Köroğlu atı ile gezerken tarlada çalışan bir çobana rastlar onu küçük görecek şekilde ve emir vererek hitap eder. Çoban rahatsız olur ama bir şey demez ve duymazdan gelir.
Köroğlu bozulur. “Ben Köroğlu’yum” der. Çoban daha da şaşırır, “O halde sen git namın gelsin” der.
Maalesef Silahlı Kuvvetlerimiz kötü yönetildiğini gösteren bir olay da Suriye sınırında mayın döşeyen ordumuzun cevabıdır. Mayınları başarı ile döşedikten sonra çıkarma konusunda yapamayacağını ve İsrail’e veya NATO’ya başvurulmasını istemesi konusudur.
Çifçi tarlayı ekmeyi biliyor ama biçmeyi bilmiyor, bir doktor hastasını ameliyat ediyor ama dikişlerini alamıyor, bir belediye yollar yapıyor ama çöpleri temizlemiyor... devamla sayabiliriz. Durum buna benzemiyor mu?
Birinci ihtimal kötü yönetim
Bilemediğimiz başka bir neden yoksa döşediği mayını sökme yeteneği olmayan bir ordunun kendini yenilemeye ve reforma ihtiyacı var demektir.
TSK’nın istihkam sınıfı var mı var, istihkam okulu var mı var. Yazık değil mi dışarıya döviz harcamaya ve toprakları yabancıya kiralamaya.Yabancıya mal satışı konusu için ortalığı yıkanlar niye susuyorlar?
TSK üst yönetimi sentetik şeylerle uğraşmaktan asıl işini ihmal etti ise sorgulanmalıdır. Milli Savunma Bakanı’nın; "Sayın Komutan neden mayınları çıkaramıyorsun, para ise para, bunun açıklamasını istiyorum, konuyu gerekçeleri ile bana rapor et, ikinci görüş alacağım" deyip demediğini bilmiyorum.
Orduyu tanımayan siyasetçi birkaç kurmayın oyuncağı olabilir.
Asıl işini unutup siyasetçilik oynayan generallerin acaba yüzü kızaracak mı bilemiyorum. Ama ben aslında ordumuzun o mayınları oradan döşediği gibi sökecek gücü olduğunu iyi biliyorum.
İkinci ihtimal ‘Ya benimsin ya da toprağınsın’ duygusu mu?
Acaba komutanları da yanıltan kurmaylar mı var? Ergenekon meselesinde motivasyonları kırıldı ve pasif agresif tepkilerle küsme, inat etme, zor duruma düşürüp seyretme gibi sağlıksız tepkiler veriyorlar diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Benzer durumu 12 Eylül öncesinde de görmüştük. Kışlasından çıkmayan askeri bürokrasi darbe sonrası kışlasından çıkarak bir günde anarşiyi durdurmuştu. İşin başına geçmeden gücünü kullanmamak ihanetin bir türüdür.
Viyana kuşatmasında Osmanlı’ya ihanet eden Kırım Giray Hanı aynı gerekçelerle gücünü kullanmamıştı. Osmanlı’da değerler yıpranmasının başladığını ve çöküşün işaretinin böylece görüldüğünü tarihçiler tespit ediyorlar.
12 Eylül de böyle davranılmasının psikolojik arka planında ‘Demokrasi içinde anarşiyi biz yok edeceğiz, çileyi biz çekeceğiz hükümete siyasi rant sağlamış olacağız, yok öyle yağma’ düşünce kalıbı vardı.
Çiller’e askeri üniforma
Hatta Başbakan Tansu Çiller’e generallerin en kızdığı konu Kardak Adası krizinde Sayın Çiller’in askeri elbise isteyip onu giyerek basının önüne çıkmayı istemesi olmuştu.
Şu anda askeri bürokraside zihniyetin fazla değişmediğini görüyoruz o halde pasif engellemelerin olması hiç de ihtimal dışı değil. Bugün ‘Terörü bitirip, başarılı işler yapıp, siyasetçinin gücünü neden artıralım?’ diyen kurmayların komutanları ve siyasileri yanıltması ihtimal dışı değil.
Anayasa reformunu yapmadıkça bu zihniyette değişmeyecek gibi gözüküyor.
Askerlik ve satranç
Generaller askerlik mesleği ile satranç oynamanın benzerliğini iyi bilirler.
Satrançta tahta sürücüler vardır, aceleci ve sabırsızdırlar, düşünmeden hamle yaparlar.
Yem sürücüler vardır, aç gözlü ve hırslıdırlar, bedava gördüğü taşı yerler.
Pozisyonel sürücüler vardır; savunma duygusu ile hareket eder, oyun kurmaz, oyun bozarlar; pasif agresiftirler, sumo güreşçisi gibidirler; karşı tarafın oyununu beklerler, kuşkucudurlar; güçlerine güvenirler ama taktik sürücülerce alt edilirler.
Gerçek satranççılar ise taktik sürücülerdir, 10-15 hamle sonrasını düşünürler, türbülans yaparlar ve şahı çekerler.
Bu milletin generali dördüncüsü gibi olmalı basit hesaplarla itibarı zedelememeliler. Ne basit siyasi hesap, ne fırsatçılık ne de inatçılık kurmaya göre değildir.
Domuz gribi paranoyası hata yaptırıyor
Geçen hafta San Francisco’da Psikiyatrinin en verimli kongresi vardı. Malum ABD’de domuz gribi var, pek çok yakınım domuz gribi var gitme dedi. Hatta kongreye altı ay önceden yapılan pekçok kayıt da iptal edilmiş.
Düşündüm ABD’de kaç kişi domuz gribine yakalanmış, 3000 kişi. Nüfusu ne kadar 300 milyon. Yani benim domuz gribine yakalanma ihtimalim yüz binde bir. Böyle bir ihtimal her hastalık için geçerlidir diye çekinmeden gittim. İyi ki de gittim.
Akil o dur ki ihtimal onda bire düşerse önemli işlerden vazgeçer.
Bu örneği şunun için verdim. Şimdi pek çok kurmay oturmuş ciddi ciddi Türkiye İran gibi olacak diye korku ve kuşku ile hemhal olmuş durumdalar. Hep savunma halindeler ve işletme körlüğü içindeler. Türkiye’nin İran gibi olmasını isteyen kişi emin olun yedi bini geçmez, on binde bir ihtimal için bu kadar huzursuz olmak akıl karı değildir.
Dostlara güven veren, düşmanlara korku veren ordu mayını temizleyemeyen ordu olamaz. Korkularla karar veren asker tipi olamaz. Harp okullarında korkmayı değil cesur olmayı öğretmiyor mu idik?
Üçüncü ihtimal türbülansa gelmek mi?
Kafasındaki terörü dinle meşru kılan teröristler,
Kafasındaki despotizmi Kemalizmle meşru kılan resmi ideologlar,
Kafasındaki açgözlülüğü ticaretle meşru kılan kaçakçılar... aynı zihniyette birleşip Suriye sınırına mayın döşettiler. Mayınları söktürürken bu adamların ve açgözlü sermayenin yeni bir türbülansına girmeyelim.
Mayınları bedelli askerler temizlesin?
Tabii bedelliden alınacak para ile bu işi, araziyi İsrail’e kiralamadan, biz halledelim demek istedim.
Hükümet de türbülansa mı geliyor?
Küçük İsrail devletinin yaptığını yapamayan ordumuz kendimi kötü hissetmeme neden oldu. Başbakanın karşı çıkanlara faşizan demesi ise şaşırtıcı, beyaz bir çarpıtmanın türbülansına mı geliyoruz diye bizi endişelendirmelidir. Sayın Başbakan mutlaka kararı bir daha gözden geçirmeli.
Çoban’ın Köroğluna dediği gibi ‘namı gelsin’ koca ordumuzun
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com
YORUMLAR:
Adnan Tanrıverdi:
TSK AFGANİSTAN için NATO bünyesine İstihkam Timi Göndermişti
Bu gerçekler karşısında, kendi sınır bölgemizdeki mayınların temizlenmesi işinin NATO tarafından yapılmasını teklif etmek, en hafif deyimi ile siyasi iradenin talebinin yerine getirilmesindeki kararlılığı karşısında, unu ipe sermek anlamına gelmektedir. En ağırı da Yurt Savunmasını ihale etmek anlamına gelmektedir.
2009-05-25 15:42:57
Adnan Tanrıverdi:
TSK AFGANİSTAN için NATO bünyesine İstihkam Timi Göndermişti
Savaşta taarruzla görevli birliklerin emrine düşmanın döşediği engelleri temizlemek ve bu engel sistemindeki mayınlardan geçit açmak için istihkam timleri görevlendirilir. Terörle mücadelede, teröristlerin döşediği mayınları bulup etkisiz hale getirmek de anti terör birliklerinin görevidir. Sovyet işgal Kuvvetlerince döşenmiş mayınları temizlemek için , 1996'lı yıllarda, NATO bünyesine Türk İstihkam Timleri görevlendirilmişti. (Devamı var)
2009-05-25 15:36
Abdurrahim BARIN:
Düşman Saldırısına Karşı İhale İle Şirketemi Verilsin.
Sn.Adnan Tanrıverdinin Yorumu,konu mesleği olması nedeniyle;son derece objektif.Kutlarım. TSK. nın Mayınla ilgili sınıfı,-Okulu var.(İstihkam ) var. Ben yapamam ne demek. ---Düşman Saldırısı olduğunda, İhaleye mi çıkılacak. Teşekkürler.Sn. Tarhan.
2009-05-25 20:34:21