TSK'yı kim yıpratıyor? İşte cevabı...
Sizi sizden başka hiç kimse sizin yıprattığınız kadar yıpratamaz!
Nuh GÖNÜLTAŞ yazdı…
Kim kimi yıpratıyor acaba!
Sizi sizden başka hiç kimse sizin yıprattığınız kadar yıpratamaz!
Askeri zevat ne zaman ağzını açsa bazı çevrelerin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya çalıştığından söz ediyorlar.
Soru: Kahraman Türk Ordusu'nu kim yıpratabilir?
Cevap: sizi sizden başka hiç kimse sizin yıprattığınız kadar yıpratamaz!
Başka bir deyişle, siz, sizi yıpratmak isteyen çevrelere öyle paslar veriyorsunuz ki, pası alanlar ağlarınızı sallandırıyor. Topu kalenizde gördüğünüzde ise başlıyorsunuz bağırmaya "Laiklik", "İrtica" vs.
Size yönelik her türlü eleştiriyi "yıpratmak amaçlı" olarak değerlendirmenizi yeniden değerlendirmeniz gerekiyor.
Hiç şöyle düşünmüyor musunuz, "Niçin millet kendi ordusunu yıpratmaya çalışsın?"
Eğer böyleyse, zımnen şunu kabul ediyorsunuz demektir:
"Millet ile ordusu arasında problem var."
Ya da "Milletin değerleri ile ordunun değerleri arasında çok büyük bir fark var."
Millet kültür kodlarını askere göre ayarlamadığı için, ya da askerin değerleri ile sivil bir hayatı yaşayamayacağı için ortaya bir kısım sorunlar çıkıyor.
Siz milletin bir kısmına ambargo koyamazsınız, buna hakkınız hukukunuz yok!
Böyle davranmaya devam ederseniz, yaptığınız her şey elbette milletin gözüne batmaya başlar.
Millet "hareketleriniz canımı acıtıyor" dediğinde siz doğal olarak "Kahraman Ordumuzu yıpratmaya çalışıyorsunuz" demekten başka bir şey bulamazsınız.
Şimdi soralım: Ne oldu, savaş helikopteri ile Ankara'dan Karadeniz'e yakın arkadaş ve akrabaları ile pikniğe giden general olayı...
Ne oldu, Saldıray Denizaltısı'na Yalova'dan bir arkadaşını (sivil) alıp onu denizaltı ile 4 günde Marmaris'e götüren asker olayı...
Mesela... Rahmetli İHA Muhabiri İsmail Güneş, Cihan Haber Ajansı Muhabiri olsaydı ve düşen helikopterden tek sağ kalan kişi olarak hayattayken ona ulaşılsaydı asker ona "Aaaa, sen akredite değilsin, seni alamayız mı" diyecekti?
Ne kadar acımasız, ne kadar itici, ne kadar yıpratıcı değil mi?
Öyle tabi...
Peki kim kimi yıpratıyor Allah aşkına...
"Seni helikoptere alamayız, hadi Allah kurtarsın."
Var mı böyle bir şey!
Bunu yapan Türk Ordusu'nun bir subayı. Peki biz bu yapılanı "TSK'yı yıpratmamak amacıyla görmezden mi gelmeliyiz."
Kim kimi yıpratıyor?
İnsan, ki o insan düşman bile olsa kar-tipi- buz içinde dağ başında bırakılır mı?
TSK'ya subay yetiştiren okullarda bunlar mı öğretiliyor çocuklara?
Ne oldu, ne yaptınız, Doğan Haber Ajansı Muhabiri'ni helikoptere alırken Cihan Haber Ajansı Muhabiri'ni dağ başında ölüme terk eden subayınız hakkında?
Haber bu. Duymuşsunuzdur. Duymadıysanız, şimdi duydunuz? Ne yapacaksınız?
"Bizi yıpratıyorsunuz" sözü sizden duymak istediğimiz en son sözdür.
Personelde yukarıdan aşağıya yansıyan bir hoyratlık var.
Hadi sivilleri geçtik, 2007'nin Aralık ayında operasyon bölgesine indirilen bir doktor üsteğmen aşırı kar yağışı ve tipi yüzünden geri dönülürken dağda unutulmuştu, ne oldu o üsteğmene?
Acaba Metin Gürak Paşa'ya bunlar, "Ne oldu" diye başlayan sorular sorulsa, Paşa "Bunlar maksatlı yayınlar, maksatlı yayınlara cevap vermiyoruz mu" diyecek.
Dağda unutulan üsteğmen olayı basına yansımasaydı, belki sizin bile haberiniz olmayacaktı? Üsteğmenin firar ettiği açıklanmış sonra. Ne ilginç, bir üsteğmen firar etmek için dağ başını seçmiş!
Gelelim "Peygamber ocağı" meselesine.
Ordu, millet tarafından "Peygamber ocağı" diye tanımlarken "Ordu Peygamber ocağı, TSK'nın askeri de Peygamberin Mehmetçiği değil" diyen kişi emekli bir tümgeneral. Madem böyle bu sözleri dağda teröristle yüz yüze çatışan ve sürekli şahadetle yüz yüze olan Mehmetçik'in yanında söylesin de görelim!
Bu orduyu yıpratma sözleri artık gına getirdi.
Madem öyle fişlemeyin milleti.
Madem öyle andıçlamayın milleti.
Madem öyle korumayın darbecileri.
Madem öyle Aktütün'de, Dağlıca'da sorumlu olanları yargılayın.
Madem öyle ABD Başkanı Meclis'e geldiğinde değil, TC Cumhurbaşkanı Meclis'e geldiğinde de gelin Meclis'e.
Madem öyle, kim kimi yıpratıyor, oturun, şapkanızı önünüze koyup bir kere daha düşünün!