Create Your Own Countdown

Google

   
  *** İYİLİK İÇİN KOŞANLARIN YERİ***
  7 Can Alan SERVİS Aracı!!!
 


Sağ çıkmaları mucize olurdu...






Sağ çıkmaları mucize olurdu...

Kapısı içeriden açılmayan ve servis niyetine kullanılan nakliye aracı, yedi kadın işçiye mezar oldu. İşçilerin arkadaşları gözyaşlarına boğuldu.
















O minibüse bir daha bakın




10/09/2009 11:32
Yedi kadın işçi, 'servis' diye bindirildikleri nakliye aracında boğuldu
İSTANBUL - Nebahat Salkım, Nuriye Taş, Bircan Karataş, Özden Binal, Fikriye Özen, Altın Yüksek ve Mevide Kırcı... Onlar Halkalı Pameks Tekstil fabrikasının işçileriydi. Her gün olduğu gibi dün fabrikanın ‘servis aracı’ diye tahsis ettiği, beyaz bir araca bindiler. Fabrikanın ‘servis aracı’ dediği aslında insan taşımanın yasak olduğu bir nakliye arabasıydı. Önde iki kapısı vardı. Aracın diğer kapağı arkadaydı ve dışarıdan açılıyordu. Kadın işçiler işte bu arka kısımdaydı. Araç fabrika önüne geldiğinde içinde 10 kişi vardı. Şoförle birlikte üç kişi önde oturmuştu, diğer kadınlar arkadaydı. Birden azgın sel suları aracın etrafını sardı. Görgü tanıklarına göre, suların boyu neredeyse aracı aşıyordu. Önde oturanlar kapıları açıp, çıktı. Arka taraftaki kadınlarınsa çıkışı mümkün değildi.  Onlar, selin Halkalı’daki yedi kurbanıydı.
Yaşamını yitiren kadınlardan biri tekstil fabrikasında çaycı olarak Naciye Karadeniz’di. Çocuklarını okutabilmek için üç yıldır çalışıyordu.
19 yaşındaki Özlem Ünal ise iki yıldır modelistlik stajı yapıyordu ve annesi Nezihe Ünal ile aynı işyerinde çalıyordu. Sabah annesi dişçiye gidecekti. Kızı Özlem’e yağmur nedeniyle işe gitmemesini söylemişti. Ancak Özlem ısrar edince annesi “Tamam o zaman şemsiyeni unutma” diye uyarıda bulunmuştu. Annesi dişçiye gidip kurtulurken genç kız yaşamını yitirdi.
21 yaşındaki Bircan Karataş ise ailesiyle beş yıl önce Ardahan’dan İstanbul’a geldi. Sağlık Lisesi’ni kazanınca ailesi çok sevinmişti. Ancak maddi durumları iyi değildi. Bircan Karataş, ekonomik durumu nedeniyle ‘açık lisede’ okumaya karar verdi. Dört yıldır modelist olarak çalışıyordu. Bircan Karataş’ın en büyük hayali görme özürlü olan babası ve dört kardeşine ev almaktı. Ancak bu hayaline yaklaşamadan nakliye arabasının arkasında gencecik yaşamı son buldu.

Kurtarayım derken...
31 yaşındaki Nuriye Can ise bir çocuk annesiydi.  Şoför kapıyı açtığında ön taraftan çıkabilen Can, hemen yakındaki bir inşaata tırmandı. Ardından da cep telefonuyla sel bölgesine yakın oturan kız kardeşini aradı. Onların iyi olduğunu öğrenince biraz rahatladı. Ancak aşağıya baktığında arkadaşlarından birinin sularla mücadele ettiğini gördü. Hemen aşağı inip onu kurtarmaya çalıştıysa da ne kendini ne de arkadaşını kurtarabildi.
31 yaşındaki üç çocuk annesi  Nebabat Salkım ise uzun süre iş aradıktan sonra bu firmada iş bulmuştu. Tek istediği çocuklarının okul masraflarını karşılayabilmekti.

‘Suyun içinde kayboldu’
Fabrika önünde bekleyenler gördüklerine inanamıyordu. Fabrika çalışanlarından biri “Bekçi şoförü uyarmıştı. Şoför bahçe içine girmeseydi. Araba girer girmez suyun içinde kayboldu. Hepimiz şoke olduk” dedi.
Başka bir tanığın anlattığına göre ön kapıdan çıkan kadınlardan birini kurtarmak için ip atıldı. Kadın ipi zorlukla tutup kurtarılabildi.
 


 
Doğayla, doğa olaylarıyla başa çıkmaya insanın gücünün yetmediğini, doğanın şakasının olmadığını ben 1995 yılında Sabah gazetesi binasında çalışırken öğrendim.
Önce camdan büyük bir hızla akmakta olan Ayamama deresini izliyorduk, sonra bir anda dere kabardı, kabardı, taştı ve derken metrelerce yükseklikteki duvarı da aşıp içinde bulunduğumuz binanın bahçesine dolmaya başladı.
Her şey birkaç dakika içinde olmuştu. Doğanın şakası yoktu. Akmak isteyen suyun önünde hiçbir engel duramıyordu. Bir anda dehşetengiz bir zarar doğmuştu, baskı makineleri kullanılmaz hale gelmiş, tonlarca hammadde telef olmuş, daha fenası binanın bütün altyapısı gitmişti.
***
Dün öğleden sonra birinci sayfamızı çizmek için masaya oturduğumuzda, görsel yönetmenimiz Metin Öztürk o ana kadar gelen fotoğraflardan yaptığı seçmeleri göstermeye başladı.
Önce içinde beş, tepesinde ise bir başka araçtan gelen bir kişinin bulunduğu bir minibüsün suda sürüklenmesini, bir otobüse çarpmasını ve o altı kişinin insanüstü gayretlerle kendilerini kurtarıp otobüsün üzerine tırmanmasını bir fotoroman gibi kare kare izledik fotoğrafların yansıdığı ekranda.
Ardından bir başka can pazarına, İkitelli’deki TIR garajında yıkıntıların, enkazın ve çamurun içinden kurtulmaya çalışan iki kişinin yaşam mücadelesi kare kare geldi önümüze.
Sonra... Sonra yerde yatan cesetler.
***
Tam yedi kişi, tam yedi kadın, sel ve çamur üstlerine akınca daha yeni bindikleri bir minibüsün içinde sıkışmış ve ölümlerin en korkuncuyla karşılaşmışlardı.
O minibüsün fotoğrafını birinci sayfamıza koyduk.
Bakın, görün.
Yedi emekçi kadının dün sabah öyle feci biçimde ölmeseler nasıl bir hayata mahkûm olduğunu, her gün fabrikadaki işlerine nasıl bir tabutun içinde gidip geldiklerini görün.
Onlara oturacak bir koltuğu, bütün gün çalıştıktan sonra yorgun argın eve dönerken etraflarını seyredecekleri ve belki bir nefes alacakları bir pencereyi bile çok gören o patronlarını merak ediyorum şimdi.
O yedi emekçi kadın için vicdan azabı çekiyor mu acaba? Düşünüyor mu, bu nakliye aracı yerine adam gibi bir servis aracı kiralasaydım, o çalışanlarım bugün hayatta olabilirdi, diye? Bir damla gözyaşı dökecek mi ölen yedi kadının ardından, ‘Ben onları daha yaşarlarken ölüme mahkûm ettim’ diyerek içi sızlayacak mı?
Acaba insan taşımaya uygun bir servis aracı tutmayarak ya da almayarak sağladığı tasarruf ne kadardır? O paraya değer miydi yedi insanın hayatı?
***
İyi bakın o minibüsün resmine.
İnsanlığımızın, insanlıktan uzaklığımızın resmine. Etrafımızda yaşanmakta olan ve dünkü gibi ansızın sona eren hayatlara karşı duyarsızlığımıza, vurdumduymazlığımıza iyi bakın.
İçi çamur dolmuş o minibüse iyi bakın.
Ben o resme bakakaldım. Şöyle okkalı bir küfür bile savuramadım. Nefesim kesildi. O insanların nasıl öldüğünü düşündükçe gözlerim doldu.
İsterim ki siz de iyi bakın o resme.
O minibüsün içinde geçen hayatları ve o hayatların bitiş şeklini getirmeye çalışın gözlerinizin önüne.
İsterim ki o fabrikanın patronu da iyi baksın resme. Kendini hayal etsin o minibüsün içinde veya ailesini, çocuklarını.
 









DF] TAŞIT ERGONOM S<<TIKLA
bravehost.com [PDF]
ZKÜNV TES, KTKEĞTM FAKÜLTES - snrhn.bravehost.com
Page 1. 1 TC ZONGULDAK KARAELMAS ÜN VERS TES KARABÜK TEKN K EĞ TM
FAKÜLTES Makine Eğitimi Bölümü Otomotiv Öğretmenliği Programı TAŞIT ERGONOM S
2002010503035 Soner ORHAN I.Ö 2002010509008 Burak B LG N II. Ö ...
Related articles - View as HTML - All 4 versions




 
  *** SİZİ KUTLUYORUZ *** BUGÜN 1902285 ziyaretçi (4169857 klik) MİSAFİRİMİZ OLDUNUZ ***  
 
haberler haberler


Google Arama
Sitemde Arama
Yaşam ve İnsanlar

İstanbul Servisleri Neden Pahalı ? burakesc
Namaz Kılan Minik ile burakesc
GİMDES Helal Gıda Ramazan Buluşması burakesc
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol