprağın maneviyatına sahip alt gelir grupları mı korumak zorundadır?
Kısaca TÜSİAD üyeleri servetlerini koruyan şehitlerin dağılımına da bir baksın ki kendileri "hayır kurumu" ötesinde ne kadar "vatan kurumu" durumundalar.
Son bir soru daha;
Acaba şehit cenazelerinde ve ailelerinde de okullarda yapılan başörtüsü yasağı geçerli midir?
Veya
Ne kadar dürüstüz?
Yeni Şafak
|