Soruşturma, ülkeyi 27 Mayıs benzeri darbeden kurtardı." diyen Naskali, araştırmaları sırasında ilginç isimlerle karşılaştığının altını çiziyor. 21 Mayıs 1960 günü Kızılay'daki yürüyüşe katılan Harbiyeliler ve Yassıada'da nöbet tutan subayların hep terfi ettiğini vurgularken, bu isimlerden bazılarını "Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Tuncer Kılınç, İsmail Hakkı Karadayı..." olarak sıralıyor. Karadayı'nın geçtiğimiz aylarda internete düşen ses kayıtları da Naskali'yi doğrular nitelikte: "27 Mayıs'a iştirak ettim. 12 Eylül'de Mamak tugay komutanıydım. Sabıkalıyız yani. Sicilim bozuk."
Kurtuluş Savaşı'nın 'Galip Hoca'sı, Lozan Barış Konferansı'nın müşaviri, Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar, 27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada'da yargılandı. İlerleyen yaşı sebebiyle idam edilmedi, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, bu süreci en iyi bilen isimlerden. Darbenin yapıldığı tarihte 10 yaşındaydı ama uzun süredir Yassıada Mahkemesi zabıtları üzerinde çalışıyor. Tutanaklarla ilgili şu ana kadar 7 kitap hazırladı. 20 ciltlik bir eser oluşturabileceğini söylüyor. Yaptığı çalışmaların özeti şu: "Ergenekon davasıyla açığa çıkan darbe planlarıyla 27 Mayıs süreci birbirinin kopyası."
Naskali, Ergenekon soruşturmasının Türkiye'yi 27 Mayıs benzeri bir darbeden kurtardığı görüşünde. Vesayetçi zihniyetin 27 Mayıs'tan önce olduğu gibi bugün de insanları meydanlara toplayıp 'irtica var, şeriat geliyor' diyerek korku saldığını vurguluyor. Naskali, darbe girişiminin yargıya taşınmasının anayasal bir görev olduğunun altını çiziyor: "Sivil otoritenin, hükümetin, Meclis'in bir görevi de kendini ortadan kaldırmaya niyetlenen darbe planlarını ortaya çıkarmak ve yargılamaktır. Bu anlamda devlet, Ergenekon'u yargılamakla anayasal bir görevi yerine getiriyor." Naskali, Türkiye'nin darbe geleneğine 'dur' diyebilmek için Ergenekon zihniyetiyle yüzleşmesi gerektiğine inanıyor. Ergenekon soruşturmasını, 'Türkiye'nin geçmişte hesabını sormadığı darbelerin ve haksızlıkların tesellisi' olarak görüyor. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin ortaya çıkarılmasının büyük bir başarı olduğunu kaydeden Naskali, şöyle devam ediyor: "Cesaretle çalıştılar, zor bir işi başardılar. Türkiye, konuşan bir ülke oldu. Belki sancılı bir süreçten geçiyoruz ama iyiye gittiğimizi düşünüyorum." Prof. Dr. Naskali, Ergenekoncular ve 27 Mayıs darbecileri arasındaki benzerlikleri ise şöyle sıralıyor: "27 Mayıs 1960 öncesinde muhalefet darbe zemini yaratmak için çalıştı. Gazeteler, gençlerin öldürülüp kıyma makinelerinden geçirilerek Et Balık Kurumu'nun buzhanelerine konulduğunu yazdı. Bazı cesetlerin Ankara Konya asfaltının altına gömüldüğü söylendi. Zamanın İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar, "Çok sayıda ölü vardır, ölüleri mutlaka bulacağız." diye demeçler verdi. Ardından "memleket satıldı" haberleri yapıldı. Kars-Ardahan Ruslara satılmış sözde. Bugünkü vesayetçi, darbeci zihniyet de darbe zemini yaratmaya çalışıyor, toplulukları meydanlara topluyor, 'irtica var, şeriat geliyor' diyerek korku ortamı yaratıyor. Pavyondan çıkardıkları bir kızı giydirip, rol ezberletip, 'tarikatlar Türkiye'yi ele geçiriyor' dediler. Türkiye, aylarca bu uydurma olaya kilitlendi."
DARBELERİN SİVİL AYAĞI VAR
Naskali, soruşturma kapsamında gözaltına alınan bazı isimlere itiraz edilmesini anlamıyor. Darbelerin sivil ayağı olduğuna dikkat çekerken "CHP, 27 Mayıs'ın azmettiricisi oldu. Darbe sayesinde iktidar olmak istedi." görüşünü savunuyor. İsmet İnönü'nün, idamların ardından iktidarın kendisine teslim edilmesini beklediğini ileri sürüyor. Naskali, "Darbecilere, DP ileri gelenlerini, tüm milletvekili kadrosunu ve DP yandaşlarını yargılama fikrini CHP'li profesörler telkin etti. 'Yargılayıp suçlu bulmazsanız isyan suçundan siz suçlu duruma düşersiniz. İdamla yargılayıp bu işi neticelendirmeniz gerekir' dediler. Fikir babalığı yaptılar." ifadelerini kullanıyor. Naskali, Türkiye'deki aydınların "Vatandaşı kireç kuyularına nasıl atarsınız? Bu bombaları nerede kullanacaktınız? Bu kadar insan nasıl öldü, bu köyler nasıl dümdüz edildi?" sorularını sormamasından yakınıyor. Bu yapılmadığı gibi, "Sabahın erken saatinde saygın insanlar gözaltına mı alınır mı?" denildiğini dile getiriyor.
Öğrenci hareketlerini yönlendirdiler
22 Temmuz seçimlerinden AK Parti birinci çıktı. Ertesi gün Prof. Mümtaz Soysal, bir televizyon kanalında, 'AKP'nin gitmesi için 4 yıl mı bekleyeceğiz?' dedi. Bu zihniyet 1960'ta da etkiliydi. Öğrenci hareketlerini teşvik edip yönlendirdiler. Öğrenci olayları darbeye gerekçe gösterildi. Darbe yapıldıktan sonra da darbeyi hukuk kılıfına uydurmaya çalıştılar. Büyükbabamı asabilmek için Ceza Kanunu'nu değiştirdiler. 'Bu kanun, öncesini de kapsar' dediler.
60'ta Plevne gözdeydi şimdi 10. Yıl Marşı
Gazi Osman Paşa (Plevne) Marşı, muhteşem bir mehteran marşıdır: Tuna Nehri akmam diyor... 27 Mayıs öncesinde bu marş, sözleri değiştirilerek, darbe marşı haline getirildi. Günümüzde 10. Yıl Marşı eşliğinde Cumhuriyet mitingleri düzenleniyor. Ergenekon mahkemesini protesto için Cumhuriyet mitingleri yapılıyor. Bu miting, yargıya müdahale addedilmiyor. CHP bayrakları sallanıyor. Anıtkabir'e gidiliyor. Bir tarafta Atatürk yatıyor, bir tarafta Anıtkabir'i yaptırmayıp Atatürk'ü 12 yıl toprağa tevdi etmeden Etnografya Müzesi'nde mumya vaziyette tutan İnönü duruyor. Anıtkabir'i Celal Bayar yaptırmıştır.
Yassıada'da nöbet tutanlar, darbelerin mimarı
21 Mayıs 1960 günü harp okulu öğrencileri komutanlarının teşvik ve himayesinde Kızılay'da bir yürüyüş yaptı. Bu yürüyüşe katılan Harbiyeliler ve Yassıada'da nöbet tutan subaylar sürekli terfi etti. Bu isimler daha sonra hep karşımıza çıktı: Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Çevik Bir, Tuncer Kılınç, Altay Tokat, Kemal Yılmaz, Edip Başer, Tamer Akbaş, Çetin Doğan, Yaşar Büyükanıt, Fevzi Türkeri, Akay Şakman, Teoman Koman, İlhami Erdil, Namık Kemal Ersun, Necip Torumtay, İsmail Hakkı Karadayı, Kemal Yamak, İlhan Oral, İrfan Tınaz, Doğu Aktulga... Hiçbiri Harbiye yürüyüşünü ve Yassıada'yı ağızlarına almadı. Hiçbiri 27 Mayıs darbesinden ve yapılanlardan dolayı pişmanlık duyduklarını söylemedi. Harbiye'de ve Yassıada'da ne yaptıklarını anlatmadılar.
Sıktı Ulay, yalan rapor düzenlediğini itiraf etti
27 Mayıs'ta harp okulu komutanı Sıtkı Ulay'dı. Sonra Milli Birlik Komitesi üyesi oldu. Yassıada'da şahitliğe çağırılmıştı. Darbe sırasında harp okulunu kampa göndermeyip Ankara'da tutabilmek için yalan rapor düzenlediğini iftiharla anlattı. Harp okulunu kampa göndermemek için İzmir'de Menteşe bölgesindeki kamp yerinin çok iyi ve güzel olmasına rağmen 'kamp yapmaya uygun değildir, suyu mikropludur, otlarının içinde yılan bulunur' şeklinde yalan rapor düzenlediğini itiraf etti. Harp okulu öğrencilerini silahlandırırken 'silah temizliyorlar' bahanesini uydurduğunu açıkladı. ZAMAN
|