.
Para, insanın asıl bir insan olduğunu yoklamak için Allah tarafından verilen bir güç, bana göre. Bizde güzel bir laf var; 'Birini yoklamak istiyorsan ona koltuk ve para ver' denir.
Mübariz GURBANOĞLU
Mubariz Mansimov, Azeri kökenli genç bir işadamı. Petrol taşımacılığından liman işletmeciliğine, futbol kulübü sahipliğinden inşaatçılığa kadar pek çok işle uğraşıyor. Mubariz Mansimov, sahibi olduğu Palmali Grubu'yla petrol ve kuru yük taşımacığında dünya devleri arasında. 'Azerbaycan'ın Onassis'i' yıllardır ailesiyle birlikte İstanbul'da yaşıyor, gözlerden uzak, kendi halinde. Türk ve dünya basını yıllardır onun peşinde, ama sonunda onu da bulup konuşturmak yine bize kısmet oldu. Mubariz Bey, kısa saçlı, yüzü gülmeyen, uzun boylu, atletik yapılı kara yağız bir Kafkaslı. Kendinden çok emin yürüyor, konuşurken gözlerini karşısındakinin gözlerinden hiç ayırmıyor. Ceketinden pantolonuna, tişörtünden ayakkabılarına kadar, belli ki dünyanın en pahalı modaevlerinden giyiniyor. 'Mubariz' Azericede 'mücadele eden, savaşan, tuttuğunu koparan' demekmiş. Mubariz Mansimov'la bir buluştuk, pir buluştuk. Yeni aldığı Schumacher'in özel uçağıyla yerde, havada birlikte olduk. Türkiye'de eşi olmayan, trilyonlar değerindeki 'Maybach 62'den Rolls Royce 'Phantom'a, Bentley Sport Coupe'ye kadar özel yapım otomobilleriyle yine birlikte dolaştık. Sonra evine gittik, dünyalar güzeli sempatik Gürcü eşi ve iki minik kızıyla tanıştık. Yemeklerini yedik, çaylarını içtik ve Mubariz Bey'in gitardaki ustalığına da tanık olduk. Etiler'deki çalışma ofisindeki zarafet ve görkemin inanılmaz uyumu da çok şaşırtıcıydı doğrusu. Kimdi bu Mubariz Mansimov, nereden gelip nereye gidiyordu? Bunca dünya çapında zengindi de, neden Türkiye'de yaşıyordu? Sessiz, bütün gözlerden uzak neler yapıyordu, ne işler çeviriyordu İstanbul'da? 'Mubariz Mansimov kardeşim, senin kimi kardaşa can kurban, hoş gelmişsen' diyerek girelim söze. Mübariz Bey, 'Bu yaşta bu zenginlik, bu var dövlet nice kazandınız? Mafiasan mı, kimsen, neçisen?' diye sorarlar bizde. - Ben hayatta sadece kendi işimin mafyasıyım; kendi işimi severim, kendi işimle uğraşırım. Allah'tan başka kimseden korkmam, kaybetmeyi de hiç sevmem. Biliyorsunuz Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özelleştirmeler başladı. Eskiden bunun kıymeti 100 dolardı, özelleştirmede sen bunu 1 dolara aldın. Zeki olan herkesin yapabileceği bir iş. Bütün dünyada, Türkiye'de de özelleştirmelerden inanılmaz paralar kazanıldı. Tek sahibi olduğum Palmali'yi, kuruşuna kadar kendi emeğimle kazandığım parayla sıfırdan bugünlere getirdim. Dünyanın neresinde bulunursam bulunayım vergimi fazlasıyla ödüyorum. 28 BİN KİŞİYE İŞ İMKANI SAĞLIYORUZ -Azerbaycan'dan Rusya'ya, Bulgaristan'dan Yunanistan'a, İran'a kadar 21 ofisimiz var. Palmali, gemicilikte dünyanın ilk 5 firması arasında, toplam 28 bin çalışanımız var. Öteki yatırımlarımızı da katarsak, bu rakam 45 bini geçer. Geçen yıl yaklaşık 7 milyon ton petrol, petrol ürünü ve kuru yük taşıdık. Bütün büyük armatörlere sorun; hepsi 'Palmali buraya geldi, Türk tankerciliği çok güzelleşti' diyecek. Birçok Türk armatöre iş veriyoruz, eskiden bunlar Yunanlılara verilirdi. Ben Rusya'da o işi Yunanlıların elinden alıp pazara Türkleri soktum, Türk meslektaşlarımla iftihar ediyorum. Deniz nakliyatı işini özünüz mü seçtiniz, yoksa keçmiş dostlarınız mı size yol gösterdi? - Azerbaycan'da doğup büyüdüğüme göre, denizi de, petrol işini de çok iyi biliyordum. Böyle bir gerçek var ki, dünyada her zaman taşımacılık iyi bir iş. 1989'da ordudan ayrıldıktan sonra 1,5 sene gemilerde aşçılık yaptım, yemek en büyük hobilerimden biridir. O vakte kadar biriktirdiğim para, askerlik dahil 20 bin rubleydi, o günkü parayla 100 bin dolar kadar. İlk gemim 150 tonluk bir balıkçı gemisiydi, Türkiye'den bir şirketle çalışmaya başladım. Sovyetler dağılıp özelleştirme prosedürü başlayınca Malta'da off-shore şirketi açtım ve ilk kuru yük gemimi aldım. Şu anda 78'i kendimize ait olmak üzere, toplam 120 gemimiz var. Yunanistan'dan Ukrayna'ya, Rusya'dan İran'a kadar toplam 21 ofisimiz var. Karadeniz'de ve Rusya iç kanallarında, Hazar Gölü'nde petrol ve petrol ürünleri taşımacılığının lideriyiz. Dünyanın her yanına petrol taşıyoruz, en büyük müşterimiz BP. Azerbaycan ve Rusya'da inşaat şirketimiz, tuğla fabrikalarımız var. Depreme hakikaten dayanıklı büyük siteler yapıyoruz. Palmali'nin Türkiye'den menfaati, heyri ne kadardır? Mubariz Bey kardaşım, yoksa bizim kara kaşımıza, kara gözümüze mi vuruldun? - Ben Türkiye'de bir kuruş para kazanmıyorum, tam tersine dünyada kazandıklarımı getirip burada yatırım yapıyorum. Ben Türk milletinin bir parçası olan Azeriyim, Türk oğlu Türküm. Türk Devleti, Türk ekonomisi ne kadar güçlü olursa, onun küçük kardeşi olan biz Azeriler de güçlü oluruz. Tuzla'da tersanemiz var, yaklaşık 45 milyon avroluk bir yatırım. Halen senede 3 gemi yapıyoruz, kendi filomuz için, yakında 35 bin tonluk gemiler yapmaya başlayacağız. Bunları Rusya'da yapsak daha ucuz olur ama, hem buradaki gemi inşaatçılığı çok ilerde, hem de param harice gitmesin diye buradayım ÇOCUKLAR İÇİN HASTANE AÇACAĞIM - Türkiye'de sırf çocuklar için yapılmış bir hastane yok, onların kan değil, sevgi, şefkat, yeşillik görmesi lazım. Bunun için Işıklar Holding'in Ulus'taki binasını TMSF'den satın aldık. Gelecek yıl orada Avrupa'nın en modern çocuk ve kadın hastanesini açacağız. Türkiye'nin büyük bir süt kuruluşunu da aldık, Azerbaycan'da çok büyük bir süt fabrikası kuruyoruz. Para, insanın asıl bir insan olduğunu yoklamak için Allah tarafından verilen bir güç, bana göre. Bizde güzel bir laf var; 'Birini yoklamak istiyorsan ona koltuk ve para ver' denir. Ayrıca da para kazanıyorsam, insanları fazla rahatsız etmemem için onu harcamam da lazım. Schumacher'in muhteşem uçağı Mubariz Mansimov'un 2 ay önce satın aldığı efsanevi Formula 1 pilotu Michael Schumacher'in 160 imalat numaralı 2002 yapımı Falcon 2000 model özel uçağında yok yok. Çift motorlu uçağın yükseklik tavanı 47 bin feet, menzili 3100 mil. Özel yalıtım maddeleriyle dünyanın en sessiz kabinlerinden biri yaratılmış. Fransız Dassault firması, Schumaher'in zevkine göre döşediği uçakta ahşap malzeme olarak hafifliği nedeniyle nar ağacı kullanmış. Koltuklar, perdeler yanmaz hale getirilmiş ceylan derisinden. Yerler de yine yanmaz nitelikte özel yapım çok değerli halılarla kaplı. Ön bölümdeki 4 kulüp koltuğu ve arkadaki 3'er kişilik iki divan istenildiğinde yatak oluyor. Uçakta 4 ayrı telefon var, faks ve data internet hatlarının dışında. Büyük ve küçük boy LCD televizyon ekranları, akla gelebilecek her türlü konfor var. Uçağın bugünkü fiyatı 22 milyon dolar civarında. İşte Türkiye'de eşi olmayan Maybach 62 Türkiye'de sadece Mubariz Mansimov'un sahibi olduğu Maybach 62'nin uzunluğu 6.17 m, ağırlığı ise 3.4 ton. 550 beygirlik çift turbo V12 motoruyla 0'dan 100 km hıza 5.4 saniyede çıkıyor. Maksimum hızı 250 km/s, şanzımanı 5 ileri- otomatik, yakıt deposu 110 lt, yakıt tüketimi 15.9 lt/100 km. Arka koltuklara 85 derece açılan kapılardan giriliyor. Dünyanın en değerli ve dayanıklı deri koltuklarına sahip otomobilin kaplamaları ceviz ve kiraz ağacından. Arkadaki iki koltuklar tam yatar hale getirilebiliyor. Tüm koltuklarda koltuk kliması ve masaj sistemi var. 21 hoparlörlü BOSE surround ses sisteminden kablosuz kulaklıklarla, uzaktan kumandalı klimadan buzdolabı, bar, büyük ekran plazmadan DVD'ye, telefonlara, faksa, notebook'a, gümüş şampanya kadehlerine kadar ne isterseniz var. Kızıl Ordu'daki ilk Azeri istihbarat subayı Mubariz Mansimoa, 6'sı gız, 3'ü oğlan, 9 uşaktan biri olarak 22 Mart 1968'ci ilde, Nevruz Bayramı gününde Bakı şeherinde anadan olmuş. - Çocukluktan beri asker olmak istiyordum, dedem de asker. 13 yaşında Bakü'de askeri okula girdim, 18 yaşında mezun oldum. Oradan Moskova yakınlarındaki bir askeri yüksek okulu kazanıp 3 sene iç istihbarat üzerine okudum. Çeşitli görevlerden sonra 1985'te yüzbaşı rütbesiyle Doğu Almanya'ya tayin edildim. Sovyet Ordusu tarihinde Berlin divizyonunda iç istihbarat subayı olarak görev yapan ilk Azeri, ilk Kafkaslı benim. Birkaç sene sonra başımıza bir Ermeni general geldi. Ben Ermenileri hiç sevmem, içimde her zaman onlara karşı negatif bir görüş vardır. Ermeni generalle büyük problem yaşamaya başladım. Bir gün arkadaşlara Karabağ konusunda yalan yanlış şeyler anlatmış. Çatıştık ve o kavgadan sonra 1989'da istifa ettim ordudan.
Sizin hayattaki idolünüz kim?
Babamdı. İşadamı değildi. Liman işletmecisiydi. Ama bizim soyumuzda çok denizci vardı.
* Geldiğiniz noktaya herkes gelemedi neticede. Neye bağlıyorsunuz başarınızı?
Bu iş ekiple olur. Benim ailemle, arkadaşlarımla birlikte oldu.
Hırsızlık yapıp da binmiyoruz ki!
Öyle görünüyor ki pahalı otomobillerinizin çok ilgi çekmesi sizi üzmüş...
İnsanları üzmemek lazım. Bir de şu var. Kim istiyor yazmalarını? Gidip onları yazsınlar. Bizim kimseden korkumuz da yok. Biz Türkiye'de bir cent dahi kazanmayıp, dışarıdan para getiren bir grubuz. Belki de tek şirketiz. Bugüne kadar 500 milyon dolarlık yatırımı geçtik. Önümüzdeki yıl bir 300 milyon doları buluruz. 2 yıl sonra 2.5 milyar dolarlık bir parayı bu ülkeye yatırmış olacağız.
DEVLETLE İŞİMİZ YOK
Türkiye'de hâlâ da para kazanmadık. Birçok Türk'ü okutuyoruz, şirketlerimizde çalıştırıyoruz. Bizim bu ülkeye hayrımız var, ziyanımız yok. Palmali'nin Türkiye'de olması Türk denizciliğinin güçlenmesi demek. Biz şimdi hangi ülkeyegitsek, bizi en güzel yere oturturlar. Palmali bugün dünyada bakmayın en genç şirket ama dünya petrolünün Karadeniz'de yüzde 60'tan fazlasını kontrol eden tek şirket. Şu anda 75'ini taşıyoruz. Bakü-Ceyhan hattının tamamı bizde. 60 milyon ton ham petrol demek. Bunları düşünmek lazım. Biz burada olmadan önce bunları Yunanlar taşıyordu. Biz Türk gemilerine iş verdik. Yazmamak lazım "Şu otomobile biniyor" diye. Hırsızlık yapıp, vergiden kaçırıp binmiyoruz ki. Devlet ihalelerinden para kazanıp almadık. Devletle hiçbir bağlantımız yok.
Kızdım ve Bugatti'yi gönderdim
ŞELALE KADAK
ŞELALE KADAK
22.12.2008
Milyarder işadamı Mansimov, fazla ilgiden rahatsızlık duyunca pahalı otolarını Bakü ve Londra'ya gönderdiğini; kardeşi Marif, Bugatti alınca da kızdığını söyledi ve "Otomobil tutkum var evet ama ne var bunda. Çalıştım aldım. Aslında Türkiye'nin gurur duyması lazımdı" dedi..
Gemi filosuyla dünyanın ilk büyük 5 şirketi arasında yer alan ve tonajda ise dünyanın en büyüğü olan milyarder Azeri işadamı Mübariz Mansimov'un krize rağmen büyüme planlarını dün bu sayfalarda okudunuz. 125'i kendine ait yaklaşık 270 gemi ile petrol taşımacılığının büyük bir bölümünü kontrol eden Mansimov adeta gücüne güç katmaya devam ediyor. Bugün söyleşiye kaldığımız yerden devam ve ediyoruz. Pahalı otomobilleriyle gündeme gelen Mansimov'u biraz daha yakından tanıyoruz.
* Medyada yer almaktan rahatsız olduğunuzu söylediniz. Ama işte Maybach 62, Rolls Royce Phantom, Bentley Sport Coupe, Bugatti gibi pahalı otomobillere meraklı olunca da merak uyandırdınız...
Kesinlikle yalan.
PARASINI NEREYE HARCASIN PEKİ
* Kapının önünde son derece şık bir Bugatti duruyor şu anda ama!
O benim değil. Kardeşim Marif'in. Tamam lüks otomobillerim var ama düşkünlüğüm yok, zaten gazeteler yazınca onu da bıraktım. Hepsini Azerbaycan'a ve Londra'ya gönderdim. Kardeşime de çok kızdım "Niye aldın" diye. O biraz benden beter araba düşkünü. İngiltere'de büyüdü, eğitimini orada aldı. Türkiye'nin de orası gibi olduğunu düşünüyor. Öyle değil işte. O alıyor, "Mübariz aldı" diye çıkıyor. Ben binmem ki. Ben eski bir Range Rover'a biniyorum.
* Sırf rahatsız oldunuz diye otomobil aşkından vazgeçtiniz yani...
Aslında şöyle söyleyeyim. Otomobil tutkum var evet ama ne var bunda? Hırsızlık mı yaptım. Çalıştım da aldım. Aslında Türkiye'nin bundan dolayı gurur duyması lazımdı. Bu bir prestij. Bugatti denen o otomobilden dünyada iki tane var ve biri Türkiye'de. Çocuk şimdi korkudan kullanamıyor. Kardeşim hava kararınca kullanıp eve gidiyor. Genç çocuk. Bekâr çocuk. Parasını bir yere harcaması lazım. Araba tutkusu varsa araba toparlayacak. Kadın değil ki ayakkabı, mücevher alsın. Bizim tek alabileceğimiz şey otomobil ya da saat. Görüyorum zaten av ya da silah da hanımların hoşuna gitmiyor.
* Peki başka hobiniz yok mu?
Eski kılıç koleksiyonum var. Dünyadaki en iyi koleksiyon bende. Bir de saat seviyorum, koleksiyonum var.
* Patek Philippe falan mı?
Ondan da iyileri var.
* Çok yardımseversiniz Türkiye'de. Bu yardımseverliğin sebebi iyi ilişkiler kurmak mı, iyi bir vatandaş olmak mı? İçinizden geldiği için mi?
Açık açık söyleyin, ticari mi yapıyorum diye soruyorsunuz? (Gülüşmeler) Ben ne kazanırsam kazanayım yüzde 10'unu sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde hayır işlerine harcıyorum. Daha çok da yaşlı insanlara ve çocuklara kullanıyorum. Okullar yaptırıyorum. Bir tane görme özürlüler için okul yaptıracağım.
Şansınız da yaver gitti diyebilir miyiz?
Ben şansa inanmam. Kur'an da bile yazıyor. Allah senden hareket, benden bereket diyor. Oturup helva helva demekle ağzına tat gelmez. Çalışmak lazım. Tembel olmamak lazım. Ben çok çalıştım. Hâlâ da ortalama ayda 130 saat göklerdeyim, seyahat ediyorum. Ekipte çalışan arkadaşlar ilk günden beri aynı. Şirketteki insanlar arasında ayrım yapmam. Dürüst çalışırız.
Hastane yatırımınız devam ediyor mu?
Ulus'ta tam gaz devam ediyor. Çocuk ve kadın üzerine olacak. ABD'deki ünlü Türk doktorlarla görüşüyoruz. Onları transfer ediyoruz. Çok iddialı ve donanımlı bir hastane yapıyoruz. Bu benim hayalimdi. Danışman olarak ABD'lileri
8 yıldır para kazananların ağlamasını anlamıyorum
ŞELALE KADAK
ŞELALE KADAK
20.12.2008
Sahibi olduğu Palmali Grubu'nun krizden güçlenerek çıkacağını söyleyen milyarder Azeri Mübariz Mansimov, "Armatörlerin parasının olmadığına inanmıyorum. Piyasalar üç aydır bozuldu. Ne yaptılar paraları. Çok kötü bir şey. Türkiye'de herkes evine gidiyor, kriz konuşuyor" diyor..
Dolar milyarderi Mübariz Mansimov, yurtdışında yaşayan en zengin Azeri olarak tanımlanıyor. 1.3 milyar dolarlık servetiyle Forbes dergisine göre, dünyanın en zengin 897'nci zengini olan Mansimov, Türkiye'nin de 22'inci büyük zengini ve 13 yıldır İstanbul'da yaşıyor. Artık Türk vatandaşı da olan Mansimov, 125'i kendisine ait ve bu rakamın üstünde ayrıca kiraladığı yaklaşık 270 gemiyle dünya gemi taşımacılığını elinde tutuyor ve 20 ülkede 40'ın üzerindeki şirketleriyle faaliyet gösteriyor. Röportaj yapmak üzere İstanbul Akatlar'daki şirket merkezinin en üst katında ihtişamdan uzak odasında buluştuğumuzda, ilk sözü "Artık röportaj yapmıyordum. Siz olmasaydınız yine de yapmazdım. Ben göz önünde olmak istemiyorum" oluyor. Basının ilgisinden sıkıldığını, magazin haberlerinde ise asla yer almak istemediğini anlatırken aile huzurunun önemine dikkat çekiyor. Global krizin her sektörü, herkesi etkilemeye başladığı şu günlerde özellikle Mansimov'a mikrofon tutmamdaki amaç, taşımacılığın durma noktasına gelmiş olmasından, dünyanın en büyük beşinci denizcilik şirketi olarak gösterilen Palmali Grubu'nun nasıl etkilendiğini öğrenmek. Merak ettiğim bir başka önemli konu da, Türkiye'ye bugüne kadar 500 milyon dolar yatırdığını söyleyen Mansimov'un yapmayı planladığı Türkiye yatırımlarıyla ilgili herhangi bir erteleme ya da iptal olup olmadığı. Tabii sohbet sadece global krizle sınırlı kalmıyor. İlgiyle okuyacağınızı tahmin ettiğim Mansimov söyleşisine buyurun lütfen...
* En zengin Azeri Türkiye'yi kendine merkez seçince haliyle büyük ilgi uyandırıyor. 13 yıldır bu ülkede yaşıyorsunuz ama bu yıl itibariyle şirket merkezini de Malta'dan İstanbul'a taşıdınız. Neden?
Ben Türk'üm. Azeri olduğuma göre Azeriler de Türk soyudur. Dünyanın her yerinde çalıştım ama Türkiye'de kendimi daha rahat hissediyorum. Dilimiz, kültürümüz aynı. Türk insanları daha sıcak. Bir işadamı olarak burada kanun çerçevesinde doğru çalıştığında, Türkiye'de iş hayatı için dünyanın en güzel şartları var. Bakü'ye yakın. İşlerim genelde Azerbaycan'da, Rusya'da. Artık yoğun yatırımlarımızı Türkiye'de yapacağımız için burada olmak istedik. Konum olarak da İstanbul çok iyi. İşimiz deniz işi. Gemilerimizin neredeyse hepsi bu boğazdan geçiyor. Burada olmamın bir başka önemli sebebi de tüm sevdiğim ağabeylerim, arkadaşlarım burada yaşıyor.
* Şirketin taşınma işi ne zaman tamamlanacak?
2009 sonuna kadar tamamlamış oluruz.
* Niye o kadar uzun sürüyor?
Palmali büyük bir grup. 20 ülkede varız. 40'ın üzerinde şirketimiz var. 300 kişi olduk şu anda merkezde. Dünyadaki toplam istihdamımız şu anda 45 bin.
110 MİLYON TON PETROL TAŞIDIK
* Gemi taşımacılığındaki yerinizden biraz söz eder misiniz? Hakikaten dünyada taşımacılığın büyük bölümünü elinizde tutuyor musunuz?
Palmali'nin kendine ait 100'ün üzerinde gemisi var. Kiraladıklarımızla 270'e çıkıyor. 2008'de biz 110 milyon ton petrol taşıma hedefi koymuştuk. Şu anda bu rakamı geçtik.
* "Krizin öncü göstergesi taşımacılıktaki endekslerden anlaşılır" deniyor. Ve talep daraldığından birçok denizcilik şirketi zorda olduğunu duyuruyor. Bu sektördeki durum nasıl? Siz etkilenmiyor musunuz?
Genelde Türkiye'deki ve dünyadaki armatörler neden etkileniyor? Spotta çalıştıklarından... Her zaman kaybediyorlar. Gemisi var ama garantisi yok. Ama bizim gemilerimiz hep yüke göre. Önce yükü bulur, sonra gemi için anlaşırız. Her zaman filomuzu büyütelim, dışarıdan gemi almayalım gibi bir derdimiz de yok. Niye? Çünkü bu krizde herkes biliyor ki ham petrol ihracatı azalacak. OPEC kararını verecek. Rusya azaltmak istiyor. O zaman taşımacılık da azalacak. O zaman da biz elimizden ilk kiralık gemileri çıkartacağız. Ama bugünü soruyorsanız, şu anda öyle bir derdimiz yok. Kriz Palmali'ye tam tersine iyi geldi. Çünkü biz navlunu dolar olarak alıyoruz. Ama gemilere yatırılan paraların neredeyse yüzde 60'ı euro üzerindendir. Şimdi bunlar düştü. Sırf bu yüzden son dört gemide birkaç milyon dolar kârlı bile çıktık. Gemiler ucuza mal oldu. Gemilerin masrafları yüzde 30 azaldı. Petrol fiyatları yüzde 80 aşağı indi. 1200 dolara aldığımız yakıtı şimdi 600 dolara alıyoruz. Palmali olarak biz krizden etkilenmedik, tam tersine güçleniyoruz.
MALİYETLERİ KRİZ DÜŞÜRDÜ
* Peki denizcilikte kriz kimi daha çok etkiledi?
Ben sektörümüzde krizi kabul etmiyorum. Tamam maalesef kuru yük taşımacılığında acınası bir durum var. Ama tanker sahipleri bunu söyleyemez. Petrol taşıyanlar için bir sorun yok. Bir de kriz olarak bakmamak lazım. Bu bir zikzak. Hep yukarı gitmiyor, bazen de aşağı gidiyor. Bu arada güçlü şirketler daha güç lenir, güçsüz şirketler de kaybolur gider. Zaten dünyada her şey o kadar balon olarak şişti ki. Bakkal da gelip gemici oldu. Gemici gidip bakkal oldu. Her şey karıştı. Sektörler karıştı. Enerji sektöründe çalışan arkadaşımız geldi armatör oldu. Bankacı geldi armatör oldu. Bu işi bilmeyenler bu işe girdi. Bir de en büyük yanlışlık Türkiye'de armatörlerin mesela 10 gemileri var. Hepsi aynı tonaj taşıyor. Oysa bizim 3 bin tonluk da, 170 bin tonluk da gemimiz var. Yani yelpaze büyük. Bu çok önemli. Biz ayrıca 5 yaşın üzerindeki gemileri hemen satarız. Gemileri genç tutarız. Yılda 15 gemi gelirse 15 de gider. Biz bu yıl gemi satışlarında da iyi para kazandık.
* Krizden önce mi sattınız?
Evet, hepsini krizden önce sattık. Sattığımız beş yaşındaki geminin parasıyla şu anda 1 yaşında gemi alıyoruz, üstelik elimizde de para kalıyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
8 yıldır para kazananların ağlamasını anlamıyorum
Süt fabrikası satın alacağım
Batan şirketlerle işimiz olmaz!
Cimri insan iki kere öder, gemimi Somali'de bekletmem
Herkes ağlıyor, katılmıyorum buna
Yunanlının filosunu da biz kiralıyoruz
Röportaj: Forbes
Yurtdışında yaşayan en zengin Azeri olan Mubariz Mansimov, Türk vatandaşı oldu. Sahip olduğu 129 gemi ile deniz taşımacılığında dünyanın ilk beşinde yer alan ve 48 şirketten oluşan grubunun tüm yönetimini İstanbul’a taşımaya hazırlanıyor. Ayrıca sağlık ve inşaat sektörlerinde büyük çapta yatırımlara hazırlanıyor.
Yukos’un, Rusya’da görülen en kirli yöntemlerle oligark olmakla ünlenen eski patronu Mikhail Kodorkovski bir yerde şöyle demişti: "Çok para kazanmanın en iyi yolu, kontrol edilen kaostur." Yeltsin’in ekonomik anarşi dönemi iktidara aç 22 genç kurdun ülkenin temel zenginliklerini paylaşmasıyla son buldu. Aralarından siyasi ve yönetsel becerilere sahip pek azı elde ettiği serveti korumayı başarabildi. Bu şanslı azınlık, destekçileri ve devasa kampanyaları sayesinde saygın birer altın çocuk imajı edindiler. Haklarında sipariş üzerine karbon kağıdıyla çoğaltılmış gibi makaleler yayınlandı.
İçlerinden Boris Berezovski gibi servetinin verdiği güçle siyasi oyunlar oynamak isteyenler ise sivri dillerinin faturasını ülkelerinden kaçarak ve ellerindekinin yok oluşuna tanıklık ederek ödedi. Rusya’nın petrol milyarderi işadamlarından Mihail Gutseriyev de ülkesinden kaçmak zorunda kalanlardandı. Yakınları, en son Azerbaycan’da görülen Gutseriyev’in, Bakü’deki bir camide oğlu Cengizhan’ın cesediyle beş saat geçirdiğini söylüyordu. Kremlin’in kara listesine giren Vladimir Gusinski’nin de medya imparatorluğu yıkıldı, çareyi İspanya’ya kaçmakta buldu. Putin, 1990’lardaki özelleştirmeler yoluyla eski Sovyet ekonomik varlıklarını ucuza kapatan kurtları bir bir avlıyor. Bu konuda hala ürkütücü bir kafa karışıklığı var: Sıradaki kim?
Kara listeye girip kaçabilenler denizaşırı ülkelerde retrovirüs gibi yuvalanıp, saklanıp, bekliyor. Kartlarını doğru oynayanlar ise servetlerini büyütmeye devam ediyor. Eski Sovyet varlıklarını özelleştirme yoluyla satın alanların tamamı lanetlenmedi elbette. Azeri işadamı Mubariz Mansimov seçilmiş bir oligark değildi.
Bugün dünyanın en büyük beş denizcilik şirketinden biri olarak gösterilen Palmali Grubu’nun sahibi ve bunu büyük ölçüde Rusya’da yapılan özelleştirmelere borçlu. Oligarklar gibi bürokrat kökenli olmasa da bir dönem Rus iç istihbaratında çalışmış eski bir asker. Eski istihbaratçı ve işadamı kimlikleri arasındaki ince çizgi Akatlar’da bulunan beş katlı Palmali Grubu’nun yönetim binasının hemen girişinde bulanıklaşıyor. Kale gibi korunan binaya -özel izinli sekiz kişi haricinde- hiç kimse cep telefonu ile giremiyor. İletişim koordinatörü, bu kurala Rusya’dan gelen devlet görevlilerinin bile uymak zorunda olduğunu söylüyor.
Akatlar’da trafiğin en yoğun olduğu zamanda, yanı başındaki Şişli Terakki Lisesi’nin gürültüsüne rağmen bina içinde sadece klimaların estirdiği rüzgarın sesi duyuluyor. Binayı örümcek ağı gibi kaplayan kameralar, bir an bile yanınızdan eksik olmayan güvenlik elemanları…
Mansimov, tıpkı oligarklar gibi içinde büyüklük DNA’sını barındırıyor. Güç ve zenginlik tutkusunu uluorta yaşayan, egolarıyla güneş ışığını bile karartan oligarkların tersine gözlerden uzak bir tarzı temsil ediyor. Şirketlerinin başarılarını satma konusunda hiç de istekli değil. Hatta gazetecilerin kişisel şifrelerini açığa çıkarma girişimlerinden oldukça rahatsız. Yine de tüm bunlar saklanmasına yetmiyor. İfrata kaçan pahalı zevkleri onu sürekli ele veriyor.
3 milyon euro değerinde olduğu tahmin edilen garajında bulunan ve dünyada sınırlı sayıda üretilmiş Maybach 62, Rolls Royce Phantom, Bentley Sport Coupe gibi özel yapım otomobilleri onu magazin haberlerine taşımaya yetiyor. Yapılan haberler pek çok dedikoduyu ve servetinin kaynağı hakkındaki spekülasyonları da beraberinde getiriyor. Böyle zamanlarda cini lambaya geri göndermek kolay olmuyor. Bu yüzden çok isteyerek aldığı, Fransız Dassault firmasının Formula 1 pilotu Michael Schumacher için özel olarak dekore ettiği Falcon 2000 jeti bile satmak zorunda kalabiliyor.
Diğer yandan çok çalışkan. Günde en fazla dört saat uyuyor. Ayda en az 120 saat uçuyor, pahalı risklere karşı zaafı var. İş hayatında özellikle risk almayı çok seviyor. Grubu tek başına yönettiği için bu riskleri kolayca alabiliyor. Yatırım kararlarını yönetim kuruluyla birlikte aldığını söylese de şirketini demir yumrukla yönettiği her halinden anlaşılıyor. İş hayatında ortak sevmiyor, kontrolün sürekli kendisinde olmasını istiyor. Çabuk karar verip uygulamaya geçmek tam onun istediği yönetim tarzı. Kaybetmekten hiç hoşlanmıyor ama arada bir kaybetmenin tembelliği önlediğine inanıyor. Oldukça cesur, vur ya da ıskala türünden bir iş anlayışı var.
Yapılmaması gereken tek şey tereddüt etmek.
39 yaşındaki Mansimov’un toplam 18 yılda böyle bir serveti nasıl elde ettiği konusunda pek bilgi vermek istemiyor. Palmali Grubu’nun bugün Azerbaycan’dan Rusya’ya, Bulgaristan’dan Yunanistan’a, İran’a kadar 21 ülkede ofisi var. Sadece denizcilik sektöründe 28 bin kişi istihdam ediyor. Grubun faaliyet alanındaki diğer şirketler de hesaba katıldığında toplam istihdam edilen kişi sayısı 45 bini geçiyor.
Gerçekten ilgi çekici olan ise filosunda 129 gemi bulunan Mansimov’un akaryakıt taşımacılığındaki yeri. Mansimov, "Akaryakıt taşımacılığında büyük ihtimalle birinci sırada olabiliriz" diyor. Rusya’nın iç sularında çalışabilen iki şirketten biri olan Palmali, Akdeniz-Karadeniz arasında Rusya petrollerinin yüzde 75’ini taşıyor. En büyük müşterisi ise BP.
Mansimov, petrolün satış yörüngesi sabit durdukça engellenemez şekilde büyümeye devam edecek, çünkü sürekli yeni anlaşmalar yaparak pazar payını artırıyor. 2005 yılında 20 milyon ton akaryakıt ve türevlerini taşıyan Palmali, 2006’da bu rakamı 62 milyon tona yükseltmeyi başardı. Geçtiğimiz mayıs ayında Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’ne (SOCAR) ait petrolün 10 yıl boyunca taşınması ihalesini de kazanan Mansimov, bu yıl toplam 75 milyon ton akaryakıt ve akaryakıt ürünleri taşımayı hedefliyor.
Ancak, Mansimov’un filosu bunun ancak yarısını taşımak için yeterli. Geri kalanı kiralanan gemilerle taşınıyor. Kiralanan gemilerle birlikte filodaki gemi sayısı 212’ye çıkıyor. Toplam kapasitesi ise 3 milyon 470 bin tona...
Bu da Türk armatörlerinin işine yarıyor. Çünkü Mansimov ağırlıklı olarak Türk armatörleriyle çalışmayı tercih ediyor. 2005 yılında Mansimov’un kiraladığı gemi sayısı 20 idi. Bu rakam 2006 yılında 60’a çıktı. Önümüzdeki yıl kiralanan gemilerle birlikte toplam kapasitenin 5 milyon tona çıkması planlanıyor.
Mansimov, "Her yıl 10-15 arası yeni gemi katıyoruz filomuza. Bir yandan da eskileri satıyoruz. Bütün amacımız filomuzun şu an beş olan yaş ortalamasını 2011 yılında üçe indirmek. Toplam gemi sayımız düşebilir çünkü sipariş verdiğimiz yeni gemilerin hepsinin taşıma kapasitesi yüksek. Geçen ay bu yılki onuncu gemimizi teslim aldık" diyor.
Mansimov, daha önce Tuzla’da bir tersane kurmuş fakat bir süre sonra satmıştı. Şimdi 40 milyon euroya yakın yatırımla Tuzla’ya yeni bir tersane daha kurmaya hazırlanıyor: "Artık siparişler 2010 sonrasına ancak verilebiliyor. Büyük gemilerimizi kendimiz yapmak istiyoruz, bu nedenle Avrupa standartlarında bir tersane inşa edeceğiz" diyor.
Şaşırtıcı olan Mansimov’un tüm bu filo yenileme çalışmaları için bir bütçesi olmaması. Mansimov, "6 milyon dolara yaptırdığım gemiyi bugün 18 milyon dolara satıyorum. Satıştan elde ettiğim gelir yeni gemilerin finansmanını karşılıyor, hatta üste para bile kalıyor. Navlun ticareti ve gemi inşa sektöründeki hareketlilik sonucunda gemiler ortalama yüzde 120 prim yaptı. Son olarak üç gemimizi 90 milyon dolara Çinlilere sattık, şimdi Almanlarla görüşüyoruz, onlara da sekiz gemi satacağız" diyor.
Mubariz Mansimov’un yüzde 99 hissesine sahip olduğu Palmali Grubu’nun denizcilik şirketi 1,5 milyar dolar civarında bir varlığa sahip. Mansimov’un söylediğine göre buna karşılık yüzde 50 oranında finansman borcu bulunuyor.
Palmali Grubu’nun çatısı altında 48 şirket faaliyet gösteriyor.
Grubun konsolide cirosu 2006 rakamlarıyla 3 milyar doların üzerinde. Bu yıl yüzde 33 oranında bir büyüme hedefleniyor. Denizcilik alanında taşımacılık, gemi satışı ve kiralamasının yanı sıra liman işletmeciliği de yapan grup, Burgaz ve Volga’da Lukoil’e ait iki liman işletiyor. Ayrıca Rostov’da kendi adına işlettiği ve Azerbaycan’da halen inşası devam eden birer limanı daha var. Mansimov, bu limanı Azerbaycan’daki yatırımları için inşa ediyor:
"Şu ana kadar 9 milyon dolar civarında para harcadık, en fazla 15 milyon dolarlık bir yatırım daha yaparız. Azerbaycan’da bir tuğla fabrikamız var, şimdi buna bir de süt fabrikası ilave ettik. Azerbaycan’ın en büyük süt ve süt ürünleri fabrikasını kurduk. Günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip. 20 milyon euro tutarında bir yatırım yaptık. Şimdi bunun yanına 10 milyon dolar yatırımla bir meyve konservesi fabrikası daha ekleyeceğiz. Bu limanı da ürünlerin taşınması için yapıyoruz."
Grubun bir diğer faaliyet alanı ise inşaat. Pal İnşaat, Rusya ve Azerbaycan’da toplu konut işleri yürütüyor. Şimdi inşaattaki deneyimini Türkiye’ye taşımaya hazırlanıyor. Mansimov, toplu konut ve hastane projelerine gireceklerini belirtiyor. Grubun öncelikle Etiler, Levent ve Ulus’taki arsaları değerlendirmeye alınacak.
Işıklar Holding’in Ulus’taki binasını TMSF’den satın alan grubun bu alana Avrupa’nın en modern çocuk ve kadın hastalıkları hastanesini kurmak gibi bir iddiası var. Mansimov, "22 bin metrekarelik bir hastane olacak PalMed. Çocuk ve kadın hastalıkları ağırlıklı olacak ama diğer bölümleri de içerecek tabii ki. Türkiye’nin en lüks hastanesi olacağını söyleyebilirim. Planladığımız yatırım miktarı şimdilik 60 milyon dolar civarında. Önümüzdeki sene hizmete sokmayı planlıyoruz" diyor.
Bu hastanenin hedefi öncelikle sayıları giderek artan orta sınıfın sağlık ihtiyaçlarına cevap verebilmek. Grup, sağlık sektöründe oldukça büyük bir yatırıma hazırlanıyor aslında. İstanbul’daki hastaneyi Ankara’da kurulacak yeni bir hastanenin izlemesi planlanıyor. Bunun yanında Bakü’de de aynı standartlarda bir hastane inşası devam ediyor. Mansimov, pervasızlığını nakit gücünden alan saldırgan satın alma teklifleri yapabilecek olanaklara sahip. Zincir hastane yatırımları yapacaklarını ve bu konuda iddialı olduklarını söylüyor.
Azeri işadamının ajandasında Türkiye’de yapılacak toplu konut inşaatlarının yanı sıra Akdeniz’de inşa edilmesi planlanan bir butik otel projesi de var. Mansimov’un aslında turizm sektörüne girmek gibi bir planı yok: "45 bin çalışanım var. Bu insanların gelip tatil yapabilecekleri ve misafirlerimi davet edebileceğim butik bir otel yapmak istiyorum. Turizm bizim işimiz değil."
Havacılık, grubun umutlu olduğu bir diğer yatırım alanı.
Falcon iş jeti üreten Dassault, Yunanistan, Rusya, Azerbaycan gibi ülkeleri kapsayan bölgede artan ihtiyaca cevap vermek üzere Palmali Havacılık’la işbirliğine gitti. Fransa ve İsviçre’deki iş yükünü hafifletmeyi planlayan Dassault şirketi Atatürk Hava Limanı’nda Palmali ortaklığında bir Falcon bakım merkezi kurdu. İstanbul’daki bakım merkeziyle birlikte yılda iki kez yapılan ve her biri 30 bin dolar olan Falcon jetlerinin rutin bakım ücreti 5 bin dolara düşecek.
Merkezde yılda ortalama 50 jete bakım yapılması planlanıyor. Grubun ikinci havacılık şirketi olan ve hava taşımacılığı yapan Palaviation bünyesinde ise Falcon 2000, Falcon 900 EX ve Hawker 800 modellerinde üç jet bulunuyor.
Mansimov son olarak Pal Media adlı şirketin çatısı altında 5 milyon dolar yatırımla Pal FM adlı bir radyo kurdu. Bundan sonra Türkiye’de gittikçe artan oranlarda yatırım yapmayı hedefliyor: "Önümüzdeki yıl Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’de 400 milyon dolar civarında bir yatırım planlıyorum. En büyük payı Türkiye’deki yatırımlarım oluşturacak" diyor. Bunun ilk adımı olarak 21 ülkede ofisi bulunan grubun tüm yönetimini İstanbul’da topluyor. 2008 yılı sonuna kadar tamamlanması beklenen bu operasyon sonrasında tüm yatırımlarını Türkiye’den yönlendirecek.
Aslında, şirketin yönetimi 1996 yılından beri büyük ölçüde İstanbul’daydı. Çünkü Türkiye, Mansimov’a ilk şirketini kurduğu Malta’da bile bulamadığı bir avantaj sağlıyor. Türkiye deniz taşımacılığında ikinci sicil gemilere sıfır vergi uyguluyor. Bu yıl Türk vatandaşlığına da kabul edilen Mansimov, bu şekilde "ikinci vatanım" dediği Türkiye’ye yerleşti.
Mansimov’u böyle bir servetin sahibi yapan Rusya’da esen ve el değmedik yer bırakmayan değişim rüzgarı. Tıpkı oligarklar gibi özelleştirmenin sunduğu avantajları iyi değerlendirmiş. Ama asıl tetikleyici unsur, Ermenilere karşı duyduğu ve çekinmeden dile getirdiği antipati. Mansimov’un 1989 yılında Malta’da ilk şirketini kurmadan önce farklı bir geçmişi vardı. Çocukluğunda çok haylaz olan Mansimov, asker olan dedesinin telkinleriyle 13 yaşında Bakü’de askeri okula gönderilmişti.
Sonrasında askeri bir yüksekokulu kazanıp üç yıl boyunca iç istihbarat üzerine eğitim aldı. Sovyet iç istihbaratında aldığı çeşitli görevlerin ardından 1985 yılında Doğu Almanya’ya tayin edildi. Mansimov, "Sovyet Ordusu tarihinde Berlin divizyonunda iç istihbarat subayı olarak görev yapan ilk Azeri, ilk Kafkaslı bendim" diyor. Birkaç yıl sonra komuta kademesinde yapılan değişiklik sonucu bir Ermeni generalin komutası altında çalışmaya başlayınca Mansimov’un hayatı da tamamen değişti.
Mansimov, "Bugün şirketlerimin herhangi birinde üçüncü nesil bir Ermeni bile olduğunu öğrensem hemen kovarım. Onlarla ticaret yapmam. Ermenilere karşı hep antipatim oldu. Ailemde yedi şehit var ve en yaşlısı 21 yaşında. Sevmek zorunda değilim, onlar da beni sevmesin" diyor. Generalle arasında geçen şiddetli bir tartışmanın ardından 1989’da istifa ettiğinde askerliği süresince biriktirdiği 20 bin rubleden başka hiçbir varlığı yoktu.
Bir buçuk yıl gemilerde aşçılık yaptıktan sonra üç arkadaşıyla birlikte 150 tonluk bir balıkçı gemisi kiraladı. Özelleştirmenin başlamgemilerinden birini almaya talip oldu: "O gemileri kimse almak istemiyordu. Sibirya’dan gemiyi aldık. Geminin nehrin dışında çalışması imkansızdı. O gemiyi, risk alıp İstanbul’a getirme kararı aldık. Yolda batma ihtimali yüzde 80’di. Batmadı, Tuzla’da tamir ettirip bu şekilde gemi sahibi olduk. Ucuz aldık gemiyi, değeri 100 dolarsa 10 dolara almışızdır. İşleri büyütmemde ise bağlantılarımın etkisi olmadığını söyleyemem. Risk aldım ve çevremden destek gördüm her işadamı gibi."
Mansimov’un en güvenli limanı konumundaki, özenle dekore ettirdiği yönetim binası tıpkı bir terapi merkezi gibi. Görkemli akvaryumlarda köpekbalığından okyanus balıklarına kadar her türlü balık var. Binanın beşinci katını adeta bir botanik bahçesi gibi düzenleyen Mansimov, burada maymunların, köpeklerin bulunduğu küçük bir orman yaratmış. İstanbul’da 12 köpeği olduğundan bahsediyor. Sadece safkan ırklarla ilgilenmiyor. Sokak hayvanları için de Rusya ve Azerbaycan’da barınaklar yaptırmış. İstanbul’da da Beylikdüzü’nde bir hayvan barınağı yaptırmak için kolları sıvamış:
" Türkiye’de hayvanlara çok kötü davranılıyor. Nihayetinde onlar da bir canlı. Köyde yetiştiğim için midir bilmem, çok severim hayvanları. Onların sevgiye çok ihtiyacı var. Galiba biraz da güçsüzün yanında durmayı seviyorum." Bundan söz edilmesini istemese de Azerbaycan ve Türkiye’de okullar yaptırıp bağışlıyor.
Güçsüzün yanında durma eğilimi iş hayatına da sirayet etmiş: "Gemi kiralıyoruz örneğin, birinin 30 gemisi var diğerinin iki. Biz önceliği iki gemisi olana veririz. Armatör piyasasında olanlar bunu bilir. Bu bence aile terbiyesiyle alakalı. Ağaç kökten büyür. Bize herkesi sevmeyi öğrettiler. Bunun zenginlikle ya da yoksullukla bir alakası yok."
Mansimov, bu şekilde Türkiye’de denizcilik alanında bir mentor gibi çalışıyor. İhtiyacı olan gemileri Türk armatörlerinden kiraladığı gibi bunu bir ekip çalışmasına dönüştürebiliyor.
Beşiktaş’ı Seve Seve Satın Alırım
Mansimov’un diğer bir yatırım alanı futbol. Milyarder Rus oligarklar statü sahibi olmanın kolay yolu olarak futbol kulüplerine yatırım yapma taktiği izlerken, Mansimov bu işe çok önceleri bulaşmış: "Şu anda Azerbaycan’da Lenkeren Hazar adında bir takımım var. Her sene şampiyonluğu getiriyor. Ayrıca sponsorluk yaptığım bir başka takım daha var Azerbaycan’da. Ama hiçbirinin yönetiminde bulunmam. Ben Roman Abramoviç gibi futbol aşığı değilim. Zaten futbol takımını da ondan çok önce almıştım. Türkiye’de de Beşiktaş’ı çok beğeniyorum. Bence Türkiye’nin en prestijli takımı, satsalar seve seve alırım."
Rakamlarla Palmali
3 milyar dolar grubun 2006 yılındaki konsolide cirosu.
45 bin Palmali Grubu’ndaki toplam çalışan sayısı.
129 grubun filosundaki gemi sayısı. Bu rakam kiralanan gemilerle birlikte 212’yi buluyor.
% 75 Palmali’nin Akdeniz-Karadeniz arasında taşınan Rusya petrollerinden aldığı pay.
75 milyon ton grubun bu yıl taşımayı hedeflediği akaryakıt ve akaryakıt ürünlerinin miktarı.
20 milyon euro grubun Azerbaycan’da kurduğu süt ve süt ürünleri fabrikasının maliyeti.
10 milyon dolar grubun Azerbaycan’da yapımı devam eden konserve fabrikasının yatırım miktarı.
60 milyon dolar Ulus’ta inşası devam eden hastanenin maliyeti.
400 milyon dolar grubun gelecek yıl Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımların tutarı.
Ayaqqabım olmadıgından şikayet eleyirdim..
Yolda gederken ayaqsız insan gordum..
MEVLANA
-
iNTERACTIVE MAP
Results of Armenia aggression against Azerbaijan throughout XX century
Killed: about 150 000
IDP’s & refugees: 2 million
As a result of massacres carried out by Armenian nationalists against Azerbaijanis about 150 000 people were killed and 2 million people became
refugees & internal displaced people throughout XX century.