Sony İmparatorluğunun mimarı, sayısız hayal kırıklığı yaşar ama asla yıkılmaz. Dar boğazları sabırla aşar. Netice mi? Ortada...
SONY’NİN PATRONU AKİO MORİTA (1921- 1999)
Sony İmparatorluğunun mimarı, sayısız hayal kırıklığı yaşar ama asla yıkılmaz. Dar boğazları sabırla aşar, her güne yeni bir heyecanla başlar. Netice mi? Ortada...
Morita’lar, saki (pirinç rakısı) yapıp satan taşralı bir ailedir. Ancak oğulları Akio meşrubata, müskirata değil, elektriğe elektroniğe merak salar.
2. Cihan Harbinin sürdüğü yıllardır, Japonya cayır cayır yanar.
Hayat onlar için de zordur, Akio, buna rağmen Osaka’ya gider, tahsilini tamamlar. Arkadaşı Masaru İbuka ile birlikte Tokyo’ya gelir, “Tsuşin Kogyo Kabuşiki Kaişa” adlı bir şirket kurar (1946). Sermayeleri gülünç denecek kadar azdır ama hayallerini büyük tutarlar. Bir süre cihaz tamiratıyla filan oyalanır, nihayet start alırlar.
İlk ürünleri “otomatik pilav pişiren” bir tencere olur, ancak insanlar alışkanlıklarını kolay bırakmazlar. Ama eğlence dendi mi iş değişir, pamuk eller anında cebe kayar.
Akio bu inceliği iyi yakalar. Elinde avucunda ne varsa (25 bin dolar) verir, transistörün patentini alır, bu sayede bataryalı (pilli) radyolar yapar. Vatandaşı sandık iriliğindeki lambalı alametlerden, çamaşır ipini andıran antenlerden kurtarır ve yeni bir çığır açar.
ASLANIN AĞZINDA
Ardından Japonya’nın ilk teybini üretirler ama pazarlamakta hayli zorlanırlar. Evet ses alan bir cihaz herkese enteresan gelir ama iş para vermeye gelince yokuş yaparlar. Akio teybini satmakta kararlıdır, bıkıp usanmadan bürolara girer çıkar, belediyelerin, üniversitelerin kapısını çalar. Tam ümitsizliğe kapılıyordur ki mahkemelerden iş çıkmaya başlar. Öyle ya ifade alıp dosyalamaktansa zanlı ve şahitlerin seslerini kaydetmek daha mantıklıdır icabında. Bu arada lisan muallimleri cihazı derslerde dener ve fevkalade faideli bulurlar.
Tabii bütün bunlar bir tesisi ayakta tutmaya yetmez, bir an önce uluslar arası sulara açılmalıdırlar.
Akio bir yol ayırımına geldiklerini hisseder, üretimi İbuko’ya bırakır, kendi satış taktikleri üzerinde kafa yorar. Ülke ülke dolanır, öncelikle Batı dünyasında yer edinmeye bakar. Takdir edersiniz ki bir ürün ne kadar kaliteli olursa olsun “Tsuşin Kogyo Kabuşiki Kaişa” gibi bir marka taşıyorsa şansı olmaz. Firmaya “Sony” gibi kulağa hoş gelen bir isim takar, Latince sonus (ses) kelimesine de atıfta bulunurlar.
Sony, 60’lı yıllardan itibaren ABD pazarını zorlamaya başlar ve Avrupa’ya ise İsviçre üzerinden sızar. Trinitron yepyeni bir teknolojidir, siyah-beyaz TV’lerin papucunu dama atar. Düşünebiliyor musunuz el kadar ekranda renkli ve canlı resimler, cam gibi detaylar... Nitekim bu hamle ile sınıf atlarlar.
Akio, madde bağımlılığından kurtulmaya da kararlıdır, zor olur ama kendi kimya fabrikasını kurar.
KIRAN KIRANA
Sony çok olmaya başlamıştır, Amerikalılar onu dava bombardımanına tutarak boğmaya kalkarlarsa da “acımasız rekabet” Akio’yu yıldıramaz. Adım adım ilerler ve gün gelir ses-görüntü sistemlerinde liderliği oynar. Transistörlü televizyonun ardından ilk video teybi de piyasaya sunar. Betamax, Betacam, V8, Hi8, DV gibi her değişen video sistemi onlara yarar. Kameralar, kasetler ve video okuyucularla kalmaz, montaj cihazlarında da aslan payını kaparlar.
PASLAŞ, PAYLAŞ
Sonra dijital sistemlere ve lazer teknolojisine yönelir, adeta tek kale maç yaparlar. Mikro floppy diskler, CD oynatıcılar, amatör kameralar, pleysteyşınlar, DVD’ler, oto müzik sistemleri derken radyo ve tv yayıncılığına da el atarlar. Medikal görüntüleme, güvenlik kameraları, video konferanslar ve projeksiyon cihazları üzerinde çalışır, umduklarını fazlasıyla bulurlar.
Hasılı yola 20 kişiyle çıkan şirketin mensupları 100 bini aşar. 88.7 milyar dolarlık cirosu ve 3.6 milyar dolar kârıyla benim diyen devletlere fark atar.
Sony, “okyanustaki yalnız ada” olmaz, başka firmalarla da el sıkışır (Ericsson, Karl Zeiss), paslaşma ve paylaşma şansı arar... Yoksa bu global ekonomi alayını yutar. 1988 yılında ünlü kaset ve plak üreticisi CBS’i, 1989 yılında Columbia Pictures’ı, 2004’te Avrupalı müzik devi BMG’yi ve MGM’yi satın alarak eğlence ve gösteri dünyasına demir atar. DSLR (profesyonel) fotoğraf makinelerinde Nikon ve Canon’la yarışabilmek için, sektörden çekilme kararı alan Konica Minolta’nın alt yapısını ve bilgi birikimini satın alır (Mart 2006) ve kendi potasında harmanlar.
Sony şimdi mevcud krizi aşmak için kendi imzasını taşıyan 200 milyonu aşkın cihazı (bilgisayar, tv, playstation ve cep telefonlarını) internet ağıyla birleştirmeyi hedefliyor. Ki yapar mı yapar.
Sony sosyolojik bir vakadır zaten. Saldırgan pazarlama ağı ile hepimizin evine girer, hayat tarzımıza müdahale eder. Açıkçası kimin nasıl eğleneceğini o belirler.
Avrupalı garsonun işgüzarlığı işte... Sana ne kardeşim elâlemin kağıt şemsiyesinden?
KRİZİ seneler öncesinden bildi
Akio,
ABD ekonomisini sağlıklı bulmaz. Avukat istihdam eden Amerikan firmalarını, mühendislerin gücüyle tuşlamaya bakar. Conyler sözleşmelerdeki mıştırıklı ifadeleri didiklerken o kaliteye ve yeniliğe oynar.
Nitekim Harvard Universitesinde yaptığı bir konuşmada “Çok avukatınız var ve kendilerine iş arıyorlar” der, “ABD’de herkes birbirini mahkemeye veriyor. Bu nasıl bir ekonomi? İnsanlar tazminatla geçiniyor!”
Akio, imalatı bırakıp, banka, borsa ve sigortaya yönelen ABD firmalarını ikaz eder. “Hizmete dayanan bir ekonomi, kendisini sürükleyecek bir motora sahip değildir. İmalatı olmayan bir ülke batar. Ne yazık ki asalaklaşan tekeller iş yeri açmak yerine para piyasalarına oynuyor, örgütlü yağmadan medet umuyorlar. Terlemeden, yorulmadan, risk almadan kazanıyor, günlerini döviz kurlarını gösteren bir monitörün karşısında kamburlaşarak geçiriyorlar. Mal üretmiyor, fikir üretmiyor, yatırım yapmıyorlar. Dünya borsalarının günlük işlem hacmi 200 milyar doları aşıyor. Bu meblağ bir günde alınıp satılan gerçek malların değerinden çok daha fazla. Biliyor musunuz ben onları lüks bir transatlantikte poker oynayan beylere benzetiyorum, keyfli görünebilirler ama kazan daireleri su alıyor!”
Gel de katılma... Manzara ortada
Sony’yi Sony yapan yapan sır:
Yamota damaşi ve Mottaynay
Akio Morita, hatadan hoşlanmaz ama “kim yaptı, ortaya çıksın” edalarıyla dolanıp müfettişliğe de kalkmaz. Sistemdeki aksaklığı arar bulur ve çözmeye bakar. Ona göre personel evlat gibidir, bir baba onları reddederek cezalandıramaz. Bıçak kemiğe dayanmadıkça kimseyi işten atmaz.
Mâlum 1973-74 petrol krizinden sonra Japonya’da enflasyon tavan yapar. Bazı fabrikalar adam eksiltmek zorunda kalırlar. Ama Sony işçileri bordrodan düşmelerine rağmen mesailerini aksatmaz, canla başla çalışırlar. Hatta eşleri de gelir, mutfak işlerine omuz atarlar.
Sony çalışanları emekli olunca da, şirketten kopmaz, tecrübelerini gençlere aktarırlar. İşte bu dayanışma Japonya’yı Japonya yapar. Akio “kalkınmayı iki büyülü söze borçluyuz” der, “Yamota damaşi ve Mottaynay!” (Millet ruhu ve israftan kaçmak.)
Ünlü patron parasını yatlara katlara yatırmaz, işçisinden farklı yaşamaz. Onun için bir pırlanta kolye leblebi çekirdektir ama eşine “asla” böyle bir hediye almaz. Yöneticiliği diktatörlük gibi görmez ve idarecilikte gururlanacak bir yan bulmaz. Savaş döneminde çekilen sıkıntılar unutmamalıdır, unutmaz da...
Akio, her zaman çalışanların etrafına neşe saçmasını arzular, kendisi de öyle yapar. Bayileriyle bilek güreşine tutuşacak kadar!
Burası kışla değil!
Akio, asla köşesine çekilmez, ülkesini adım adım dolaşır, müteşebbislere gayret aşılar. Tecrübelerini “Made in Japan” adlı bir eserde toplayan ihtiyar kurt, herkese hitap etmeye bakar, bu yüzden kitabını resimli roman gibi hazırlar.
Ünlü iş adamı yanında çalışmak isteyen gençleri karşısına alır ve “burası kışla değil” der, “Askere alınmadınız. Eğlenmeli, eğlendirmeli etrafınıza neşe saçmalısınız.”
Akio adamlarına “tiz bunlar yapıla, şunlar zinhar” demez, duvarlara talimatlar asmaz. Emir komuta zincirinden hoşlanmaz, ortaya bir şey koyanın elinden tutar. Mâlum teknoloji kadar renkler ve zevkler de değişir. Çalışanlar mutluysa, huzurluysa değişimi de gelişimi de yakalar, yeni rüzgarlara yelken açarlar.
Ona göre firmalar “insan merkezli” bir sistem kurmalı, şöhretli, kariyerli yöneticilerden ziyade alttakileri dikkate almalıdırlar. Akio yazdığı gibi yaşar, bir bakarsınız dünyanın herhangi bir yerindeki Sony acentesinin kapısını aralar, hediyeler dağıtır, şakalar yapar. Durgun bulduğu bir elemana derdini sorar. Bir tek kişinin bile somurtmasına tahammül edemez, zira memnuniyetsizlik çığ gibi büyür, domina taşı gibi “yıkım etkisi” yapar.
Volkmen nesli
Akio Morita ellerinde koca koca teypler taşıyan Almancılarla, metro istasyonlarında dans eden zencileri görünce kafasında bir ampul yanar. Evet, cepte taşınabilen teyp yapmalıdırlar. Yürürken, durakta, yolculuklarda filan... Öyle ya torunları eve gelir gelmez müzik setine koşmakta, nefes almadan kaset takmaktadırlar.
“Walkman” ismi verdikleri alet pek beceriklidir, ancak beklendiği gibi talep bulmaz. Stoklar elde kalır, firmayı sıkıntı basar. Akio bütün çalışanlara birer cihaz dağıtır ve sinemada, tiyatroda, çarşıda pazarda kullanmalarını arzular. Bu fikir işe yarar, gören özenir, gören özenir ve “virüs” her yeri sarar. Ceket cebine sokulabilen “mini Hi-Fi” satış rekorları kırar.
Sony taklid edileceğinin farkındadır, bu yüzden sürekli yenilik yapar, equalizer, mega bass ve dolby gibi sistemleri peyderpey çıkarır, vole üstüne vole çakar. Volkmenle turnayı gözünden vurur, kamyonla dolar kaldırırlar.
Ne yazık ki bu alet gençleri bozar, otobüslerde tramvaylarda koltuklara kaykılır, baterinin ritmine ayak uydururlar. Ama amcamın beli bükükmüş, ya da çocuklu bir bayan... Bak dalgana! Kimin umurunda?
Ve gün gelir mp3’ler cüzdanlara sığar, kulaklıklar kulakta kaybolurlar. Zavallı yalnız çocuklar cep telefonlarına sığınırlar.
Sony’nin Kuruluş ve Başarı Hikayesi
Dünya çapında bilinen ve pek çok kişinin “teknoloji” ya da “Japonya” denince aklına gelen ilk marka olan Sony, 2000’li yılların başında ABD’de yapılan anketlerde en güvenilir marka olarak seçildi. İnsanlar Coca Cola’dan bile önce Sony ismini hatırlıyorlardı.
Panasonic ile birlikte dünyanın en büyük tüketici elektroniği markası olan Sony, ABD’de fabrika kuran ilk Japon firmalardan biri aynı zamanda. Elektronik sektöründe pek çok ilke imza atan Sony sunduğu kaliteli ürünlere karşılık olarak yüksek ücret talep edebilme hakkına sahip şirketlerin başında geliyor. 2011 istatistiklerine göreyse 168.000 çalışanı olan Sony, aynı şekilde dünyanın en büyük çok-kültürlü şirketlerden biri.
Biz de bu yazıda teknoloji devi Sony hakkında daha kapsamlı bilgiler vereceğiz sizlere…
Sony Nasıl Kuruldu ve Kurucusu Kim?
Akio Morita (1921-1999) Sony’nin kurucu kadrosunda yer alan ve Time dergisi tarafından 20. yüzyılın en önemli iş adamlarından biri olarak seçilen bir isim. Nagoya kentinde varlıklı bir ailede dünyaya gelen Morita, çocuk yaşlarından itibaren makinelere, radyolara ilgi gösterdi. Üniversitede fizik okuyan Morita, 2. Dünya Savaşı esnasında ısı tespit edebilen silahların yapımında da görev aldı.
Morita oldukça enerjik bir insandı. Girdiği ortamı neşelendiren, insanlarla selamlaşmaktan keyif alan, arkadaş canlısı bir kişiydi. Kırık dökük fakat heyecanlı İngilizcesiyle iş fikirleri ve teknoloji hakkında konuşmaya seven bir insandı.
Oldukça medyatik biri olan Morita, American Express reklamlarında oynadı, kayak yaptı, dalgıçlık yaptı ve paraşütle atladı. Üstelik tüm bunları 60’lı yaşlarda yapıyordu. Özel jetiyle dünyayı geziyor; David Rockefeller, Leonard Bernstein, Cyndi Lauper gibi önemli insanlarla vakit geçiriyordu.
Ancak batı dünyasındaki iş hayatından memnun değildi. Morita’nın oğlu Time dergisine verdiği mülakatta babasının “uluslararası ve anlayışlı bir figür” olarak hareket etmek zorunda olduğunu, ancak babasının pek de öyle biri olmadığını ifade ediyor. Morita, ABD’yi eleştirdiği “The Japan That Can Say No” adlı kitabında ABD’li iş adamlarının gereksiz yere yüksek maaşlar aldığını ve kaliteli ürünler ürettikleri takdirde Japonların da Amerikan mallarını satın almaktan gocunmayacaklarını söylemiştir.
Akio Morita ve Masura Ibuka Ortaklığı
Morita’nın ailesi 14 nesildir Japon içkisi olan sake üretimi yapıyordu. Bu nedenle Morita’nın da aile şirketinin başına geçmesi öngörülüyordu. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bir süre kafasını dinlemek isteyen Morita, Tokyo’ya gitti ve burada asker arkadaşı Masura Ibuka (1908-1987) ile buluştu.
Japonya’da Sony’nin esas kurucusu olarak genelde Masura Ibuka görülür. Sony’nin çıkardığı pek çok ürünün arkadaşındaki mühendislik dehası ona aitti. Yani Sony’nin teknik yanı Ibuka’ya, medya ve pazarlama yanı da Morita’ya aitti denebilir.
Bir Bakışta Akio Morita’nın Kariyeri
Akio Morita, 1953 yılında ABD, Almanya ve Hollanda’yı gezdi. ABD ve Almanya’daki ekonomik büyümeden çok etkilendi. Hollanda şirketi Phillips elektonik sektöründe başarı gösteriyorsa onun kuracağı şirket de başarılı olabilirdi!
1960’lı yılların başında 1.5 sene New York’ta yaşayan Morita, burada Sony America’nın hazırlıklarını yaptı. Wall Street borsasında hisseleri satılan ilk Japon şirketiydi bu. Morita, Sony’nin dünyaya açılması için ABD’yi ana hedef olarak görüyordu.Pan Am, IBM, Morgan Guaranty Trust gibi şirketlerin yönetim kurulunda yer alan, CBS ve Texas Instruments gibi büyük şirketlere yatırım yapan Morita, ABD’de oldukça sağlam bir çevre edindi.
1971’e kadar Sony’nin patronu ve CEO’su sıfatlarını kullanmadı. Ibuka’nın ortağı olarak takdim ediyordu kendini o zamana dek.
1983 yılında kariyerinin zirvesindeyken (72 yaşındayken) Japonya İş Adamları Derneği’nin başkanı seçilen Morita, aynı gün tenis oynarken felç geçirdi. 1994’te Sony’den emekliye ayrılan iş adamı, hayatının son yıllarını Hawaii’de geçirdi ve 1999 yılında zatürree nedeniyle hayatını kaybetti.
Olağanüstü başarılarından ötürü Morita birçok ödüle de layık görüldü. 1982 yılında İngiltere Kraliyet Sanat Topluluğu Morita’yı, Albert Madalyası ile onurlandırdı. 1984 yılında Onur Nişanı alan Morita, 1991 yılında bizzat Japonya İmparatoru’ndan birinci sınıf Kutsal Hazine Nişanı’nı aldı. 1987’de Manitoba Üniversitesi Morita’ya “Uluslararası Girişimci Ödülü” verdi. 1993 yılında ise Morita, İngiltere’den onursal şovalyelik ünvanı aldı. Ölümünün ardından ise “Yükselen Güneş” nişanı ile onurlandırıldı.
Sony’nin İlk Yılları
Morita ve İbuka, 1946 yılında daha sonradan Sony adını alacak olan Tokyo Telecommunications Engineering Corp. adında bir şirket kurdular. 500 dolar sermaye ile kurulan şirketin toplam 20 çalışanı vardı. Şirket kısa dalgalı A.M. radyoları için parçalar üretiyordu ve ilk büyük atılımı radyo kayıtçısı ile 1950 yılında gerçekleştirdi. Elektrikle ısınan koltuklar ve yastıklar, mikrofonlar ve ses kontrol üniteleri de yine üretilen ilk ürünlerden bazılarıydı.
1951 yılında şirketi çalışan sayısı 159’a ve yıllık satış da 440.000 dolara yükseldi. 1956 yılında ise personel sayısı 483, yıllık satış da 3.35 milyon dolardı.
1958 yılına gelindiğinde şirket adını Sony olarak değiştirdi. Latincede ses anlamına gelen sonus kelimesinden ilham alındı. Sonus aynı zamanda “havalı genç erkek” anlamına da geliyordu. Sony ismi ilk transistörlü radyolarda kullanıldı.
Sony Transistörlü Radyo İlk kez 1955’te piyasaya sürülen transistörlü radyoda, ABD’li telekomünikasyon devi AT&T tarafından geliştirilen transistör teknolojisinden istifade edildi. Daha sonra transistörün patenti alındı. Dünyanın ilk transistörlü radyosunu AT&T üretmişti ancak beklenen satış rakamlarını yakalayamamıştı. Transistörlü radyo alanında gerçek başarıyı Sony yakaladı. Morita New York’ta bir süre kalarak elektronik mağazalarını bu ürünü satmaları için ikna etmeye çalıştı.
Bulova adlı bir saat şirketi, 100.000 radyo sipariş etti. Ancak tek şart radyolarn Bulova markasıyla satılmasıydı. Ancak Morita bu teklifi kabul etmedi, zira o Sony’i dünyaca bilinen bir marka haline getirmeye uğraşıyordu. Morita, bunun hayatında verdiği en doğru kararlardan biri olduğunu söylüyor.
Daha sonra Sony adı altında piyasaya sunulan radyolar yavaş yavaş insanların ilgisini çekmeye başladı. Bu radyonun cebe sığacak kadar küçük olanları da yapıldı. Yeni yeni başlayan Rock ‘n Roll akımı özellikle cep radyolarının satışına çok olumlu etki yaptı.
İlk Sony Televizyonlar ve CD’nin Doğuşu
1960’lı yıllarda Sony radyo gibi televizyonda da devrim yarattı. İlk transistörlü televizyonu 1959 yılında üretti, ancak bu ürün hem pahalı hem de pek sağlam değildi. Bu nedenle fazla satış yapamadı. 1968 yılında üretilen Triniton renkli televizyon ise daha uygun fiyatlıydı ve insanların gündelik hayatına televizyonun girmesi sürecini hızlandırdı.
Sony, 1975 yılında piyasaya sunduğu VCR formatına sıkı yatırım yaptı ancak rakibi Panasonic’in VHS formatına karşı ayakta duramadı. Öyle olmasına rağmen insanların video kaset izlemesine olanak sağlayan video kasetlerin satışından iyi kazançlar sağladı. Ayrıca +18 kasetlerin çıkışına olanak sağladı bu teknoloji.
1985 yılında ise ilk video kameralar üretildi. Rodney King vakası olarak bilinen olayda Los Angeles’ta polisin insanlara dayak attığını videoya alınması video kameraların gücünü gösterdi. Bugün Youtube’da gelinen noktayı siz düşünün…
1982 yılında ise dünyanın ilk CD’si satıldı. 5 yıl içinde CD satışı, plak satışını geçti. CD teknolojisinin arkasında ise 1982-1985 yılları arasında Sony yönetim kurulu başkanı olan Norio Ohga yer alır. Esasında bir opera sanatçısı olan Ohga, CD’lerin 75 dakika, yani Beethoven’ın 9. Senfonisini içine alacak uzunlukta veri saklamasını sağladı.
Sony Walkman
Walkman, minik bir kasetçalar bilindiği üzere. Özellikle bugünlerde nostalji nesnesi olarak görülen Walkman bir zamanlar devrim niteliğinde yeniliklere yol açmıştı.
İlk kez temmuz 1979’da satışa çıkan Walkman, milyonların yaşam tarzını ve müzik piyasasını genel anlamda değiştirdi. Walkman Sony kurucularından Akio Morita tarafından ortaya atıldı. Akio Morita, uzun uçak yolculuklarında müzik dinlemek için böyle bir ürüne ihtiyaç duydu. İlk kez İngiltere’de satışa çıkan Walkman, neredeyse hiç fark edilmedi. Daha sonra cihaza, müzik kaydetme özelliği getirildi ve satışlar patladı.
Bu arada Morita’nın Sony şirketine en büyük katkısı olarak görülen Walkman, Ibuka’nın ısrarları sonucu üretildi. Zira yönetim kurulunun ürünle ilgili bazı çekincelerine rağmen üretim konusunda ısrar eden Ibuka’ydı.
Walkman, doğru zamanda çıkan doğru bir tasarımdı. Fitness çılgınlığının pik yaptığı bir döneme denk gelmesiyle tüm dünyada Sony markasının bilinmesine neden olan en önemli Sony ürünü desek abartmış olmayız hani.
Walkman’ı daha sonra Watchman adlı mini televizyon ve Discman adlı minik CD player takip etti. Tabii rakip firmalar da Walkman’dan esinlenip benzer ürünler ürettiler bu süreçte.2004 itibarıyla 130 farklı Walkman modeli üretildi ve 340 milyondan fazla satış yapıldı. Walkman’ın tahtını ise 2004 yılında üretilen Apple iPod salladı diyebiliriz.
Sony Nasıl Marka Oldu?
Kuruluşundan beri Sony ucuz ve dayanıksız değil; premium ve pahalı ürünler üretti. Transistörlü radyo piyasaya sunulduğunda 30 dolara satılıyordu, ancak o zamanlar pek çok sıfır otomobilin fiyatı 1000 dolar kadardı.
Sony’nin esas başarıyı ABD’de yakalamasının nedeni Japon elektronik pazarının halihazırda Matsushita markası tarafından domine edilmesiydi.
1970-80’lerde walkman, televizyon, CD player ve diğer popüler elektronik ürünlerle büyük bir yükselişe geçen marka, aynı zamanda Japonların kaliteli ürünler üretebileceğini de dünyaya gösterdi.
Sony AR-GE tesislerinde 1000’den fazla mühendis, yeni ürünler geliştirmekle meşguldü. Morita bir söyleşisinde: “Bizim amacımız insanlara yeni ürünler sunmaktır, mevcut ürünleri geliştirmek değil.” şeklinde ifade ediyordu. Örneğin Phillips markasıyla birlikte 1982 yılında icat edilen CD buna bir örnektir.
1961 senesinde Sony’nin 3700 çalışanı ve yıllık 51 milyon dolarlık cirosu vardı. 1966 yılına 6060 çalışan ve 130 milyonluk ciroya ulaşıldı. 1999 yılında ise 25.000’den fazla çalışan ve 57 milyar dolar ciro ve 1.2 milyar dolar net kar elde etti şirket.
Sony’de Yaşanan Değişimler
Sony 1990’lı yıllara Norio Ohga ve Nobuyuki İdei yönetiminde girdi. Bu isimlerden Ohga sıkı bir iş adamı iken İdei ise Fransızca-İngilizce bilen ve Bill Gates ile arkadaş olan bir isimdi. İdei burada Morita’nın rolünü oynadı. Sony’nin pazarlaması onun kontrolü altındaydı.
1995 yılında Sony ABD’de o kadar büyüdü ki neredeyse ürettiği malların yarısı ABD’ye satılıyordu. Son 20 yıldır Çin, Japonya’nın ana üretim merkezi konumundadır.
Sony rakipleriyle de işbirliğine girdi. Plazma Tv’lere yönelik kristal ekran tasarımı için Samsung ile 3.1 milyar dolarlık bir ortaklık kurdu örneğin. İsveçli Ericsson firmasıyla cep telefonu işine girdi. Toshiba ve IBM ile çip üretimi yaptı. Bunun gibi daha pek çok büyük ortaklıklar ve partnerlikler kurdu.
Sony, televizyon, kamera ve bilgisayar alanlarında daha da büyümek için işlemci işine girdi. Yine aynı şekilde 2000’lerin başında dünya dijital kamera piyasasındaki payı %20, televizyon piyasasındaki payı ise %30’lara ulaştı.
Sony PlayStation
Sony, video oyun sektörüne geç girdi. Sony, ciddi bir elektronik şirket olduğu için “oyun ve oyuncak” piyasasına girmek pek uygun görülmedi.
Ancak Sony Computer Entertainment baş mühendisi Ken Kutagari sayesinde Sony oyun sektörüne giriş yaptı. Kutagari aynı zamanda PlayStation’un da babası olarak bilinir.
Bağımsız oyun tasarımcılarına yeni bir fırsat açan Playstation ve Playstation 2, Nintendo’nun pazar payını ciddi anlamda sekteye uğrattı.
Sony Playstation ilk kez 1994’te satışa çıktı. 1998 yılında Playstation’dan 5 milyar kazanç sağlandı ki bu Sony’nın yıllık kazancının yüzde 40’ını oluşturuyordu. 2000 yılında ABD’de her 4 evden birinde Playstation vardı. 100 milyonuncu Playstation 2004 yılında üretildi. Ancak Playstation satışları düşmeye başladığında Sony markası ciddi darbeler aldı diyebiliriz. Yani Sony için Playstation oyun konsolu o kadar önemliydi.
Dairesel Üretim Bantı
Sony seri üretim sistemini pek uygulamıyordu zira şirket ürünlerinin el yapımı özeniyle yapılmasını önemli buluyordu. Ancak dairesel üretim hattı sistemi de Sony fabrikalarında uygulanıyordu. Özellikle Sony video kameralar daire şeklindeki bir üretim hattında birleştiriliyordu. Bunun klasik düz üretim bantından %10 daha verimli olduğu Sony çalışanları tarafından ispat edildi.
Dairesel üretim bantı Wall Street Journal yazarlarından Michael Williams tarafından da övgüyle karşılandı. “Dairesel üretim bantı çalışanları bantın hızına bağlı kılmaz. Bu da üretim zamanını artırır. Üretimde bir hata olunca bu hata hemen düzeltilir, böylece zarar büyümeden kontrol altına alınır.”
Sony Film ve Televizyon Stüdyosu
80’lerin sonuna Sony, Columbia Pictures’ı 3.4 milyar dolara satın aldı. Başlangıçta bunun kötü bir karar olduğu değerlendirildi, zira film stüdyosunun sürekli olarak zarar eden filmler üreteceği düşünüldü.
90’lı yıllarda öyle de oldu. Last Action Hero (1993) adlı film 123 milyon dolarlık bütçesine rağmen ancak 44 milyon dolar gişe yaptı.
2004 yılında Sony, MGM’yi 2.85 milyar dolara satın aldı ve Sony Films şirketi o zaman kar etmeye başladı. Bugün James Bond filmlerinin telif hakları Sony’e aittir.
2006 yılında Superdbad, Casino Royal, The Da Vinci Code ve Spider Man 3 fillmleriyle büyük başarılar kazanıldı. 2008 yılına gelindiğinde ise pek çok yapım şirketini bünyesine katan Sony Films, herhangi bir televizyon kanalı sahip olmasa bile dünyanın en büyük televizyon içerik yapımcısı oldu.
Sony Müzik
Sony Music, Japonya’nın en büyük müzik şirketi. 80’lerin sonunda Columbia Records’u 2 milyar dolara satın alan Sony, Michael Jackson, George Michael gibi efsane isimlerin albümlerini çıkardı ve dağıttı.
Ancak 2002 yılında Michael Jackson ve Sony arasında hukuki bir tartışma başladı. Jackson, Sony’i, ırkçılıkla ve ayrımcılıkla suçladı.
2004 yılında Sony ve BMG markaları birleşerek dünyanın en büyük ikinci müzik şirketi haline geldiler. Sony-BMG adlı bu şirketin yıllık 5 milyar dolarlık satışı vardı. Aerosmith, Beyonce ve Britney Spears albümleri bu şirketten çıkıyordu.
2008 yılında Sony, BMG’ye ait hisseleri de satın alarak şirketin tüm kontrolünü ele geçirdi. Şu an albümleri ve telif hakları Sony Music’te bulunan bazı sanatçılar ise şu şekilde: Jennifer Lopez, Avril Lavigne, OutKast, Usher, Foo Fighters, Elvis Presley, Miles Davis, Johnny Cash, Stevie Ray Vaughan.