Ekonomide kriz var. Talep daraldı. Üretim geriledi. İşsizlik arttı. Büyüğü ile küçüğüyle işletmeler güç durumda.
Her ülkede hükümetler ve iş çevreleri kendi krizlerine çözüm için gece gündüz çalışıyor. Bizde hükümet mahalli idare seçimlerinden başka bir şey düşünmüyor. İş çevrelerinin temsilcisi olan, tepe örgütü olan odalar ve borsalardaki yöneticiler de, kendi seçimlerinden başka bir şey düşünmüyor.
Üyelerinin krizden nasıl etkilendikleri konusunda odaların borsaların yaptıkları bir araştırmadan haberi olan var mı? Üyelerinin sorunlarıyla ilgili tedbir önerilerini duyan var mı?
İşadamlarının bir bölümü de krizden ve durgunluktan çok, ticaret ve sanayi odaları ile borsalardaki seçimlerle meşgul. Futbol kulübü destekler gibi, gönülden destekledikleri gruplardan birinin oda yönetimine girmesi, başkanlığı kazanması için çalışıyor.
Odalarda para ve güç var
Bu ilginin arkasında ne var? Para var. Güç var. Odalarda para var. Politik güç var. Paranın kaynağı üyelerin zorunlu ödentileri. İş yapmak için bir odaya üye olmak gerekiyor. Bir odaya üye olanın her yıl işinin büyüklüğüne göre belli bir ödeme yapması zorunlu.
İşte bu zorunluluk nedeniyle odaların hepsi zengin. Büyük şehirlerdeki odalar çok zengin. Odaların tepesindeki TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) çok çok zengin.
Bizim politikacılarımız zengini sever. Bu nedenle politikacıların tamamı odalar ve TOBB ile iyi geçinmek ister. Odaların ve TOBB’un politikacıları desteklemesinin önemine inanılır. İşte bu nedenle de odaların ve TOBB’un politik gücü vardır.
İşadamlarının çoğu işte bunun içindir ki, oda seçimlerinde yönetime girmek için yarışır. Yönetime girme şansı olmayanlar kendi yandaşını yönetime sokmaya çalışır.
Şimdilerde seçimlerde gruplar, dernekler çarpışmaya başladı. Muhafazakârlar ve liberaller ayrı gruplarda toplandı. İçkili lokanta işleticilerinin içkisiz lokanta işleticileriyle, faizsiz bankacıların faizli bankacılarla yarış ettikleri, kendi yandaşı adayları destekledikleri anlatılıyor.
Ekonomi unutuldu
İlginç olan, oda seçimlerinde, iş âlemine dönük sorunların, ekonominin bütününü ilgilendiren tedbirlerin gündeme gelmemesi. Seçime girenlerin, odaların görev ve sorumluluk alanları çerçevesinde neler yaptıklarını veya yapacaklarını anlatmak gereğini duymamaları.
Daha önce yönetimde bulunanlara, “bugüne kadar neler yaptıklarını”, yeni adaylara ise “neler yapacaklarını” soran yok.Tek arayış, “Seçilecek olan bizden olsun da... Ne olur ise olsun...” haline dönüştü.
Bugünkü tabloda yapılabilecek bir şey yok. Seçim alışkanlığı böyle geldi, böyle gidecek... Ama ümit edilir ki, seçimler tamamlandıktan sonra seçilenler odalara üye olan işadamlarının ve onların işyerlerinin sorunlarını belirleme ve de sorunlara çözüm önerileri geliştirme sorumluluklarını hatırlarlar. O zamana kadar çok geç olmaz, üyeleri ayakta kalabilirse...