8 yaşında çaycı olarak başladığı iş hayatında 5 milyar TL’yi aşkın varlığı yönetme noktasına ulaşan Aziz Torun, zenginliği banka hesabı değil istihdama dönüşen yatırım olarak görüyor. Torun, grubu ve kendisi için anlatılan “şehir hikayeleri”nin gerçeğiniPara Dergisi'nden İdil Taraklı'ya anlattı...
MUHTEMELEN bugüne kadar çok sayıda Aziz Torun hikayesi okuyup dinlemişsinizdir. Doğrusu biz de kendisiyle görüşünceye kadar iş hayatına bakkallıkla başladığını, eğitimini yarım bıraktığını ve eskilerinin deyimiyle “hayat okulu”ndan mezun olduğunu sanıyorduk...
Kendisi pek kabul etmese de “Türkiye’nin 74’üncü zengini” olarak gösterilen Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun’un üç lise bitirdiğini, bir üniversiteden mezun olup, birini de son sınıfta bıraktığını öğrenince doğrusu ağzımız açık kaldı. Bir de sanılanın aksine iş hayatına bakkal değil çaycı olarak, üstelik de 8 yaşında başladığını öğrendik. Yanlış yazanlara, anlatanlara duyurulur...
Temelleri Osman Torun tarafından atılan Torunlar Grubu, bugün onun oğulları Aziz ve Mehmet Torun’un yüzde 50-50 ortaklığıyla faaliyet gösteriyor. Torunlar’ın şeker, pirinç ve deterjan toptancılığıyla başlayan serüvenindeki ilk dönüm noktası 1977’de gayrimenkul piyasasına girişle atıldı. 1996’da Torunlar İnşaat kuruldu. 2008’de grubun amiral gemisi Torunlar GYO faaliyete geçti ve grup AVM, konut, eğlence ve ofis odaklı gayrimenkul geliştirme projeleriyle kısa sürede tüm Türkiye’ye adını duyurdu...
Şimdiye kadar 8 AVM inşa eden Torunlar GYO, yıl sonunda portföy değerini 5 milyar TL’ye, net karını ise 200 milyon TL’ye yükseltmeyi hedefliyor.
Aziz Torun’la grubunun bu hızlı yükselişinin yanı sıra genelde yanlış bilinen iş ve özel hayatını da konuştuk...
İş hayatına bakkal olarak başladığınızı, eğitim hayatını da küçük yaşlarda bitirdiğinizi sanıyorduk. Hikayenin gerçeğini sizden öğrenebilir miyiz?
Evet, maalesef bugüne kadar hakkımızda çok şey yazılıp çizildi. Ancak nedense bütün hikayenin Karaköy’deki bir çay ocağında başladığına değinilmedi. 1958 yılında köyümüzde okul olmadığı için babamla birlikte İstanbul’a gelmiştik. Babam Karaköy’de bir çay ocağı işletmeye başladı. Ben de 8 yaşında babamın yanında çaycılık yaparak iş hayatına başladım. 1960’ta annem de erkek kardeşim Mehmet’le birlikte köyden geldi ve böylece İstanbul’daki aile yaşantımız başladı...
Bakkallık nasıl başladı? Sonra kendi işinizi nasıl kurdunuz?
Babam çay ocağının ardından Mercan’da bir dükkan devraldı. 1980’li yıllara kadar babam, ben ve kardeşim Mehmet bakkallık yaptık. Lise ve üniversite yıllarım hep babamın işlerine yardımla geçti. 1983’te iki kardeş Unkapanı’nda Torunlar Gıda’yı kurup toptancılık yapmaya başladık. Bir kasa ve bir müşteriyi ancak içine misafir edebilecek küçük bir dükkanda şeker toptancılığına başladık. Şekere zaman zaman pirinci de ekledik. Alo, Omo gibi deterjan markalarının da toptancılığını yaptık. Bu firmaların satış performansına göre düzenlediği seyahat promosyonları sayesinde Omo ile kardeşim ABD’ye, Alo ile de ben Uzakdoğu’ya gitme fırsatı bulduk. Bu seyahatlerle işlerimizi uluslararası boyuta taşımanın ilk adımlarını atmış olduk. Uzakdoğu seyahatinden pirinç üreticisi ve ithalatçısı en az 8-10 firmanın telefon ve iletişim adresiyle döndüm. Bin bir zorluklar 5 bin ton Taylan pirinci ithal ettik. Ancak uzun taneli bu pirinçler Türkiye’de tutmadı. “Zararın neresinden dönülse kardır” düşüncesiyle o tarihte Unilever’le “5 kg yağ alana yarım kilo pirinç bedava” kampanyası yapıp o pirinçlerden kurtulduk. Belki kar etmemiş ama ithalatı öğrenmiştik.
1990’da özel sektörün şeker ihracatına izin verildi. İran, Irak, Bulgaristan ve Azerbaycan’a ilk şekeri biz ihraç ettik. Zamanla pirinçte uzmanlaştık ve ABD’den pirinç getirmeye başladık. Ardından Bandırma, Adana (Ülker’le yüzde 50-50 ortak) ve Afyonda soya ve ayçiçeği yağı fabrikası kurduk. 2004’te de Özelleştirme İdaresi’nden Kütahya Şeker Fabrikası’nı aldık...
Torunlar Gıda bugün ne durumda?
Geçen yıl İSO 500 büyük sanayi kuruluşu listesinde 95’inci sırada yer aldık. Yıllık ciromuz 550-600 milyon TL’ye ulaştı. Gıda sektörünün de belli başlı firmaları arasında yer alıyoruz.
Peki gayrimenkul işine nasıl girdiniz?
1996’da belli bir büyüklüğe ulaşınca “Başka hangi alanlarda faaliyet gösterebiliriz” diye düşündük. İlk aklımıza gelen market oldu. Daha sonra bu kadar detayla uğraşmak yerine alışveriş merkezinin (AVM) çok daha cazip olacağına karar verdik. Bir alışveriş merkezi yapmak üzere yer ararken Bursa’da Zafer Plaza’nın ihaleye çıkarıldığını öğrendik. İhaleye girip aldık. Zafer Plaza, Bursa’nın ilk alışveriş merkezi olarak 1999 yılında açıldı. Aynı yıl Ankara’da ANKA Mall’un büyük ortağı olduk (yüzde 14.83). Antalya’da Deepo Outlet Center (2004), Marmaris’te Netsel Marina (2005 - Koç Grubu’yla yüzde 44.6 ortak), Bursa’da Korupark (2007), İstanbul’da Torium (2010), Samsun’da Bulvar Samsun (2012 - Türk Mall ile yüzde 50-50 ortak), Kütahya’da Sera Kütahya (2012 - Kiler Grubu’yla yüzde 50-50 ortak) olmak üzere bugüne kadar 8 AVM yaptık. Şu anda ise “ustalık projemiz” diye değerlendirdiğimiz Mall of İstanbul üzerinde çalışıyoruz. 2013 sonunda tamamlamayı planlıyoruz. Yakında başlayacağımız ek parselle birlikte toplam alanı 850 bin metrekareyi bulacak dev bir karma proje bu...
Sizce de bu kadar AVM Türkiye için fazla değil mi?
Evet, kendimize yani AVM’nin kendi çevresindeki ya da kendi şehrindeki nüfusa yapıyorsak ve mevcut kişi başı gelir düzeyine baktığımızda bölgesel fazlalıklar olabilir. Ama Türkiye’de turistlerin konaklama süresi bugün 3.2 gün. Bunu bir haftaya çıkarmak gerekiyor. İklim ve tabiat güzelliklerimiz, tarihi zenginliğimiz ve dünya coğrafyasındaki konumumuz açısından çok büyük bir şansımız var. Turizm açısından bakıldığında perakende, eğlence, yeme, içme bir şehri ayakta tutar. Ancak bu unsurların bütünleşmesiyle turistlerin çok daha uzun süre ülkemizde kalması mümkün olabilir. Bu nedenle özellikle temalı AVM’ler çok önemli.
Torunlar GYO’nun yatırımları, portföy değeri ve 2012 hedefi nedir?
Bu yıl 400 milyon TL yatırım planlıyorduk. İlk altı ayda bunun 137 milyon TL’sini gerçekleştirdik. Şu anda Mall of İstanbul, Ali Sami Yen arazisi projesi (yüzde 65 Torunlar GYO, yüzde 30 Torun Yapı, yüzde 5 Eray Kapıcıoğlu), Zincirlikuyu’daki Torun Tower ve Bursa Korupark 3 Teras Evleri olmak üzere devam eden 4 şantiyemiz var. Kalan 260 milyon TL yatırımı da yıl sonuna kadar tamamlayacağız. Paşabahçe Tekel Fabrikası arazisinin de portföyümüze dahil olmasıyla Torunlar GYO olarak portföy değerimiz 4 milyar 106 milyon TL’ye ulaştı. Ali Sami Yen’deki işlemlerin tamamlanıp devreye girmesiyle ve bu yıl yaptığımız yatırımların değerlenmesiyle yıl sonunda 5 milyar TL’ye ulaşmasını bekliyoruz. Yılın ilk yarısında 97 milyon TL olan karımızın ise yıl sonunda 200 milyon TL’ye ulaşmasını hedefliyoruz.
Bu karın ne kadarı kira gelirlerinden gelecek? Temettü politikanız ne olacak?
GYO’lar arasında en yüksek kira gelirine sahip şirketiz. Elde ettiğimiz karın da yaklaşık yüzde 50-60’ı kira geliri kaynaklı. Temettü konusunda yüzde 50’nin altına düşmemek gibi bir prensibimiz var. Geçmişte de yüzde 50’nin altına düşmeyecek şekilde kar dağıtımı yaptık. Sonuçta temettü kararları genel kurulda alınıyor ama önceliğimiz yine prensiplerden vazgeçmemek olacaktır.
Elinizde halen kaç konut, ofis ve AVM projesi var? Bunlar hangi aşamada ve ne zaman tamamlanacak?
Mall of İstanbul’un yüzde 90’ı bitti. Oradaki ofis ve konutların yüzde 65’i satıldı. Satışlar ve gayrimenkul değerlemesi 2013 sonundan itibaren bilançolarımıza yansıyacak. 2013 sonu itibarıyla satışlardan 600-700 milyon TL gelir bekliyoruz. Ali Sami Yen’de henüz temel çalışmaları yapıyoruz. Hafriyatın yüzde 70’i tamamlandı. Temmuz 2015 gibi bitirmeyi öngörüyoruz. 1 milyar 100 milyon TL civarında hasılat bekliyoruz.
Zincirlikuyu’daki Torun Tower’ın kaba inşaatının yüzde 30’u bitti. Tamamı kiralanacak ofislerden oluşan Torun Tower projesini de 2014’te tamamlamayı planlıyoruz. Bu projeden de 35-40 milyon TL civarında gelir bekliyoruz. Dördüncü ve son şantiyemiz Korupark 3 Teras Evleri’nin teslimine 15 Ekim’de başladık. Toplam 680 konut bu yılın sonunda sahiplerine teslim edilecek. 2012 sonunda bu projeden de 80-85 milyon TL’ye yakın hasılat bekliyoruz.
Yeni projeler var mı?
Biliyorsunuz son olarak Paşabahçe Tekel fabrikasının yer aldığı 75 bin metrekare alana sahip araziyi portföyümüze dahil ettik. Burası boğazın en nadide arazilerinden biri. İstanbul’a yakışır, turizm esaslı bir proje yapmak istiyoruz. Ana çatısı otel olacak. Tapuyu yeni aldık. 4-5 mimari grupla konsept çalışması yapıyoruz. 2013’ün ilk yarısında burada çalışmaya başlamayı planlıyoruz. Ayrıca önümüzdeki yıl Tophane’de Kemankeş mahallesinde (Galata Port’un yanında) butik otel projemizi de başlatmayı planlıyoruz. 1.500 metrekarelik bu arsamız 7-8 bin metrekare inşaat alanına sahip.
Mütekabiliyet yasasıyla birlikte iş hacminizde artış bekliyor musunuz?
Bu aslında bir sürecin sonunda gelinen bir nokta. Ülke ve şehir bu talebi yaratıyor, biz de Torunlar olarak o projeleri üretiyoruz. Bu kapsamda dünyada gayrimenkul satış ve danışmanlık alanında lider kabul edilen Sotheby’s International Realty ile Mall of Istanbul projesinin uluslararası platformda pazarlanması ve satışı için anlaşma yaptık. Diğer projelerimizin de bu aşamaya gelmesiyle Sotheby’s ile sözleşmemizi genişletmeyi planlıyoruz. Nitekim bu yıl içinde bu yasanın çıkmasına paralel yabancılara 35 milyon TL’lik satış yaptık. Yıl sonuna kadar 50 milyon TL’ye çıkacağını tahmin ediyoruz.
Biraz da Torun Kağıt ve Torun Çay hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz?
Haramidere’de bir kağıt kesim ve işleme tesisimiz var. İthalat ve yazı kağıdı kategorisinde faaliyet gösteriyoruz. Alanımızda ilk 5’teyiz. Yıllık ciromuz 40 milyon TL. İskandinav ülkeleri ve Uzakdoğu’dan ithalat yapıyoruz. Rulo kağıdı alıp, ebatlı hale getirip sektöre veriyoruz.
Karadeniz’in ilk çay fabrikalarından Akfa’yı almıştık. Ama bu işte başarılı olamadık ve çay fabrikamızı sattık. Artık Torunlar Çayı fason olarak yaptırıyoruz. Burada bir iddiamız yok.
“Türkiye’nin 100 zengini” listesinde 74’üncü sırada gösteriliyorsunuz. Ne oluyor, bu kadar zengin olunca hayata daha mı güvenle bakıyorsunuz?
Aslında biz bu çok zenginliğin farkında değiliz. Basın yayın organları o sıralamayı yapıyor. Doğru mudur onu da bilmiyorum. Bence zenginlik bankada yatan para değil, istihdama dönen yatırım olmalı. Nihayetinde bir AVM, bir fabrika, bir bina... Ben de bu şirketlerin bir ortağıyım. Standart bir yaşamımız var. Yemeklerimizi şirketimizde çalışanlarımızla birlikte yiyoruz. Özel hayatımızda da normal standart bir hayat yaşıyoruz. Çalışmak derseniz evet daha fazla çalışıyorum. Çünkü yatırımlar dolayısıyla sorumlu olduğumuz, istihdam sağladığımız binlerce aile var. Biz paraya değil başarıya odaklıyız. Hayata güvenle bakmak konusunda da zenginliğin bir garanti olduğunu düşünmüyorum. Geleceğe olan güvenimiz paradan değil, takdire inancımızdan kaynaklanıyor.
3 lise, 1.5 üniversite bitirdi!..
1950 Erzincan Kemah doğumlu Aziz Torun, üç lise diplomasına sahip. İki üniversite okumuş. İmam hatip diplomasıyla üniversiteye giremediği için önce fark derslerini vererek ikinci bir lise bitirmiş. Bir sonraki yıl da bir başka liseden yine fark dersleri vererek üçüncü lise diplomasını almış. İlk lise diplomasıyla 1975 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olmuş...
Okumaya çok meraklı olduğunu anlatan Torun, “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne de son sınıfa kadar devam ettim. Ancak işlerimin yoğunluğu nedeniyle son sınıfta bırakmak zorunda kaldım” diyor.
1976-1982 yılları arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda iş müfettişliği yapan Aziz Torun, aynı dönemde İktisat Fakültesi’nde doktora seminerlerine katılmış.
Arnavutciğeri uzmanı, Ahmed Arif hayranı
8 yaşında çalışma hayatına başlayan Aziz Torun’un en büyük hobisi çalışmak. Öğrencilik yıllarını “Çok zeki değil ama çok çalışkandım. Lise 3’ü okumadan mezun oldum. Çünkü o zaman bütün ders ortalaması 8 olan öğrencilerin son sınıftaki 21 dersin sınavlarını vermek koşuluyla mezun olması mümkündü” diye özetliyor. Yoğun iş temposundan fırsat buldukça hemen her hafta sonu bir antrenör eşliğinde arkadaş grubuyla birlikte spor yapmaya çalışan Torun, diğer hobi ve uğraşlarını ise şöyle anlatıyor:
“Mini bir tespih koleksiyonum var. 40’a yaklaştı. Organik yiyecek ve içecek hususunda çok titizim. Eşim ve kızlarımın yeme içmesine de çoğu kez müdahale ederim. Yemek yapmayı bilmesem de çok güzel menemen ve arnavutciğeri yaparım. Çünkü babamın bakkal dükkanında menemen ve arnavutciğeri yapar satardık. Edebiyatı özellikle de şiiri çok severim. Necip Fazıl Kısakürek ve Ahmed Arif vazgeçemediğim şairler.”