Aydın Ayaydın'ın röportajı
Bu haftaki konuğum Altınbaş Kuyumculuğun Yönetim Kurulu Başkanı Ali Altınbaş. Altınbaş’la ailesiyle birlikte tatilini geçirdiği Bodrum Türkbükü’ndeki yatında bir araya geldik. Röportajı gerçekleştirdiğimiz gün Ramazan’dan bir gün öncesine rastlıyordu... Ama buna rağmen Türkbükü koyundaki teknelerin sayısında hiç de azalma yoktu. Önce çay, kahve ve yemek servisi yapıldı ve foto muhabiri arkadaşım Gamze Kutluk ile başladık röportajımızı yapmaya.
* Ali Altınbaş kimdir?
Gaziantepli çiftçi ve sarraflık yapan bir babanın 6’sı erkek olan 9 çocuğunun en büyüğüyüm. Babam fıstık bahçelerimizde hem çiftçilik yapar, hem de o dönemde kendi imkanları içinde sarraflık yapardı.
* Ali Bey sizin çalışma hayatınız nasıl başladı?
Tekniker okulu bitirir bitirmez, askerlik görevimi ifşa ettim ve sonrasında Gaziantep’te kuyumculukla ticaret hayatına başladım. Ancak ticaretten önce bir yıl öğretmenlik yaptm.
Gaziantep’te hangi kapıyı çalsam babam sayesinde sonuna kadar açılıyordu
* Ticarete atlamanız kolay oldu mu?
Gaziantep’te babam, kredibilitesi yüksek olan biriydi. Bunun avantajını yaşadım. Ticari hayata tek başladım. Ancak nereye gitsem, hangi kapıyı çalsam babamın ismi sayesinde kapılar bana sonuna kadar açılıyordu.
* Hayatınızda kuymculuk dışında başka işler de oldu mu?
Evet kuyumculuk yanında döviz alım satım işi de yapmaya başlamıştım.
İşleri biraz ilerlettikten sonra Adana ve Mersin’de de iş yapmaya başladım
* Ali Bey bahsettiğiniz dönemler serbest piyasa ekonomisinin olmadığı dönemler idi. Altını nasıl ve hangi yollarla temin ediyordunuz?
O dönemde altın iki yoldan sağlanabiliyordu. Birincisi Beyrut ve Şam üzerinden geliyordu. İkincisi Sofya üzerinden sağlanıyordu. Tabii o dönemde serbest piyasa rejimi olmadığı için altın temini ancak bu ülkelerden yapılabiliyordu.
* Hep Gaziantep ile sınırlı bir çalışmanız mı oldu?
Hayır hayır. Yavaş yavaş Gaziantep dışında da ticari hayatımı yönlendirmeye çalıştım. Adana ve Mersin’de kuyumculuk ve döviz işi yapmaya başlamıştım.
Türkiye ve Kıbrıs’taki mağazalar artınca kardeşlerim de benimle çalışmaya başladı
* O günkü dar koşullara göre ileriyi görebilmiş ve ticari hayatta iyi bir başlangıç yapmışsınız.
Evet öyle. Ben girişken ve cesaretli biriydim. Baktım işler iyi gidiyor. Kafamı çalıştırdım, daha nasıl işimi büyütürüm diye hep planlar yapardım. 1974 Kıbrıs Harbi yapılmıştı. Bir ara düşündüm ve bu işleri Kıbrıs’ta yapabilir miyim diye etüd ettim. Birkaç kez Kıbrıs’a gittim. Baktım orada ne kuyumculuk işi var, ne de döviz işi. Gerekli mercilerden yasal izinleri alarak Kıbrıs’ta da faaliyet göstermeye başladım. Kuyumculuk işi orada da iyi tutmuştu. Tek kuyumculuk firması olduğum için iyi para kazanmaya başlamıştım. Kısa sürede Kıbrıs’ta dördüncü şubemi açtım. İşler gayet iyi gidiyordu. Kıbrıs’ta mağazalar açmaya başladıktan sonra tek başına zorlanmaya başlamıştım. Kardeşim Vakkas’ı da getirdim. Artık kardeşim de benimle birlikte çalışıyordu.
* Ya diğer kardeşleriniz?
Türkiye ve Kıbrıs’taki mağaza sayıları artmaya başlayınca diğer kardeşlerimi de çağırdım ve onlar da benimle birlikte sorumluluk almaya başladılar. 1982 yılına kadar Gaziantep, Adana, Mesin ve Kıbrıs’ta kuyumculuk ve döviz işini yapmaya devam ettim.
* Ya sonrası?
Türkiye’ye ithali yasak olan hediyelik eşyaların ithali Kıbrıs’ta serbestti. Kıbrıs’ta bu işe de el attık. Bu işi 1984 yılındaki kambiyo rejimi değişikliğine kadar Kıbrıs’ta büyütmeye başlattık.
* Hediyelik eşya dediğiniz, o dönemlerde Türkiye’ye ithali yasak olan eşyaları sanırım ilk Türkiye’ye de siz ithal etmeye başladınız?
Evet, biz zaten Kıbrıs’ta bu işi başlatmış ve en büyüğü konumundaydık. Depolarımız ağzına kadar doluydu. 1984 yılında Özal, Türkiye’de gümrük duvarlarını kaldıran liberal ekonomiye başlayınca, bu hediyelik eşyaların da ithalatı serbest bırakıldı. Hemen işe koyulduk ve Türkiye’ye ilk hediyelik eşya tabir edilen malların ithalatına başladık. İlk getiren biz olduğumuz için çok iyi satmaya başladık ve artık bu sektörde de işleri büyütmeye başlamıştık. Tüm kardeşlerim de artık yanımda, benimle birlikte sorumluluk almaya başlamışlardı. Birlikten kuvvet doğar dedikleri mucize de bu olsa gerek. İşlerimiz gayet iyi yolda yürüyordu.
Kuyumculuk işi büyümeye başlayınca İstanbul’a yerleşmeye karar verdim
* Hediyelik eşyaları Türkiye’ye hangi yoldan getiriyordunuz?
3 bin 500 ton gemilik malı, Kıbrıs serbest bölgeden Mersin’e getiren ilk firma olma özelliğimiz vardı. Çünkü Kıbrıs’ta depolarda yüklü miktarda malımız vardı. Onları gemilere yükleyerek Mersin Limanı’na getirip, oradan da satış merkezlerimize gönderiyorduk.
* İthalatın kaymağını yedikten sonra galiba bu hediyelik eşya ithalatını bıraktınız. Öyle mi?
1986 yılına kadar geçen iki yıllık süre içinde kardeşlerimle birlikte bu işten iyi para kazandık. Ancak bu ithalat işine daha fazla firma girince kârlar düştü. Biz de bu işi bırakıp kuyumculuk işinde büyümeye karar verdik. İlk olarak İstanbul’da mücevherat imalatı ve toptan satışına başladık. İşler büyümeye başlayınca ben de İstanbul’a yerleşmeye karar verdim.
Önümüzdeki yıl Kemerburgaz Üniversitesi olarak öğrenci almaya başlayacağız
* Mücevheratta Altınbaş dışında yeni bir marka girişimiz olmayacak mı?
Oldu bile. Markalaşmadan sonra Altınbaş’ın yanında Assos, Elda, ALSTONE gibi farklı markalar da yarattık. Tasarımlarımız dünya çapında.
* Yanılmıyorsam üniversite de kurdunuz ve yakında faaliyete de geçti. Bu nereden aklınıza geldi?
Babam Mehmet Altınbaş 2003 yılında vefat edince Mehmet Altınbaş Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurduk. Bu vakfın öncelikli hedefleri arasında bir üniversite kurma vardı. Bunu gerçekleştirdik. Kuruluş iznini aldık. Yerleşkesini hazırlıyoruz. Önümüzdeki eğitim yılında Kemerburgaz Üniversitesi olarak örenci almaya başlayacağız.
Şu anda çekirdek kadro çalışması yapıyoruz.
1989 yılına kadar Altınbaş’ın reklamını yapmaya cesaret edemedik
* Neden mücevherat işini tercih ettiniz. Özel bir nedeni mi vardı?
Mücevherat hem yurt içinde hem de yurt dışında talep gören bir iş kolu haline gelmişti. Ve bu işte büyük bir boşluk olduğunu gördüm. 1987 yılında Dünya Altın Konseyi bize geldi. “Bu işte markalaşın. Biz size reklam giderleri karşılığının önemli bölümünü veririz” dedi.
* Siz ne cevap verdiniz Dünya Altın Konseyi’ne?
“Markalaşma için tanıtım giderinin ne kadarını karşılarsınız” dedik. Bize verdikleri cevap son derece tatminkardı. Markalaşma ile ilgili her türlü reklam giderlerimizin yüzde 75’ini Dünya Altın Konseyi karşılayacaktı. Biz ise sadece yüzde 25’ini. Tabii bu bize çok cazip geldi. Teklif çok cazip olmasına rağmen bu markalaşma tanıtımı kamuoyunda nasıl karşılanır diye tereddüt geçirdik. 1989 yılına kadar reklam yapmaya cesaret edemedik. Ancak 1989 yılından itibaren bu öneriyi harekete geçirdik ve reklam yapmaya başladık.
* Reklam yapmaya başlayınca marka tuttu mu, satışlarınız arttı mı?
Bu reklam kampanyası ile tahminlerimizin çok üzerinde satış yaptık. Artık herkes Altınbaş markasını konuşuyor, işler çok iyi gidiyordu.
* Markalaşma ile reklam kampanyası ne kadar sürdü?
İki yıldan sonra Dünya Altın Konseyi yüzde 75 oranını yüzde 50’ye düşürdü. Buna rağmen reklam kampanyasını devam ettirdik. Artık işler çok büyümüştü. Türk kamuoyu Altınbaş markası ile özdeşleşmeye başlamıştı.
Kuyumculuk dışında bankacılık ve petrol işine de girdik, kısa sürede başarı sağladık
* Yurt dışına açılmayı ne zaman düşündünüz?
Baktık ki işler çok büyüdü. Fabrikayı büyüttük. Üretimi artırınca da gördük ki yurt dışına da ihracat yapmamız lazım ve araştırmaya koyulduk. Yurt dışında da birçok mağaza ve temsilcilik açtık, giderek kuyumculuk ve mücevherat sektöründe markalı bir firma haline geldik.
* Bankacılık sektöründe de varsınız. Nereden geldi aklınıza banka kurmak?
1994 yılında Kıbrıs’ta Altınbaş isimli bir banka kurduk. Önce tek şubeliydi. Sonra şube sayısını 4’e çıkardık. Sonra banka ismini “Credit West Bank” olarak değiştirdik. Kıbrıs’ta kısa sürede bankacılık alanında söz sahibi olan bir grup olduk.
* Yanılmıyorsam bir de petrol dağıtım şirketiniz ALPET var. Bu işe nereden başladınız?
Kıbrıs’ta Petrol Ofisi faaliyet gösteriyordu. Petrol Ofisi’nin özelleştirileceği gündeme gelince Kıbrıs’tan bize petrol dağıtım işine girme önerisi geldi. Biz de Kıbrıs’ta faaliyette bulunmak üzere petrol dağıtım şirketi olarak ALPET’i kurduk. 2000 yılında da büyüyen ALPET’i Türkiye’ye getirdik.
* Kısa sürede bu iş de tuttu yani...
Kesinlikle evet. Hem bankacılık, hem de petrol dağıtım işinde kısa sürede başarı sağladık ve sektörde yer edinmeye başladık.
* Şu anda kaç ALPET istasyonu var?
Şu anda 450 ALPET istasyonu Türkiye’de, 110 adet Arnavutluk’ta ve 55 istasyon da Kıbrıs’ta var. Petrol dağıtım işinde kısa sürede iyi bir noktaya geldik.
Kıbrıs’tan sonra Ukrayna’ya yüzümüzü çevirdik, finans sektöründe de çok iyiyiz
* Petrol dağıtım işini büyütünce yan işlerine de girmeyi düşünmediniz mi?
Düşünmez olur muyuz... 2004 yılında petrol taşıma, lojistik işine girdik. Tanker gemileri kendi kurduğumuz tersanelerde yaptırdık. (Galata Denizcilik) Transak Denizcilik olarak da bu tanker gemileri işletiyoruz. Son derece başarılı olduk.
* Finans sektöründe sadece Kıbrıs’la
bağlı mı kaldınız?
Finans sektöründe Kıbrıs’ta çok büyüdük. Ukrayna’ya yüzümüzü çevirdik. Ve Ukrayna’da yüzde yüzü bize ait olan Credit West Bank da kurduk. TMSF’den Toprak Faktoring’i satn alarak Credit West Faktoring şirketi olarak sektörde faaliyet gösteriyoruz. Finans sektöründe çok iyi bir konumda olduğumuzu da söyleyebilirim.
İnşallah oğlum da kızımın eşi Emir Sarıgül gibi biriyle evlenir
* Galiba eşiniz de Kıbrıslı... Bu nasıl oldu?
Biliyorsunuz sık sık Kıbrıs’a iş için gitmeye başladım. Bu gidişler esnasında Kıbrıs’ta eşim Muhlet Hanım’la tanıştım. 1980 yılında evlendik. Çocuklarımız oluncaya kadar eşim Kıbrıs’taki işlerimin başında görev aldı. Çocuklarımız olunca da evine çekildi.
* Kaç çocuğunuz var?
Bir kızım ve bir oğlum var. Kızım şu anda Antropoloji dalında doktora eğitimi alıyor. Evlendi, bir kız çocuğu var. Oğlum ise Londra’da tahsil gördü. Bitiriyor.
* Kızınız Mustafa Sarıgül’ün oğlu Emir ile evli değil mi?
Evet, Emir Sargül ile evli. Damadımızdan çok memnunuz. Allah herkese öyle damat nasip etsin. Çok saygılı ve çalışkan. İyi bir aile terbiyesi almış. Gelenek ve göreneklerimize bağlı bir genç. Kızım Fatoş da öyle. İyi bir mutlulukları var. İnşallah oğlum da öyle iyi bir evlilik yapar.
* İnşallah. Ali Bey çok teşekkür ederim.
Vatan