Rahmi KOÇ'un yeni rotasi Alaska
Denizcilikle ilgili üç kitabı, Nazenin adlı teknesi ve 675 gün süren uzun yolculuğuyla bilinen Rahmi Koç, gelecek yılki rotasının Alaska olduğunu açıkladı
27 Mart 2010 / 10:35
Rahmi KOÇ'un yeni rotasi Alaska
Denizcilikle ilgili üç kitabı, Nazenin adlı teknesi ve 675 gün süren uzun yolculuğuyla bilinen Rahmi Koç, gelecek yılki rotasının Alaska olduğunu açıkladı
Gelecek yıl Alaska’ya gideceklerini açıklayan Koç, yola Türkiye’den başlayacaklarını söyledi. Gezide Panama’yı geçeceklerini belirten Koç, “Yalnız burada enteresan bir şey var Atlantik’i geçiş tarihleriyle, doğudan batıya geçiş tarihleriyle Panama Kanalı’ndan çıkıp yukarıya kuzeye çıkma tarihleri arasında 6 ay gibi bir zaman faktörü varmış. Onlar Karahisar’da bir yerde durup bekleyecekler. Ben zamanı gelince gideceğim, oradan devam edeceğiz.”
Önemli toplantılar çekti
İşleri ve programı elverdikçe aralıklı olarak kaldığı yerden seferlerine devam ettiğini belirten Rahmi Koç, bu araların iki sebebinin olduğunu belirterek birincisini, “Mürettebatın dinlenmesi. Kendisinin de işleri takip etmek, bazı önemli toplantılara katılmak ve eş-dostla hasret gidermek için yurda dönüşü” olarak açıkladı. İkinci sebebi ise teknedeki rutin bakımlar. “Türkiye sularına döndüğünüzde neler hissettiniz?” sorusuna Rahmi Koç, şu şekilde yanıt verdi: “Ülkemize sağ salim dönmek, Çanakkale’den Marmara Denizi’ne girmek çok güzeldi, zira bizler denizlerimizi tanırız, lisan problemimiz yoktur ve yemeklerimiz nefistir. Netice itibarıyla 9 kişi 60-70 metrekare içerisinde aylarca birlikte yaşadıktan sonra insan evine, ferah ve geniş bir mekâna dönmek istiyor
Korsana karşı ışıksız yolculuk
Yeni Zelanda’daki tersanenin müdürünün kendilerini korsanlara karşı uyardığını açıklayan Rahmi Koç, “Bizde onun tembihlerini dikkate aldık ve geceleri hiç ışık yakmadan yol aldık. Darwin’den de doğru Singapur’a, Bali’nin üzerinde yer alan Lombok Kanalı’ndan geçerek gittik. Tekne ekibinde silah yoktu. Ancak nöbetçileri 1’den 2’ye çıkarttık ve bir kişi her zaman için güvertede elinde kuvvetli bir projektör ile bekledi” diye konuştu.
Fiji’de yamyama yaklaştı!
Seyahatin en güzel akşam yemeklerinden birini Batı Samoa’da yediklerini belirten Rahmi Koç, söyleşide Fiji, Suva City’de çok enteresan bir müzeyi şöyle anlattı: “Bizi oraya gittiğimizde evini müze yapmış yaşlı bir kadın karşıladı. Evin her tarafında tahtadan oyma çeşitli çatal ve kaşıklar vardı. Duvarda da bir adam resmi. Bakınca tam anlamıyla bir yamyamı andırıyordu. Kendisinin büyükbabası olduğunu söyledi. Bize büyükbabasının insan eti yerken kullandığı çatal kaşıkları bile gösterdi. Hayatımda bir yamyama en yaklaştığım an o zamandı.”
Koç’un gözünden Sosyete Adaları
“Sosyete Takım Adaları, Tahiti, Raitea, Moorea, Bora Bora ve Uvahine adaları hakkındaki” düşünceleri sorulduğunda Rahmi Koç’un yanıtı şu oldu: “Tahiti’yi kafamda canlandırdığımdan farklı bir yer olarak buldum. Domatesin kilosu 8 dolardı. Tabii inciler müthiş pahalıydı. Halkı kendini beğenmiş ve nobrandı. Dolayısıyla burası bana enteresan gelen bir yer olmadı. Moorea ve Bora Bora’da ise sazdan yapılma denizin üzerindeki kulübe oteller, tatil köyleri ve muhteşem yeşil bir doğa vardı. Deniz sakin, berrak ve su altı ilgi çekiciydi. Hele ki biz oradayken beliren dolunay manzaraya fevkalade güzel bir romantizm katıyordu.”
www.UlasimOnline.Com
YORUMLAR
EĞER BAYRAK YABANCI İSE ?
www.hiziracil.tr.gg
Bu topraklar için al bayrağa sarılı gelenlerin olduğu ülkemde, görev yaptığım uzun yıllar helali hoş olsun,ama yaralanmış-sakatlanmış gaziler özellikle şehitlerin hem yakınları,hemde kemiklerini sızlatmayalım.Başka Türkiye yok.Çok zor değil,Biraz saygı lütfen. Unutmayalım hepimiz aynı gemideyiz.
29 Mart 2010 Pazartesi 00:1
MERİÇ KÖYATASI
Bayraksız Vatan !
23 Mart 2008 Pazar
Türk bayraklı tekne vergilerine bir bakış…
Türkiye, 814 bin kilometre kare topraktan ibaret değildir. Adına mavi vatan dediğimiz 378 bin kilometrekare de denizlerimiz mevcuttur. Maalesef mavi vatanda Türk bayrağı dalgalandırmak enayilik haline gelmiştir.
Şu anda kullandığım tekne, benim üçüncü teknem. Hem şimdiki teknem, hem de önceki teknelerim Türk bayraklı… Bir çok denizci dostum yabancı bayrak kullanıyor ama ben yapamadım. Ancak devletin de beni enayi olarak görmesini de içime sindiremiyorum.
İki dedemin ikisi de İstiklal Savaşı Gazisi… Annemin babasını tanıyamadım. Ben doğmadan aramızdan ayrılmıştı. Babamın babası ile ise 30’lu yaşlarıma kadar beraber oldum. Bu vatan için, bu bayrak için verilen savaşı hem tarih kitaplarından okudum öğrendim, hem de aynı zamanda öğretmen olan büyükbabamdan dinledim. Büyükbabam, İstiklal Savaşı’ndan önce, Birinci Dünya Savaşı’nda da Irak cephesinde İngilizlerle savaşmıştı. Bu şartlar altında benim Türk karasularında İngiliz Bayrağı ya da başka bir bayrakla dolaşmam söz konusu olamazdı.
Başta İngiltere, Amerika olmak üzere dünyada bir çok ülke kendi vatandaşları olmayan kişilerin bile, dünya denizlerinde kendi bayrağını dalgalandırmasını teşvik ederken, bayrak uğruna kan vererek İstiklal Savaşı ile kurulmuş bizim devletimiz, denizcilerinin Türk bayrağı kullanmaması için vergi üzerine vergi salıyor, bürokratik engel üzerine engel çıkartıyordu.
İÇİMİ ACITAN BÜROKRASİ
Hele en çok içimi acıtan “Takalar geçiyor allı yeşilli” şiirinin de yazarı olan rahmetli Bülent Ecevit’in başbakanlığında, üstelik de milliyetçiliği kimselere bırakmayan MHP’li bakan Ramazan Mirzaoğlu döneminde Türk bayraklı teknelere yapılan eziyet ve zulüm oldu.
Türk bayraklı teknelere getirilen formaliteler, sağlık patentası, denize çıkarken teknede bulunması gereken ekipmanlar, (bir sandaldan dahi neredeyse 20 bin dolarlık ve sandalın içine sığması mümkün olmayan ekipman istendiği hatıralardadır) harçlar ve amatör denizciler için neredeyse astranotlardan istenen sağlık raporları nedeniyle, çoğu Türk bayraklı amatör denizci ve balıkçı denize açılmaktan korkar hale gelmişti.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Denizcilik Müsteşarlığı’nın, göreve geldikleri 2003 yılından beri sürdürdüğü çalışmalar sonucunda Türk denizciliğinde çok önemli yol alındı. Amatör denizcilik, yat turizmi gibi konularda karşılaştığımız engellerin hepsi teker teker kaldırıldı. Ancak AB ülkeleri, ABD ve diğer denizci ülkelerde görülmeyen, sadece bizde uygulanan Motorlu Taşıtlar Vergisi sürüncemede kaldı.
MÜJDE ÇOK YAKINDA
Yakından bildiğim bir konu olduğu için rahatlıkla ifade edebilirim. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yaklaşık üç yıldır Türkiye’de Türk Bayraklı özel teknelerden alınan Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin kaldırılması için Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı ikna etmeye çalışıyor. Son olarak konunun Başbakan Erdoğan’a intikal ettiğini ve Başbakan’ın da hükümetin “Denizci ülke, denizci millet” misyonuna uygun olarak konunun çözülmesi talimatını verdiğini de öğrendim.
Bu yazıyı yazdığım sıralarda Maliye uzmanları, Denizcilik Müsteşarlığı’nın önerdiği çözüm üzerine çalışıyorlardı. Denizcilik Müsteşarlığı’nın, Maliye’ye önerdiği çözüm, ABD’nin Delaware eyaletinde olduğu gibi, vergi yerine limana kayıtlı olmak ve her yıl bu kayıt için cüzi bir miktarda ödeme yapmak. Zaten biz de kendi karasularımızda bağlı limanı Delaware (Türkçesini işin gırgırı nedeniyle artık Dalavere olarak okuyoruz) olan bir yığın Türk sahipli Amerikan bayraklı tekne görmüyor muyuz?...
MAVİ VATAN
Emekli Koramiral Lütfü Sancar çok güzel bir kavram ortaya attı. Mavi Vatan… Coğrafya kitaplarında Türkiye’nin yüzölçümü 814.578 kilometrekare, izdüşümü de 779.452 kilometrekaredir. Aradaki fark, arazinin dağlık ve engebeli olmasından kaynaklanır.
Emekli Koramiral Lütfü Sancar’ın Mavi Vatan tanımlaması ise boğazlar ve iç deniz Marmara dahil Türkiye’nin karasularını kapsıyor. Alanı ise 377.714 kilometrekare… Başka bir deyişle izdüşümü hesabına göre kara alanın yüzde 48’i kadar da Mavi Vatanımız var.
Vatan, üzerinde bayrak dalgalanıyorsa vatandır. Türkiye 25 yıla yakın bir süre Güneydoğusu’nun dağlarında kayalıklarında ay yıldızlı bayrağını dalgalandırmak için 40 bin dolayında evladını kaybetti. Bu mücadelenin ekonomik faturası ise kimine göre 120 milyar dolar, kimine göre ise 200 milyar dolara yaklaşıyor.
Türkiye, gariplikler ülkesidir derler, doğrudur. Dağ başında, kayalıklarında bayrağını dalgalandırmak için gencecik fidanlarını kaybeden Türkiye, yıllardır bürokratik formaliteler ve vergilerle denizlerinde bayrağının dalgalanmasını engelledi.
Denizci ülkeler kendi bayraklarının sadece kendi karasularında değil, dünya denizlerinde dalgalanması için her türlü kolaylığı sağlıyor. Üstelik bu kolaylığı sadece kendi vatandaşlarına değil, başka ülke vatandaşlarına da gösteriyor. Böylece bayrağı, başka ülke vatandaşları tarafından da dünya denizlerinde dalgalanıyor. Türkiye’de bürokrasi, bırakın dünya denizlerini, kendi karasularımızda bile Türk bayrağı dalgalandırmak isteyenleri cezalandırıyor.
Garip bir ülkedir Türkiye… Yunanistan’a ve uluslar arası camiaya, “12 mil savaş nedenidir” der, Kardak Kayalarına Türk bayrağı çekmek için savaşın eşiğine girer, ama kendi karasularında, kendi vatandaşlarının Türk bayraklı teknelerle dolaşmasını caydırır.
Tekrarlamakta fayda var. Denizciliğimiz üzerindeki bürokrasi baskısı, 2003 yılından bu yana görevde olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ve göreve getirdiği üst düzey bürokratların girişimiyle kaldırıldı. Amatör denizci olarak kendilerine teşekkür ediyorum.
DEMOGOJİ YAPMAK KOLAY
Özel teknelerden alınan MTV meselesi için şunları belirtmek istiyorum.
Bu konuda demogoji yapmak o kadar kolay ki… İşin içinde olmayanlar, “Türkiye’nin bütçesi zaten açık veriyor. Teknesi olan da vergisini ödesin, bu iş zengin işi” diye popülizme de kaçabilir. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil.
Zengin olan tekne sahibi de var, dişinden tırnağından artıran da… Ancak zaten zengin olanlar ve çok pahalı teknelere binenler, zaten bu vergiyi ödemiyor ki… Tekne sahiplerinin büyük bir çoğunluğu yabancı bir şirket kurup yabancı bayrakla dolaşıyor. Hem vergi ödemiyorlar, hem de gümrüksüz mazot alma hakkına sahipler. Bir kısmı da Türk bayrağı taşısa bile, teknesini şirket üzerine gösteriyor, yine MTV ödemiyor, ÖTV’siz mazot kullanıyor. Geriye aralarında benim de bulunduğum bir avuç enayi kalıyor. Türkiye’de yerli ve yabancı bayraklı kaç tekne olduğunu kesin olarak bilemiyorum. Ancak Kayıtlı 12 bin özel teknenin 9300’ü 7 metre altı… Yani beş bin kadar enayi var MTV ödeyen. Diğerleri yabancı bayraklı…
İşin tuhaflığını esas gösteren ise vergi istatistikleri… 2006 yılı sonu itibariyle Türkiye’nin toplam vergi gelirleri 164 trilyon YTL… Toplam motorlu taşıtlar vergisi geliri 4 milyar 455 milyon YTL… Özel teknelerden alınan MTV ise 6 milyon 400 bin YTL… Oranlarsak, mavi vatanı bayraksız bırakma uğruna alınan vergi, toplam vergi gelirleri içinde yüzbinde 3, Motorlu Taşıtlar Vergisi içinde ise binde 1… Atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmez derler, aynı durum…
Bir de işin bir başka boyutu var. Devlet insanlarını mavi vatanları üzerinde dolaşmaya teşvik ederse, esasında daha çok vergi geliri elde edecek. Ne kadar çok tekne denize açılırsa, o kadar çok mazot tüketimi ve mazottan alınan vergi doğacak. Ne kadar çok tekne denize açılırsa, denizcilik sektörüne hizmet veren imalat, yedek parça vs sektörü ve istihdam o kadar çok büyüyecek. Bu sektörden elde edilecek kurumlar vergisi, gelir vergisi, KDV gelirleri, şimdi toplananın kat kat üstünde olacak.